Birleşirsek kazanırız, bölünürsek çökeriz...

Yayın Tarihi: 13/03/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Kapılar-Korona ilintisi ile birlikte baş gösteren kapı kapama krizine ilk günden itibaren ihtiyatlı bir bakışım oldu. Bu ihtiyat, salgını ilk günden itibaren takip eden birisi olarak, Korona'nın yaratması muhtemel etkileri ayan beyan görmemden kaynaklanıyordu, başka bir şey değil.

Bu yüzden Rum lider Nikos Anastasiadis, iki toplumlu komitenin kararına rağmen, kendi kararını kendi vererek 4 kapıyı kapattığında, buna kızdım ama gene ihtiyatlı davrandım.

Hatta çok da uzatmadan, bu konuyla ilgili düşüncelerimi paylaştığım makaleyi buraya bırakıp, yeni duruma bakalım. “https://www.kibrispostasi.com/c1-KIBRIS_POSTASI_GAZETESI/j227/a35803-korkular-kamuflajlar-ve-gizli-ajandalar

Dün sabah, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın çağrısıyla toplanan Bakanlar Kurulu, Cumhurbaşkanı toplantıdan ayrıldıktan sonra, bir açıklama yaparak, Akyar ve Yeşilırmak kapılarını geçici olarak 22 Mart tarihine kadar kapattı. Diğer alınması gereken tedbirleri de alan hükümetin, giriş çıkış, okulların ders arasının uzatılması gibi konularda aldığı karara destek verdiğimi söylemek isterim. Bunlar WHO ve BM'nin istediği tedbirlerle zaten paralellik göstermektedir.

Ancak garip olan ve beni düşündüren şey, Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği toplantıda nasıl oldu da, kendisi bu kadar karşı iken böylesi bir karar alındı noktasındaydı.

Nitekim haber ilk başlarda, Cumhurbaşkanının başkanlık ettiği bir toplantıda nasıl olur da kapı kapatma kararı alınır şeklinde algılandı.

Ancak işin öyle olmadığı, karar sonrası Cumhurbaşkanının yaptığı yazılı açıklamada ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı açıklamasında, "Hükümet ben toplantıdan ayrıldıktan sonra bu kararı aldı. Ben varken, kapatma değil, önlemlerin daha da artırılması tartışılıyordu" deyince rezaletin boyutu ortaya çıktı. 

Direkt söylemem gerekirse; hükümeti, böylesi toplum sağlığını ilgilendiren bir konuya siyaset karıştırıp iki yüzlü bir şekilde böyle bir karar aldığı için kınıyorum.

Ancak Cumhurbaşkanını da, Korona-Kapı denklemini iyi okuyamadığı için eleştirmekten geri durmayacağım.

Zira hükümetin aldığı geçici kapı kapatma kararının eleştirilecek bir tarafı yoktur, durum vahimdir.

Kapıların ilk kapatıldığı gün, Anastasiadis'in aldığı bu kararın tartışılacak çok şeyi olduğunu ancak adanın herhangi bir tarafında görülecek Korona vakasının ardından durumun onu haklı duruma getireceğini yazmıştım.

Rum lider kendisini herkesten çok çözüme zorlayan Akıncı'dan elbette kurtulmak için bir takım gizli ajandalara sahip olduğunu da yazıp, programlarımda dile getirmiştim.

Nitekim hafta başından itibaren, Korona vakalarının tespiti ile birlikte, sınırlarda önlemler kendiliğinden gündeme gelmiştir.

Hele de Anastasiadis, KKTC gibi sınırları sorma gir hanı olan bir yerden gelecek tehlikenin farkında olduğu için, kapı kapatma meselesini kendi kamuoyuna zaten kolayca anlatacaktı.

Ama Cumhurbaşkanı bunu anlatmakta zorlanacaktı, çünkü Korona ile ilgili durumlar çok hızlı bir şekilde değişiyordu.

Dolayısı ile Korona-Kapı ilişkisinde ilk baştan itibaren hatalı davranıldı diye düşünüyorum.

Haliyle, Cumhurbaşkanın bu salgın ile ilgili yeterli şekilde bilgilendirilemediğini, konuyla ilgili bazı yanlış bilgiler verildiğini de düşünüyorum.

Geçen Salı günü hükümetin icabet etmediği toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, yazın gelmesiyle birlikte bu salgının sıcaklardan dolayı hız kaybedeceğini söylemesi, kendisine verilen hatalı bilgilerden kaynaklanmaktadır.

Doğrusu, virüsün sıcak ya da soğuktan etkilendiğini gösteren kesin bir emare yoktur şeklindedir.

Toparlamam gerekirse, Korona konusu, bizim iç siyasetimize alet edilecek kadar basit bir konu değildir. Bu yüzden de buna yeltenenlerin yaratacağı olumsuz sonuçların vebali yine kendi boyunlarında olacaktır.

Ve yine Korona konusu, Kıbrıs sorunundan daha önemli de değildir, bu yüzden de, hemen, ivedi bir şekilde, yetkisiz iki toplumlu bir komite yerine, ful yetkili, fobilerden arındırılmış, iki taraflı bir kriz masası kurulması elzemdir.

Çok geç olmadan bu yönde adım atılmazsa, sonumuzun aynen İtalya gibi olacağını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.

Korona ortak düşmandır ve o hiç sevmediğim o takımın sloganı gibi olacak ama, "Birleşirsek kazanırız, bölünürsek çökeriz…" diye çağrı yapmayı bir gazeteci ve vatandaş olarak görev biliyorum.

Bu çağrım iç siyaset için de geçerlidir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları