Tufan Hoca'nın dedikleri...

Yayın Tarihi: 26/02/20 07:00
okuma süresi: 7 dak.

CTP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, dün Genç TV’de yayınlanan ‘Bugüne Dair’ programına katılarak, Nazar Erişkin’in sorularını yanıtlamış.

Programda genel olarak Kıbrıs sorunu konuşulmuş ki bunu gayet olumlu buluyorum. Zira bu seçimlere iç meseleleri karıştırıp, hükümetin yapması gereken işleri içinde yaşadığımız parlamenter sistem enstrümanları ile değil de 'Cumhurbaşkanı seçilirsem çözerim' tadında anlatmak bana hiç samimi gelmiyor.

Ancak Tufan Hoca dünkü programın genelinde Kıbrıs sorunu konularına girmiş, çeşitli önerilerini sıralamış.

Peki, neler demiş?

Mesela hükümetin Maraş 'kalkışması' için "Bu şekilde Maraş’ı açmanız mümkün değil. Bizim bir amacımız var. Çözüme henüz ulaşamadığımız koşullarda, kendi halkımızı uluslararası toplumla ve uluslararası hukukla buluşturmak istiyoruz. Maraş’tan ekonomik bir fayda da elde edilecekse, bunun uluslararası hukuk içerisinde bir formülle gerçekleşmesi gerekiyor" diyor.

Sözlerinin devamında ise "Baştan itibaren, hükümetin tavrı BM’yi dikkate almayan bir tavırdı. BM Güvenlik Konseyi kararlarına baktığınız zaman, mesele sadece mülkiyet meselesi olarak ele alınmıyor. Güvenlik Konseyi, Maraş’ın, BM yönetimine devredilmesi çağrısını da yapıyor. Bizim kapsamlı çözüm irademizi ortaya koymamıza rağmen bu iş gerçekleşmezse de, BM ile masaya oturulur ve Maraş’ı açmak için müzakerelere başlanır" ifadelerini dile getiriyor.

Sözlerinin ilk kısmına tamamen katılıyorum. Maraş'ın çözümü uluslararası hukuk içinde olmalıdır, başka çare de yoktur.

Genel olarak sözlerinin ikinci kısmına da katılıyorum ancak o noktada BM'yi dikkate almayan tavrın sadece hükümete ait olmadığını düşünüyorum. Yani, o toplantıya iştirak eden Türkiyeli üst düzey yetkililerin varlığı, oralarda dile getirilen "Maraş, KKTC toprağıdır" şeklindeki ifadeler, BM kararları ile taban tabana zıttır. Dolayısı ile hükümetin tavrını destekler bu dil, bence aynı kapıya, yani BM'yi dikkate almayan bir tavra çıkar. Gerçi bu noktadaki düşüncem, Türkiye'nin, Maraş meselesini, tüm Doğu Akdeniz sorununun bir parçası yaptığı şeklindedir.

Aslına bakarsanız, Doğu Akdeniz denkleminin ortasında duran Kıbrıs sorununun en önemli maddelerinden birisi olan Maraş'ın böyle olması gayet doğaldır. Önemli olan, bu kadar çetrefilli bir meselenin nasıl tüm tarafların kazandığı bir noktaya dönüşeceğidir.

Sanırım Hoca da aynı gaile ile hareket ediyor olsa gerek dünkü programda bana göre nispeten 'yeni paket' gibi duran bir şeyden söz etmiş. Nikos Anastasiadis'in geçen hafta yaptığı 'Maraş için ortak komite' teklifini değerlendiren Hoca, "Komite kurulacaksa Maraş konusunun yanında, Lefkoşa Uluslararası Havaalanı’nın ve hidrokarbon konusunun da bu komitenin gündemine alınması gerekir" diyor.

Lefkoşa Havaalanı işi aslına bakarsanız, Kıbrıs müzakerelerinde çokça gündeme gelmiş bir konudur. Maraş'a karşılık, hava alanının her iki tarafa da hizmet edecek şekilde açılması şeklindeki bu teklifi Rumlar defalarca reddettiler. Konu hep aynı idi: KKTC'nin tanınması fobisi… Gerçi Cumhurbaşkanı Akıncı'nın döneminde özellikle GSM'lerin birleştirilmesi ile bir nebze olsun kırılan bu 'fobi', hâlâ daha zeminini korumakla birlikte çatlamıştır.

Şimdi bu noktaya girmeden devam edecek olursam, Tufan Hoca özetle diyor ki, "Gelin Maraş-Lefkoşa Havaalanı-Hidrokarbon meselelerini hep birlikte o komitenin parçası yapalım. Yani Maraş'ı açalım, eski sahiplerine iade edelim, havaalanını ortak şekilde açalım, ortak karbon komitesi kuralım, gazı beraber çıkaralım."

Tabii ki karbon konusu son yıllarda gündeme geldiği için bu noktada işin 'yeni' kısmını oluşturuyor.

Hoca da ifadelerinde şöyle demiş zaten: "Maraş ile birlikte Lefkoşa Havaalanı’nın da açılmasıyla, hem doğrudan ticaret ve direkt uçuş sorunumuzu da çözmüş olacağız. Hem de iki toplum olarak birlikte iş yapmış olacağız. Bu öneri Birleşmiş Milletlerin önerisiydi. Dolayısıyla BM’nin bir önerisini de masaya getirmiş olacağız.”

Güzel bir paket, kabul görse ne ala da, hazır bu kadar ileri gitmişken, sorunun tümünü de çözsek iyi olmaz mı diye düşünmeden edemiyorum.

Keşke öyle olsa, keşke toptan ve bütünlüklü şekilde bu işi çözebilsek. Ama buna rağmen yukarıda sayılan şeylerin gerçekleşmesine asla karşı çıkacak birisi değilim, bunu ifade etmek isterim.

İfade etmek istediğim bir şey daha var… O da, Tufan Hoca'nın bu şekilde Kıbrıs sorunu hakkındaki fikirlerini dinlemek, değerlendirmek istediğimdir, iç mesele konularını değil. Nihayetinde, iç meselelerin çözümünü, Kıbrıs sorununa bağlayan birisi olduğumdan dolayı, duruşum bu konuda nettir.

Dolayısıyla, bir takım eski tüfeklerin, sanki de Hoca konuşurmuş gibi televizyon televizyon gezip, suçlama edebiyatı üzerinden ayrıştırıcı şeyler söylemesini ise zerre kadar dinlemek istemiyorum.

Birilerinin değirmenine su taşımaktan başka bir işe yaramayan, federal cepheyi birbirine düşürme amacından başka hiçbir şey gütmeyen bu tuzaklara ne kadar az düşülürse o kadar iyidir diyorum.

Ama sanırım bu seslerin kısılmasında en büyük görev yine Tufan Hoca'nın kendisine düşmektedir.

Bunu bir dost olarak yazıyorum, umarım öyle alır…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.