Bir uçak kazası, bir imza ve kaderin oyunu...

Yayın Tarihi: 20/02/20 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Bundan tam 61 yıl önce dün, yani 19 Şubat 1959 günü, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını sağlayan anlaşmaların ikincisi  Londra'da Lanchester House'da imza edilir.

Ondan sekiz gün önce 11 Şubat'ta Zürih'te sadece garantörler tarafından imza edilen 'Garanti ve İttifak' anlaşmalarının ardından, adına 'kuruluş' anlaşmaları denilen bu anlaşmaya Kıbrıslı Türkler adına Doktor Fazıl Küçük, Kıbrıslı Rumlar adına Başpiskopos 3.Makarios, Yunanistan adına Başbakan Konstantin Karamanlis ve İngiltere adına Harold Mc Millan imza atarlar.

Türkiye adına imzayı atan kişi ise, imzadan sadece 15 ay sonra 27 Mayıs 1960 günü askeri darbe ile iktidardan uzaklaştırılacak ve ertesi yıl İmralı'da idam sehpasına çıkartılacak olan Başbakan Adnan Menderes'tir.

Ancak Menderes, Londra anlaşmasına o sıralarda tedavi altında tutulduğu London Clinic'te imza atacaktır.

Çünkü Menderes ve beraberindeki heyeti taşıyan THY'ye ait Vickers Viscount 793 tipi uçak imza töreninden sadece 48 saat önce Londra-Heathrow'a inişe geçtiği sırada aşırı sis yüzünden bir başka hava alanı Gatwick'e yönlendirilmiş ancak uçak ani esen rüzgarın da etkisiyle Newgate Chaffold çiftliği yakınlarında ormanlık araziye düşmüştür.

Ormanlık araziye düşen uçak yerde yaklaşık 250 metre kadar sürüklendikten sonra iki kanadı kopmuş ve taklalar atarak parçalanmıştır.

Olayın görgü şahidi olan 3 çoban ise uçağın önce havada ateş topuna dönüştüğünü sonra da düştüğünü söyleyecek ancak İngiliz havacılık yetkilileri bunu hiçbir zaman doğrulamayacaktır.

Uçakta bulunan 20 kişiden aralarında Türkiye'nin Basın Yayın ve Turizm Bakanı Ali Server Somuncuoğlu, THY Genel Müdürü Abdullah Parla ve Anadolu Ajansı Müdürü Şefik Azrık'ın da bulunduğu 14'ü kaza anında hayatını kaybeder.

Geriye kalan 6 kişi ise mucize eseri kurtulur. Menderes de sağ kurtulanlar arasındadır.

Ancak Menderes o günden sadece iki yıl sonra, darbeciler tarafından çeşitli suçlamalara maruz kaldığı Yassıada'daki yargılamaları sırasında, uğradığı aşağılamalara dayanamayıp en yakın dostu ve dava arkadaşı Ethem Menderes'e "Keşke Londra'da uçağımızın düştüğü gün ölseydim" diyecektir.

Ama kader buna izin vermeyecek ve Menderes kaza sonrası DP Sakarya Milletvekili Rıfat Kadızade tarafından önce ayağının sıkıştığı koltuktan, ardından da patlama tehlikesi geçiren uçaktan çıkartılıp, kurtarılacaktır.

Başbakan kaza sonrası yaralı ve şaşkındır. O vaziyette bir taşın üzerine oturtulur, üstü başı kan ve çamur içindedir.

Olay yerine ilk gelenler ise çevredeki çiftlikten Tony Bailey ve hamile karısı Margaret olur.

Margaret bitkin halde taşın üzerinde oturan Menderes'in yanına yaklaşır ve ona kim olduğunu sorar.

Başbakan son derece güzel İngilizcesi ve hiçbir zaman bozmadığı eşsiz nezaketi ile "Ben Türkiye Başbakanıyım. Uçaktakiler de benimle birlikte Londra'daki Kıbrıs görüşmelerine gelen delegasyonumdur" diye cevap verir.

Başbakanın yaraları ağır değildir ancak uçak kazasının getirdiği şok ortadadır.

Ona ilk tedaviyi Margaret ve eşi Tony yapar, sonra da kazadan kurtulan kazazedeleri yardım gelene kadar yakınlardaki evlerine taşırlar.

Ardından da olay yerine gelen ekipler tarafından Londra'da götürülen yaralılar tedavi altına alınır. Menderes, kazadan iki gün sonra imza edilen anlaşmayı işte o hastanedeki yatağında imza edecektir.

Aynı Menderes, Mart ayına kadar hastanede kalacak, ardından da döndüğü ülkesinde büyük sevgi gösterileriyle karşılanacaktır. Özellikle 1957 seçimlerinden sonra İsmet İnönü liderliğindeki CHP'nin çok set muhalefeti ile zor günler geçiren Başbakan için çok büyük bir fırsat olan o karşılanma törenlerine bizzat İsmet Paşa da katılacak, rakibini İstanbul'dan geldiği Ankara'da tren istasyonunda bağrına basacaktır. Bu sıcak karşılama, iki siyasetçi arasındaki buzları bir anda eritecek ve çok daha erken yapılması planlanan darbe bu bahar havası ile ertelenmek zorunda kalacaktır.

Ancak kader Menderes'in ağlarını ördüğü gibi, Kıbrıslıların da ağlarını çoktan örmüştür bir kere…

İşte, adına Kıbrıs Cumhuriyeti denilen, sadece üç yıl sonra, 1963'te çıkarılan fasaryaların ardından daha çok biz garip Kıbrıslı Türkler için bir soruna dönüşen ve hepimizi 'Kıbrıs sorunu' içinde yaşamaya mahkum eden tarihi olaylar silsilesi böylesi bir uçak kazası faciası ile başlar…

Hazır konu uçak kazasından açılmışken, Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken BM Genel Sekreteri olan İsveçli Dag Hammarskjöld'ün kaderi ne oldu dersiniz?

Onu ve heyetini Kongo'ya barış görüşmeleri için taşıyan uçak, 18 Eylül 1961 günü, o zamanlar Rodezya diye anılan ancak şimdi tarih sahnesinde olmayan ülke üzerinde düştü.

Sağ kurtulan olmadı…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.