Test, test, test…Normalleşme için şart...
Sağlık Bakanı Ali Pilli, dünkü basın toplantısında PCR testlerinin daha güvenli olduğunu, bizim şimdi yaptığımız 'rapid' denilen testlerin daha az güvenli olduğunu, tıbbi terimlerle açıkladı.
Sonra elimizde bu PCR testlerden olmadığını, dolayısıyla geniş kitlelere gelişi güzel şekilde 15 000 tarama yapılırsa ve 5000 kişi bunlara göre pozitif çıkarsa, elimizde doğrulama için yeterli PCR testimiz olmadığını da açıkladı.
Aslına bakarsanız, Sağlık Bakanının yalan söylediği bir durum yok. Çünkü elimizde yok.
Açıklamalarının devamında, Sayın Bakan, bu kitlerin bulunmasının da zor olduğunu, salgın nedeniyle bu testlerin çok değerli ve önemli olduğunun da altını çizdi.
Dolayısıyla, Sayın Bakanın da dediği gibi elimizde kurşun sayısı az ancak çarpışacak düşman sayısı fazladır.
Yine kendisinin ifadelerinden de anladığımız üzere, elimizdeki bu kurşunları boşa harcamamak için verimli kullanmak zorunda olduğumuzdan dolayı, kalkıp da tüm dünyanın bu işte kurtulmak için seçtiği yol olan test yapma yerine sadece şüpheli kişilerle ya da onlarla temas edenlerin içinde bulunduğu dar bir çemberde bu çalışmaları sürdürmek zorundaymışız.
Öte yandan Güney Kıbrıs'ta son bir haftada rastgele yapılan 2000'den fazla testte pozitif bulunan vaka sayısı 18'e yükselmiştir.
Yani hiçbir belirtisi olmayan, şüpheli kimse ile temas etmeyen 18 tane Koronavirüs vakasından bahsediyorum.
Bu durumda, Sayın Pilli'nin dediklerine bakacak olursak, bizim elimizdeki kurşunların az olması, bizim rastgele test yapmamızın önüne geçmektedir.
Yani benim dün yazdığım 'no test, no korona' şeklindeki yazı, görüldüğü üzere bizzat Sağlık Bakanı tarafından doğrulanmıştır.
Ancak Sağlık Bakanının bu şekilde gerçekleri açıklamasına rağmen, mesela Başbakanın 'salgın yatay gidiyor, bundan sonra bitirme aşamasına gireceğiz' demesi, 'iyi gidiyoruz' şeklinde konuşmasına kızarım.
Başbakanın kendince siyaset yapmasını ve kendi icraatlarını övmesini bir yere kadar anlarım ama basının içinden kimi kişilerin kalkıp da 'iyi gidiyoruz' demesine ise ifrit olurum.
Çünkü iyi filan gittiğimiz yoktur. Vaka sayımız azdır çünkü bizzat Sağlık Bakanının ayan beyan dediği üzere test yapmıyoruz.
Dünya Sağlık Örgütü 'test test test' diye çağrı yaparken, tüm dünya ülkeleri sayıları yükselirken, bizim test yapmayı 'elimizde kurşun yok' bahanesine gizlememiz mümkün değildir.
Nüfusumuzu bilmediğimiz için tam karşılaştırma yapamıyoruz ancak, Başbakan Ersin Tatar'ın son verdiği 450 bin rakamını baz alacak olursak, son rakamlara göre yaptığımız test 450.000/3890'dır. Yani 3890 adet test yapmışız.
Güney Kıbrıs'ın nüfusu yaklaşık olarak 1 milyon kişidir ve şu ana kadar yapılan test sayısı 16 bini aşmıştır. Son yapılan açıklamada bu sayının ay sonuna kadar 35 binlere varması hedeflenmektedir. En basit oranla baktığımızda, Güney bizim iki katımız kadar test yapmıştır. Vaka sayıları 595'tir.
Öte yandan, geçtiğimiz gün Sibel Siber'in çok yerinde bir şekilde yaptığı açıklamada bahsettiği 1160 PCR testinin içinde aynı hastalara defalarca test yapıldığı gerçeği de ortada iken, bizdeki oran daha da aşağılara düşmektedir.
Peki diğer bize benzer ada ülkelerinde durum nedir derseniz, yaklaşık bizim kadar nüfusu olan Malta (490 bin), şu ana kadar 31.000 kadar test yapmıştır. Bunun sonucunda ülkede bulunan vaka sayısı bugün için 350'dir.
Nüfusu bizden az olan İzlanda (350 bin) şu ana kadar 35 bin test yapmıştır. Bulunan vaka sayısı 1675'tir.
Bir ada devleti değil ama türlü yokluk ve esaret altında olan Filistin'de yapılan test miktarı 16 binden fazladır. Bulunan vaka sayısı 268'dir.
Nüfusu yaklaşık 50 bin olan, futbol maçlarından bildiğimiz Faroe adalarında yapılan test miktarı 5500'den fazla ve vaka sayısı 184'tür.
Dolayısıyla, son günlerde bazılarının diline pelesenk olan 'adayız, şansımız var, iyi gidiyoruz' şeklindeki argümanın ada olmamız kısmı doğrudur. Eğer popülist popülist empati yapmayı bırakıp, Dünya Sağlık Örgütü'nün salık verdiği üzere memlekete insan taşımayı bırakırsak evet salgını kontrol altına alma şansımız da vardır. Yanlış anlamayın, Başkabanın dediği gibi ' bitirme' değil, kontrol altına alma şansımız vardır.
Ancak iyi gittiğimiz şeklindeki sav doğru değildir çünkü yukarıda örneklerini verdiğim ada ülkeleri gibi test yaptığımız yoktur. Haliyle test yapmadığımız için vaka sayımız 'yatay' gitmekte ve maalesef pozitif olduğunun farkında olmayan bir sürü vaka etrafta gezmektedir.
Öte yandan test yaparsak bulduğumuz vakaları doğrulayacak PCR testimiz yeterli değildir, doğrudur.
Esas odaklanılması gereken şey rapid testlerin yanında PCR testlerini de yapmak, bunları öyle ya da böyle tedarik etmek kombine çalışmaktır.
PCR testlerinin fiyatı 800 TL kadardır ve anladığımız kadarıyla bu devletin bu kadar test alacak parası yoktur. Geçen hafta hükümetin yaptığı 'Korona mücadelesine 30 milyon ayırdık' şeklindeki açıklamasında bu testlerin alımı için kullanılacak kalem nedir bilmemekteyiz. Nihayetinde tümünü PCR almaya ayırmaları mümkün görünmemektedir. Ancak en basitinden 20 bin kit almamız gerekir diye düşünürsek, buradaki gerekli miktar 16 milyon TL kadardır.
Demek ki memleketimizin sermaye kesimlerinin el atması gereken esas konu bu testlerin tedarik edilmesi noktasında devlete destek olmaktır. Bu testleri tedarik edip test sayımız artırmazsak, ekonominin çarklarının çalıştırılması hayal ötesidir ve takdir edersiniz ki bu işten eninde sonunda en büyük zararı halkla birlikte sermaye kesimlerimiz de görecektir.
Anlayacağınız her türlü durumda çıkacağımız nokta yine aynı yer, yani test yapma noktasıdır. Sağlık Bakanı 'elimde yok, yapamıyoruz' dediğine göre yapılması gereken şey bu noktada büyük bir kampanyaya girmek ve bu testlerin sağlanması için gerekli maddi kaynağı yaratmaktır.
Test yapmazsak vaka bulamayız, vaka bulamazsak salgını kontrol altına alamayız ve alamazsak da normale dönmemiz mümkün değildir, bu kadar net.
Dolayısıyla arkadaşlar, aklın yolu birdir.
Dünyada bu salgının kontrol altına almanın en önemli iki yolu karantina ve geniş kitlelerde test yapmaktır.
Öyle ya da böyle bir aydır kapalıyız, karantina konusunda pürüzler olsa da bunu kısmi olarak idareten başarmış durumdayız. Ancak ikinci önemli nokta olan test işinde gerek maddi imkansızlık, gerek her kafadan bir ses çıkması gerekse de vizyonsuzluk nedeniyle sınıfta kalmış durumdayız.
Eğer bu şekilde devam edersek, daha uzun süre evde kalmaya ve zaten can çekişen ekonomimizin gözümüzün önünde sıfırlanmasına seyirci kalmaya devam edeceğiz.
Maalesef...
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.