Korona ile ilk günümüz beklendiği gibi geçti...

Yayın Tarihi: 11/03/20 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Sonuç olarak beklenen oldu ve Koronavirüs ülkemize de geldi.

Dün sabah yapılan açıklamada, Pazar günü adaya gelen 64 yaşında bir Alman turistin, hemen ertesi gün korona belirtisi ile hastaneye başvurması sonucu yapılan test pozitif çıkınca, KKTC de virüsle resmen tanışmış oldu.

Virüsü ilk çıktığı günden itibaren yakından takip ettim, bir kaç kez de köşe yazısı yazdım.

Bu köşe yazılarımda ve günlük yaptığım programlarımda hep aynı şeyi söyledim: Virüs eğer bize gelirse, bununla mücadele edecek sağlık sistemimiz çok yetersizdir.

Sadece sağlık değil, sevk ve idare, organizasyon ve diğer konularda da sınıfta kalabileceğimizin altını çizdim.

Kim kime dum duma yönetilen bir düzen için bunları tahmin etmek için müneccim olmaya pek de gerek yoktur çünkü gerçek, şiddetli yağan her yağmur ya da biraz hızlı esen rüzgarla zaten defalarca ortaya çıkmıştır.

Filhakika, geçtiğimiz hafta Meclis’te yaptığı konuşmada "Korona işi abartılıyor" diyen bir Başbakanın olduğu düzenden bir şey beklememiz zaten mümkün olamazdı.

Sabah yapılan açıklamanın ardından acilen toplanan Bakanlar Kurulu bir takım tedbirlere imza attı ki okulların tatil edilmesini yerinde bir adım olarak değerlendirmek mümkündür.

Ancak söz konusu açıklamaların yapıldığı basın toplantısında, Başbakanın açıklamaları kendisi gibi nevi-şahsına münhasır nitelikte oldu.

Misal, kendisine ve yanında kaygılı gözlerle duran yardımcısına "Söz konusu hastanın geldiği kafilede kaç kişi var" diye sorulduğunda, soruyu yanıtsız bıraktı. Biz basın olarak 141 kişi olduğunu teyit ettik ama, o ayrı.

Sonrasında bu turistlerin ve bulunduğu otellerin karantina altına aldığını söyleyerek, "Peyder pey karantina kaldırılacaktır" diye de konuştu.

Eğer bir hasta bir otelde bir sürü insanla temas ettiyse, onu yayma ihtimali yüksektir. Böylesi bir durumda karantina süresi 15 gün olur, peyder pey değil ama Başbakan belli ki bundan habersizdi.

Sonrasında bu turistlerin getirildiği charter uçuşları ile ilgili "1 Nisan'a kadar tüm charter uçuşları durdurdu" diye açıklayarak bir başka potu daha kırıverdi.

Doğrusu, Almanya, Fransa ve İtalya'dan gelen charter seferleri olarak sonradan düzeltildi.

Haliyle Başbakan ve yardımcısının bu kafası karışık hali, sosyal medya üzerinde dallanıp budaklandı ve Türkiye basınına "KKTC'ye tüm uçuşlar durduruldu" diye yansıdı.

Ardından kendisine "Bu charter seferleri durdurulduysa, turistler nasıl ülkelerine dönecek" diye sorulduğunda ise gülerek "Geldikleri gibi giderler" dedi. Sanırsın ki Mustafa Kemal konuşuyor...

Yani anlayacağınız varsa, haberin duyulmasının ardından halkta oluşan panik havasını gidermek için, soğukkanlı kararlar almak için seçilip oralara konulan yetkililerimizin doğru bilgiler veremeyecek kadar başıbozuk olunduğunu bizzat gözlemledik.

Yoksa cevap beklediğimiz bir sürü husus vardı.

Dün sabahtan itibaren canlı yayınlarda ve telefon bağlantılarında sorular sorduk ama mesela şu soruya cevap alamadık:

Adaya geldikten 24 saat sonra hastalanan bu kişi, nasıl oldu da hiçbir şekilde belirti göstermeden adaya giriş yaptı?

Hani Ercan'da tüm önlemler alınmıştı ve endişe edilmesi yersizdi?

Hadi adaya geldi, geldikten sonraki gün bu kafilenin gittiği yerler, yaptığı ziyaretler neresidir mesela?

Bunun cevabını alabildik mi? Alamadık.

Bir ara, bu kafilenin Büyükkonuk'a ziyaret düzenlediği söylendi, hatta köy pazarının korona haberi üzerine kapatıldığı açıklandı.

Oralarda bu kafile ile temas edenler karantinaya alındı mı? Bilgimiz yok.

Peki, bu kişinin bulunduğu otelde temas ettiği kişilerin durumu ne oldu? İnsanlara test yapılabildi mi mesela?

Test filan yapıldığı yok, tek bildiğimiz, ben bu satırları yazarken 9 kişinin karantina altında olduğu, otellerde kalan kişilerin ise rutin sıcaklık ölçümü ya da "İyi misiniz?" şeklinde sorularla kontrol edildiği.

Yani anlayacağınız varsa, her şey beklendiği şekilde gelişti: başıbozukluk, dağınıklık, panik ve her kafadan bir sesin çıkması şeklinde…

İnanın, dün onlarca kişi ile muhatap oldum, bir sürü kişiye bilgimin yettiğince cevap verdim, açıklama bulmaya çalıştım. Bazıları da sağ olsun "Söyleye söyleye sen getirdin bu hastalığı bu ülkeye" diye bana takılmayı da ihmal etmedi.

Bir de üzerine, klavye başına geçince kendini gazeteci sanan tiplerin yaydığı bir sürü kirli bilgi ile birlikte, KKTC'nin ilk korona günü tam bir kaos ve panik havasında geçti.

Üstüne dönüp bir de gerçekten gazetecilik yapmaya çalışanları eleştirerek teyitsiz bilgi verip paniği büyütmediğimiz için "Ne iş yaparık, avaracılık mı yaparık" diye de saldırılarda bulundular. Sağlık olsun...

Öte yandan bu dakikadan sonra herkesin bireysel olarak hijyen ve diğer tavsiyelere uymasını salık vermekten başka bir çare göremiyorum.

Sınırlarımızda yeterli önlem yok, yetkililerimizin elinde sağlıklı bilgi yok, istatistik bilgilerimiz noksan, sevk ve idaremiz sorunlu, devlet mekanizmalarımız ise alabildiğince ağır…

Geriye bir avuç sağlık ve diğer kamu çalışanının özverili çalışmasını dilemekten başka bir şey kalmıyor.

Umarım bu tehlikeli salgın çok büyümeden bir şekilde kontrol altına alınır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları