Seçimlerimizin 'Gılgamış' sorunsalı...

Yayın Tarihi: 07/03/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Geçen gün çok yakın bir dostumla seçimleri hasbihal ederken, "Böyle Gılgamış politikası yapanlarla bu işler zor" deyiverdi.

O an için ne olduğunu sormadım ama aklıma takıldı.

Siyasi Bilimler mezunu birisi olarak hayatımda hiç "Gılgamış politikası" ya da "politikacısı" diye bir terim duymamıştım.

Benim de her ölümlü gibi bildiklerim bilemediklerimden az olduğu için araştırdım, yine de bulamadım.

Öyle olunca da, dedim herhalde arkadaşım bana derin bir mesaj verdi de ben anlamadım.

Olabilir, her şeyi anlayacağız diye bir durum yok.

Ama anlamaya niyetliydim, onun için de arkadaşımı arayıp sormak yerine kendimce düşünmeye başladım.

Haliyle aklım kadim uygarlık Sümerlilerin konu edildiği Gılgamış Destanına, Kral Gılgamışa'a, Endiku'ya, Utnapiştim'e filan gitti.

Hikâyeyi bilirsiniz işte, yarı insan, yarı tanrı olan Gılgamış karada ve denizde olan biten her şeyi bilen başarılı bir yapı ustası ve yenilmez bir savaşçıdır. 

Halkına da acımasız davrandığı için Gılgamış’a öfkelenen Göklerin Tanrısı Anu, onu öldürmek için vahşi bir insan-hayvan olan Enkidu’yu üzerine salar. Ancak Enkidu ile Gılgamış arasındaki savaşta Gılgamış üstün gelir.

Daha sonra Enkidu, Gılgamış’ın en yakın dostu ve yardımcısı olur.

Destan bu ya, Gılgamış'ın karizmasından etkilenen Aşk Tanrıçası İştar ise ona evlenme teklifinde bulunur.

Gılgamış bunu reddeder. Onuru kırılan İştar, Gılgamış’ı öldürmek için yeryüzüne bir boğa gönderir.

Ancak Gılgamış, Enkidu’nun da yardımıyla boğayı öldürür.

Bunun üzerine tanrılar Endiku'yu cezalandırmak için hasta ederler. Aslında Endiku bu durumu daha önceden rüyasında görmüştür.

Sonunda ağır hastalığa dayanamayan Endiku ölür, Gılgamış çok üzülür ve ölmeyeceğine yemin eder.

Böylece ölümsüzlük otunu aramaya başlar, bilge adam Utnapiştim'e gider.

Utnapiştim tufandan kurtulan kişidir ve otun nerede olduğunu bilse bilse o bilecektir.

Nitekim Utnapiştim da ona otu nasıl bulacağını anlatır. Uzun uğraşlardan sonra otu bulan Gılgamış onu son anda bir kara yılana kaptırır ve yılan otu bir güzel yutar.

Böylece Gılgamış üzgün bir şekilde memleketine geri döner.

Destanın özetinde kısaca bu var.

Peki tarihin en eski yazılı destanı olan Gılgamış ile bizim Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ne ilgisi olabilirdi ki?

Dedim ya, illa işi Gılgamış'a bağlayacağım diye, nitekim kendimce bağladım da.

Mesela ölümsüzlük otunu arayan Gılgamış'ın bu çabalarını, 1983 yılında kurulan ancak bir türlü gerçek anlamda yaşama imkanı bulmayan KKTC devletini sonsuza dek yaşatmaya çalışanlara benzettim.

Yani Gılgamış olarak sağ-sol, kendi kendine yetme filan gibi olmayacak dualarla halkı oyalayanları düşündüm.

Endiku işini bağladığım yer ise, şimdi Gılgamış statükoyu temsil eder ya, işte onunla türlü iş birlikleri yapıp, ne ideoloji ne de prensip bırakan partilerimize yazdım. Yani bana göre Endiku solcu birisi olmalı.

Gılgamış'a evlenme teklif eden tanrıça İştar için de aklıma adaylar geldi, gelmedi değil ama şimdi o noktalara girmek istemiyorum.

Yine benim kurduğum hesaba göre gidince bilge adam Utnapiştim kim olacak sorunsalı kendiliğinden ortaya çıktı.

Ancak sağdan sola çeşitli ruhani liderlerimizi bilge kişi olarak düşünürsek bence destansı bir durum ortaya çıkabilir diyerek bunu da bir şekilde aştım.

Ancak Gılgamış'ın elinden ölümsüzlük otunu çalan kara yılan kimdir derseniz, aklıma bir tek Rum lider geliyor.

Yani düşünün, tam ölümsüzlüğü buldunuz, sonsuza kadar yaşayacaksınız ancak o yılan gelip elinizden otu kapıyor.

Olacak iş değil...

Böylece vardığım sonuç, ölümsüzlük otunu arayanların aslında aynı yolun yolcusu oldukları ve bu çabanın aslında ölmüş olduğu noktası oldu.

Yani ölümsüzlük otunu arayanların fikirleri çoktan ölmüş ama onlar bunun farkında değiller de diyebiliriz.

Bu müstesna fikir ve beyin fırtınası içinde, dönüp yine de arkadaşımı aradım.

Ona dedim ki "Gılgamış politikası ne demek?"

"Yahu" dedi, "Rüzgar karşısında eğilip bükülen ince kamışlar olur ya, işte onlara 'gılgamış' denir. Yani kıl gibi ince kamış."

Hey Allahım…

Adam nerede ben neredeyim…

Meğer Gılgamış ince kamışmış.

Meğer dediği, "Her devrin adamı olanlar, rüzgarın karşısında eğilip bükülürler" lafından başka bir şey değilmiş...

Dedim "Vallahi doğru."

Bu işin destansı bir tarafı yok.

Olsa olsa 'kamışlarla' alakası var…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları