Cumhurbaşkanlığı seçimi mümkün olan en kısa sürede yapılmalıdır

Yayın Tarihi: 21/06/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

Oldukça sarsıntılı, can sıkıcı bir haftayı geride bıraktık. Elbette sadece bu konuda yazılacak çok şey, yapılacak çok yorum var ancak konu henüz bitmiş değil dolayısıyla bunları gelecek haftaya bırakmayı daha uygun görüyorum.

Haliyle hükümet içinde, hem ortaklar arasında hem de büyük ortak UBP içinde patlayan bombanın ortaya çıkardığı siyasi rezaletin önümüzdeki hafta da süreceğini düşündüğümden bu konuyu değil de cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinmeyi daha anlamlı bulunuyorum.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, ülke genelinde kaldırılan Koronavirüs tedbirlerinin getirdiği yeni durumu da göz önünde bulundurarak, 11 Ekim'e alınan seçimleri 16-23 Ağustos'a almayı teklif etti.

Cumhurbaşkanının daha önce değindiği gibi, "durumlar düzelirse bu seçimleri 11 Ekim değil, daha evvel yapabiliriz" şeklindeki düşüncesi ile hiçbir çelişki arz etmeyen bu teklif hem bilimsel hem siyasal hem de ekonomik olarak doğrudur. Bu yüzden de Cumhurbaşkanının bu teklifini "geçim değil seçim düşünüyor" diye eleştirenlerin mantıklı bir iş yaptığını düşünmüyorum.

Bunları tek tek açacak olursak, bilimsel olarak doğrudur çünkü Dünya Sağlık Örgütü (WHO) başta olmak üzere, neredeyse tüm uzmanların öngördüğü üzere, Koronavirüs salgınının 2.dalgası için önümüzdeki sonbahar işaret edilmektedir.

Olur, olmaz, bir mucize ilaç bulunur ve salgın biter onu bilemeyiz. Ancak bir gerçek var ki, virüsün yaz aylarındaki yayılma hızı, kış aylarında yayılmasına nazaran daha az olacaktır.

Bunun sebebi aylardır bir komplo teorisi olarak sayıklanan "virüsün sıcaklıktan ölmesi" değil, insanların zamanlarını kapalı mekanlar yerine açık mekanlarda geçirmesidir ki bu durum Ro denilen değeri gerekli seviyelerde tutmada en önemli hususlardan birisidir. Bu hastalık insandan insana temas yoluyla olur ve bunun da en ideal yolu insanların kapalı bir mekanda bulunmasıdır. Elbette açık hava temaslarında da bu yayılma olur ancak kapalı alanlara nazaran bunun daha az olduğu ortadadır.

Kaldı ki, mevsimsel hastalıklar dediğimiz rahatsızlıkların sonbahar mevsimi ile birlikte tavan yapacağını, böylece bağışıklık sistemi seviyelerinin çok alt seviyelerde olacağını da düşünürsek, bu aylarda kapalı mekanlara geri dönecek insanların Ro değerini patlatacağı muhakkaktır. Sebepler artırılabilir.

Dolayısı ile bilimsel olarak yaz seçimi, sonbahar seçiminden daha sağlıklı bir seçenektir ve bunun tartışılacak bir tarafı yoktur.

Bunu bir kenara koyarak devam edelim ve işin siyasi doğrusuna bakalım.

Cumhurbaşkanlığı seçimi Korona sebebiyle mecburi olarak ertelenmiştir. Bu erteleme 'zorunluluk' üzerinden meclisteki konsensus ile yapılmıştır ancak anayasal olarak sıkıntılar ortadadır.

Bu anomalinin bir an evvel ortadan kaldırılması ve benim için en önemlisi, Kıbrıs Türk halkını, Korona sürecinde bir kez daha ayan beyan gördüğümüz şekliyle ve de ihtiyacı ile federal çözüme götürecek toplum liderinin ivedilikle seçilmesi elzemdir.

Bu yüzden de o makamda oturan kişinin yasallığının tartışmalı olması kabul edilir bir şey değildir. Elbette, federal çözüm istemeyen birisi de seçimi kazanabilir ancak ben umutlarımı diğer yönde zinde tutmak istediğimden dolayı bu ihtimali ortaya çıkan kritik halimiz nedeniyle düşünmek dahi istemiyorum.

Öte yandan konunun bir de iç siyaseti ilgilendiren yönü vardır.

Cumhurbaşkanı, Cuma günü sarayda yapılan toplantının ardından yaptığı açıklamada "Seçim gündemde kaldığı sürece, Cumhurbaşkanı-hükümet, hükümet-muhalefet arasında ve hatta hükümetin kendi içinde var olan rekabet sıkıntı yaratmaya devam edecektir" ifadelerini kullanmıştır.

Geçen hafta yaşanan siyasi rezaletlerle birlikte, Cumhurbaşkanının bu ifadelerinin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkmıştır. Çünkü ülkede her türlü siyasi hesap bu seçime yönelik yapılmaktadır ve son yaşanan özel jet skandalı da tam olarak buna emaredir.

Cumhurbaşkanı-hükümet arasında yaşanan sınır kapıları meselesi gibi konuların yine bu hesapların ön plana çıkarılarak toplumun genelini mağdur ettiği ortadadır.

Yanlış anlaşılmasın, sınır kapılarını siyasetten çok bilimsel verilerin açacağını bilecek kadar kendimdeyim. Bu bağlamda, misal, hükümetin epidemiyolojik raporu hazırlamayarak bilim dışı bir siyaset yaptığını ve özünde Cumhurbaşkanını zora sokacak bir siyaset güttüğünü üzülerek görmekteyim.

Üzülüyoruz çünkü bu yanlış siyasetin cefasını sınır kapılarında ayrı düşüp ağlayan babalar ve çocuklarının yaşlı gözlerinden okuyabiliyoruz.

Pek tabii ki açılmayan kapılar, kavga eden hükümet, iç kavga eden hükümet partileri ve mecliste iyice düzey düşüren hükümet-muhalefet tartışmalarına da bakacak olursak, bu topluma Korona'da daha büyük zarar vereceği çok belli olan ekonomik durum iyice vahimleşmiştir. Seçimin erkene alınıp da kavgasının erken bitmesinin toplumun genel durumunun iyileşmesi açısından çok büyük faydası olacaktır demek herhalde mantıksız olmaz.

İşte bu yukarıda saydığım ve saymadığım sebeplerden dolayı Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir an evvel, tabii eğer Korona izin verirse, yapılıp bitmesinin sayılmayacak kadar çok faydası vardır.

Kaldı ki bütün bu saydıklarımın ötesinde işin bir de psikolojik yönü vardır. Çünkü yukarıda aktardığım siyasi kavgalar ve bitmeyen rezaletlerin, Koronavirüs yüzünden zor günler geçiren biz halkın akıl sağlığını daha da bozduğu çok açıktır.

Dünyanın önde gelen uzmanları, Koronavirüs salgını ile birlikte yalnızlaşan insanların psikolojilerinde ciddi bozukluklar ortaya çıktığını verileriyle ortaya koymaktadır. Hatta İngiltere'de yapılan bir araştırma, nüfusun yarıdan fazlasının salgın dolayısıyla psikolojik rahatsızlıklar yaşadığı göstermektedir.

Her ne kadar dünyadan kopuk bir siyaset izlesek de nihayetinde bizler de insan evladı olduğumuzdan dolayı, aynı sıkıntıları zaten hali hazırda yaşamaktayız.

Üstüne bir de ülkemizde meydana gelen sığ siyasi tartışmaları ve skandalları da koyunca, zaten ağır ekonomik kriz altında olan halkın ruh sağlığının daha da bozulduğunu söylemek durumundayız.

Böylece vardığımız kesin kanı şudur: Eğer mümkün olursa, bu seçim bir an evvel yapılmalı ve siyasetin önü açılmalıdır.

Ondan da önemlisi Kıbrıs sorunu çözüm müzakerelerinin önünün açılmasıdır.

Onun için bunun bilimsel, siyasal, ekonomik ve psikolojik iyileştirme potansiyelini de düşünerek hareket etmek hayatidir.

Yoksa bu iş sırf siyasi inat uğruna uzarsa, ortada ne ekonomi, ne siyaset ne de psikolojik yetkinlikte seçmen kalacaktır.

Şaka etmiyorum, çok ciddiyim.

 

 

 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları