Cuellar'ı da uğurladık…

Yayın Tarihi: 06/03/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

BM eski Genel Sekreteri Perez de Cuellar hayatını kaybetmiş.

Kıbrıs müzakerelerinin en önemli belgelerinden birisi olan 1986 tarihli Cuellar Belgesi ile her zaman hatırlayacağımız Perulu diplomatın hayatında birçok başarası da mevcuttur ama aralarında çok yaklaşmasına rağmen Kıbrıs çözümü yoktur.

Dün, tam 100 yaşında Lima'daki evinde hayata gözlerini kapayan ve soğuk savaşın en çetrefilli yılları da dahil 1982-1991 yılları arasında 2 dönem BM Genel Sekreteri olarak görev yapan Cuellar'ın sicilinde bulunan başarıları arasında Namibya'nın bağımsızlığını kazanmasında oynadığı rol, 8 yıl süren İran-Irak savaşını sonlandıran anlaşmayı kotarması, Kamboçya ve El Salvador'daki çatışmalarda sağladığı anlaşmalar gibi tarihe geçmiş bazı olayları sayabiliriz.

Kıbrıs ile ilgili ilk görevine 18 Eylül 1975'de BM Genel Sekreterinin "Kıbrıs Özel Danışmanı" olarak başlayan Cuellar, 1977 Aralık ayına kadar tuttuğu bu pozisyonda, 1978'de sunulacak olan Anglo-Amerikan-Kanada (ABC Planı) planına koyduğu yoğun emekleri ile de bilinir.

Ancak kuşku yok ki onun Kıbrıs müzakerelerine damga vurduğu an, BM Genel Sekreterliği döneminde, 29 Mart 1986'da New York'ta dönemin başkanları Spiros Kiprianu ve Rauf Denktaş'a sunduğu çözümün ayrıntılı taslak planıdır.

1977-1979 Doruk Anlaşmalarını esas alan, bağımsız ve bağlantısız, federal anayasa açısından iki toplumlu, toprak bakımından iki bölgeli (bi-zonal) olacak Federal Cumhuriyeti kurmayı açıkça söyleyen o plan, Denktaş'ın 1981 Ağustos ayında dönemin özel temsilcisi Hugo Gobi'ye sunduğu toprak tavizlerini de içerecek bir şekilde, 29+'lık bir toprak ayarlamasına sahip olması açısından da önemlidir.

Rauf Denktaş'ın "Türkiye garantileri kırmızı çizgimizdir" diyerek ve Spiros Kiprianu'nun böyle bir şeyi asla kabul etmeyeceğini de aklının bir köşesinde tutarak pozitif baktığı taslak planda, federal anayasaya uygun olarak kurulacak federe hükümetlerin özel uluslararası şahsiyete sahip olacakları, eyaletler veya federe devletler, kendi yetkileri altında bulunan bölgelerde, federal hükümetin federal anayasada öngörülen görev ve yetkilerinin yerini almayacak şekilde faaliyet gösterecekleri yazmaktadır. Yani güçlü kurucu devlet olgusundan bahsediyoruz.

Spiros Kiprianu'nun ilk anda reddettiği ama görüşmek için uluslararası konferans çağrısı yaptığı planda, kurulacak olan ortak federe devlete bırakılacak olan yetkiler, son zamanlarda gündeme gelen adem-i merkeziyetçi federasyonda ortaya konulan yetkilerden pek farklı değildir.

İki tarafın eğer üzerlerinde anlaşılırsa ileride daha başka güçlerini de aktaracağı o ortak hükümetin yetkileri arasında, dışişleri, federal bütçe, vergileme, gümrük vergileri, para ve bankacılık meseleleri, federal ekonomik konular (ticaret ve turizm dahil), posta ve telekomünikasyon, uluslararası taşımacılık, doğal kaynaklar (sular ve çevre dahil), federal sağlık ve veteriner hizmetleri gibi şeyler vardı.

Dönüşümlü Başkanlık denilen ve bugün özellikle Rumların sıkıntı yaptığı konu ise belgede hiç yoktu.

Yani Denktaş'ın kabul ettiği planda kurulacak olan devletin başkanı hep Rum, yardımcısı da hep Türk olacaktı. Bu başkanların beraber veya ayrı ayrı kararları veto etme hakkı olması planda kendine yer bulurken, bu durum Rumların 1960-63 arası yaşanan olayların da ışığında bu plana hayır demesinin bir başka sebebi olarak dikkat çekmektedir.

Bakanlar kurulunun 7'ye 3 oranında olacağı ve Türklerin hep Dışişleri Bakanı olacağı planda, 1978 ABC Planında öngörülen iki meclislilik (bi-cameralism) de olacaktı.

Alt meclisin 70:30, üst meclisin ise 50:50 olacağı bu durum yıllar sonra Annan Planına da zemin olacaktı.

İki meclisli bu yürütme planında, her iki toplumu da ilgilendiren konularda, yine her iki meclisin onayı aranacaktı.

Bu kilit sistemi, çoğunluk olan Rumlar bütün kararları kendi kendilerine geçirmesine engel olacak şekilde dizayn edilmişti.

Bakanlar Kurulu ise kararlarını adına "takviye edilmiş çoğunluk" yani Türk bakanlardan en az birinin oyunu da içeren basit çoğunlukla alacaktı. Yani bir nevi etkin katılım dediğimiz husus anlamına gelen bu yöntemle taraflar arasında üzerinde anlaşmaya varılacak ve özel olarak Kıbrıslı Türkleri ilgilendiren konularda uygulanması konusunu görüşmeyi kabul edecekti.

Garantiler konusunun açıkta bırakıldığı, sadece "yabancı askerlerin gitmesi konusunda iki taraf federal hükümetler kurulmadan anlaşacaktır" şeklinde ibare ile geçiştirildiği planın bu konuda taraflara "iyi niyetle görüşün" çağırısı yapması elbette garantilerden asla taviz vermeyecek olan Denktaş için geçerli olmayacaktı.

Bugünlerin revaçta konusu Maraş ise "BM'nin ölü bölgesi" olarak (yani iskana açılmadan) geçici bir süreliğine BM'ye devredilecekti.

Gobi Haritası zemininin esas olarak alındığı planda, o haritada yer alan 6 bölge daha plana göre Rumlara iade edilecekti.

Planda Lefkoşa Havalanın da BM Yönetiminde ortak uçuşlara açılacağı ve iki toplum arasında güven yaratıcı bir takım önlemlerle çeşitli konulardaki geçiş süreleri tamamlanacaktı.

Adına şimdi Teknik Komite denilen Çalışma Gruplarının kurulması da Cuellar Planının kriterleri arasındadır.

Sonuç olarak Perulu, Mart 1986 sonu sunduğu o plana "tez cevap verin" diye bir de husus koyar.

Denktaş, 21 Nisan 1986'da Cuellar'a bir mektup göndererek planı "integrated whole" yani bütün halinde kabul ettiğini söyler. Ne de olsa garantiler konusu açıktır.

Denktaş, 27 Nisan'da bir mektup daha göndererek imzaya da hazır olduğunu Cuellar'a bildirir.

Ancak Kiprianu uluslararası konferans çağrısı yaparak planı reddeder.

Böylece, belki de o güne kadar ele geçirilmiş en güzel fırsatlardan olan plan çöpe gider.

Cuellar, o günden sonra 6 yıl daha Genel Sekreterlik görevinde devam eder ve 1992'de ayrılır.

1995 yılında Peru Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olur ancak Alberto Fujimori'ye kaybeder.

5 yıl sonra 2000 yılında yolsuzluk skandalı sebebiyle istifa eden Fujimori'nin yaratığı enkazı toparlama ise Cuellar'a düşecektir. Toplam 8 ay boyunca  'Ulusal Birlik' hükümetine başkanlık yapan Cuellar, sonrasında siyaseti bırakır.

İşte böyle… Bir BM Genel Sekreterini daha sonsuzluğa uğurladık.

Son 3 yılda, Kıbrıs sorununun çözümüne en çok yaklaşan üç genel sekreteri peş peşe gömdük. Önce Butros Gali ve onun fikirler demetini, ardından Kofi Annan ve referandumunu şimdi de Cuellar ve belgesini.

Hayatımız Kıbrıs sorunu denen garabetin içinde böyle geçip gidiyor işte…

Huzur içinde uyusun...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.