Şeytan doldurur...

Yayın Tarihi: 30/06/20 14:21
okuma süresi: 7 dak.

Mayıs 1950'de büyük umutlarla Türkiye'nin dümenine geçen ve o güne kadar süren tek partili düzeni yıkan Adnan Menderes önderliğindeki Demokrat Parti, o seçime girerken halka vaat ettiği özgürlükleri seçimden sonra hayata geçirir.

O güne kadar CHP bürokrasisi ve 'Milli Şef' ağırlığı altında ezilen Türk demokrasisi Demir Kırat'la birlikte şaha kalkar, özgürlüklerle dolu bir döneme geçilir.

Ancak zaman geçtikçe ve güç sarhoşluğu Menderes ile ekibinde etkisini göstermeye başlayınca baskılar da başlar.

Verilen özgürlükler geri alınır ve özellikle 1957'lerden sonra iyice baskı yönetimine dönen DP'nin bu tavrı ile birlikte basın da zor günler yaşamaya başlar.

Artık atılan her manşetin, yapılan her haberin ve yazılan her köşe yazısının başa bela olması normalleşir, gazetelerin ön sayfası 'sansür' ibareleri ile dolu çıkmaya başlar.

En sonunda baskılardan bıkan ve Sakarya'da yayın yapan yerel bir gazete, Türk basın tarihine geçen emsalsiz bir protestoya imza atar.

Yayınladıkları yüzünden hemen her gün toplatılan, sansüre uğrayan Sakarya Gazetesi çareyi manşetine yemek tarifi koyarak bulur, ön sayfa tarif haberiyle çıkar.

22 Nisan 1960 tarihli o çarpıcı manşetten sadece 35 gün sonra ordu yönetime el koyar ve Menderes Hükümeti devrilir.

Ardından olanlar ise tarihtir…

İşte iyi niyetli vekillerimizin can hıraş "emek harcadık, iyi niyetliyiz, düzelttik, fikir özgürlüğüne halel gelmeyecek" diye meclis kürsüsünden, sosyal medyadan savunduğu bu yeni, gıcır gıcır Bilişim Yasası'nı düşündüğümde aklıma bu tarihi olay geliyor.

Mobeseleri de iyi niyetli bir çabayla anlatıp savunduklarını hatırlayıp, nihayetinde evlerimizin balkonlarına kadar gözetlenir hale geldiğimiz şu günlere bakınca, yeni yasanın aynı örnekleme ile birlikte başımıza ne işler açacağını varın siz hesap edin artık.

Bunun yanında fikir özgürlüğünü, "küfür etme özgürlüğü" sanan kişilerin "e canım bu yasa olunca küfür edemeyeceksiniz" şeklindeki bana zul gelen sığ tartışmalarına bakıp susmak en iyisidir diye düşünüyorum.

Çünkü gerçekten onlar gibi düşünüp, fikri bir kenara bırakıp direkt istenilen kıvama girmeyi zaman zaman istediğim oluyor ama şeytan doldurur diye susuyorum.

Zaten sağ olsunlar, memleketimizin aydınlık yüzleri, konunun uzmanı iletişimcilerimiz, insan hakları uzmanlarımız yasa ile ilgili görüşlerini yazıp çizdi, bizleri bilgilendirdi. Durup da "şu maddeye göre, bu atıfa istinaden" diye sıkıcı bir makale yazmak istemiyorum. Onlara gerçekten çok teşekkür ediyorum.

Yine bu geçen yasa ile ilgili dün bütün gün tek ses etmeyip, yasa mecliste tartışılırken 'susan' abilerimizin bugün 'endişe' başlıklı yazılar yazmasını ise manidar buluyorum.

Tek ses etmeyen Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği'ni ise buradan özel olarak anıyorum.

Anıyorum derken kötü niyetle değil canım, iyi niyetle anıyorum.

Ben de herkes gibi iyi niyetliyim.

Gerçi, birlik, söz konusu komiteye gidip 'olur' vermiş ama olsun, bir şey değil.

Öte yandan yarın öbür gün bu yasa yüzünden başı belaya gireceği kesin olan meslektaşlarımın sonuna kadar arkasında olacağıma söz vermeyi buradan borç biliyorum.

Onlar bana söz vermeseler de ben onların başına bir şey geldiği anda oradayım.

Pek tabii, o kadarı artık olur, "ben size dememiş miydim" şeklinde bilgiçlik de taslayacağım.

Yine "fikir" ile "küfürü" karıştıran meslektaşlarımın da yanında olacağım.

Tabii, yıllar yılı bin türlü çeşit tetikçiliği yapan, yalan haber yayan jurnalci kardeşlerim için yapacak bir şeyim yok.

Tek bildiğim bugün can hıraş savundukları bu yasanın yarın kendilerine karşı da kullanılacağıdır.

Ben ve benim gibi yasaya karşı çıkanlara "küfür özgürlüğünü savunan solcular" diyorlar madem, o zaman onlara bizim sol cephelerde pek bir manidar olan lafçığı hatırlatmak isterim: "Devrim önce kendi evlatlarını yer…"

Ama tüm bunları boş verin arkadaşlar, memleketimizin her tarafı bir tamam, sosyal adalet sağlanmış, herkesin sırtı pek, karnı tok, meclisimizde ise 'Jetgiller' olayı yaşanmamış olduğundan, bu yasa çok ivedi idi.

Yani şimdi kalkıp da 'bu yasayı önümüzdeki seçimlerde birtakım senaryolar rahatça oynansın diye birileri istedi' diyecek değilim ya aslında.

Bunu biz kendimiz, her şeyimiz Norveç'ten hallice olduğu için, kendimiz istedik, yaptık, onayladık, onaylamayanları da 'cephesiniz siz' diye karalayarak meclisten geçirdik.

Öyle ya, meclisin o alabildiğine 'basiretsiz', ideoloji küskünü ortamında 'tek seslilik' lazım.

Dünya alem oybirliği ile yasa geçiren meclis görsün diye oluyor bütün bunlar.

Vallahi ne diyeyim, fikir özgürlüğü gibi çok hayati bir şeyin, çocuk pornosu gibi iğrenç bir suç ile birlikte aynı torbaya konulduğuna karşı çıktığımız için "çocuk pornosunu mu savunun?" diye çıkışanların olduğu bu ortamda fikir tartışsak ne, tartışmasak ne zaten...

Bence müstehak bir yasa olmuş.

İtiraf etmem gerekirse dünden beri kendi karnımdan bunu da söylediğim oluyor.

Sonuç olarak, emeği geçenleri tek tek tebrik ediyorum.

Diyeceklerim bu kadar, malum yasa var, şeytan doldurur, durduk yere başımızı belaya sokmayalım şimdi…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları