Her şeyi devletten beklemeyin...

Yayın Tarihi: 13/01/21 12:32
okuma süresi: 7 dak.

Güney Kıbrıs'ın dünyaca ünlü tatil beldesi Aya Napa, turizm sezonunu kademeli olarak Mayıs 2021 sonu itibarıyla açmayı düşünüyormuş.

2019 yılında yaklaşık olarak 4.5 milyon turist ağırlayan ve bunun hatırı sayılır miktarını Aya Napa bölgesinde ağırlayan Güney Kıbrıs turizmi, tüm dünya gibi 2020 yılını felaketlerle geçirdikten sonra aşıların tatbik edilmesine başlanılmasıyla birlikte gelecek planları yapmaya başladı.

Yalnız bu planlarını bizim gibi devlet olmadığı Covid-19 ile iyice ortaya çıkan devletimsi yapıya dayanarak değil, devlet gibi bir devletin varlığına ve desteğine dayanarak yapıyor.

Yoksa dilin kemiği yoktur, sallar gidersin...

'Nasıl yoktur' derseniz, misal, Sağlık Bakanımız ortalarda olmayan aşıların, 15 Ocak günü geleceğini ve Mart ayı sonuna kadar, yani yaklaşık olarak 45 günde toplumun yüzde 60'ını aşılamayı hedeflediğini söylemek gibi 'yok' derim.

Kaba hesap 250 bin kişinin 45 günde aşılanacağının belirtildiği bu açıklamaya inanarak, hem turizm sektörünün hem de yüz yüze eğitimin Mart başı kademeli olarak açılmaya başlayabileceğini de iddia edebilirsiniz.

Sağlık Bakanının bu içi boş açıklamaları gerek sektör, gerek zümre, gerekse de siyasi baskı altında yaptığını saklı tutarak, işin gerçeğine bakarsanız, dünyanın başlıca kurumlarından onay bile almamış, son günlerde etki oranının yüzde 50 gibi diğer aşılara oranlara oldukça düşük olan bir aşının tartışma konusu olduğunu görürsünüz. Hem de bize bu aşıları göndereceğini söyleyen Türkiye'nin kamuoyunda...

Haliyle durum böyleyken, devletin bu yetersizliği, yetkililerinin de bu belirsiz açıklamaları sürerken, gerçek anlamda zor günler geçiren sektörlerin önünü görmesi, bir plan program yapması mümkün değildir.

Mümkün olmayınca da ortaya çıkan şey her kafadan bir ses çıkması ve ortaya bir kaosun saçılmasıdır.

Bu yüzden de gerçekleri konuşmanın ve büyük sıkıntılar içinde yüzen sektörler de dahil, hemen herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir.

Siyasi olarak yozlaştırılan, popülist bir söylemden öteye gitmeyen 'elini taşın altına koyma' kavramından bahsetmiyorum. Her şeyi devlet olmanın gerekliliğini yerine getirmeyeceği zaten çoktan belli olan KKTC devletinden beklememe anlamında bir elini taşın altına koymaktan bahsediyorum.

Bakınız, açık söylüyorum, siz belki Kıbrıs adasının kuzeyinde yeterli bir devlet yapısı olduğuna inanıyorsunuz.

Belki bu devletin uluslararası yardımlara açık bir şekilde, her istediği yerde yardım alabileceğini, onu tanınmış olduğunu varsayarak hayal kurabilirsiniz.

Yine bu devletin yeterli parası olduğunu, yeterli sağlık altyapısına sahip olduğunu ve yine yeterli sağlık çalışanına sahip olduğunu da düşünebilirsiniz.

Ama bunlar gerçek değildir. Bu denklemde gerçek olan tek şey Covid-19 virüsü ve onun tüm dünyaya yaşattığı yıkımdır.

Hal böyle olunca, ucuz siyaset yapmak ya da hamaset edebiyatı üzerinden gitmek inanın bana zevahiri kurtarmak için yeterli olmaktan çok uzaktır.

Virüsün çıktığı ilk günden beri defalarca yazıp, günlük TV programlarında da anlattığım üzere, bu virüsle en iyi mücadelenin, 'gemisini kurtaran kaptan' felsefesi istikametinde sektörel ya da zümresel çıkarlar üzerinden değil, dayanışarak, iş birliği yapılarak ve toplumun tüm kesimleri gözetilerek olacağını söyledim. Buna devletlerarası dayanışma ve iş birliğini de eklemek zorundayız ancak bu hususu pas geçip, kendi iç durumumuzla ilgili devam etmek istiyorum.

Bu bağlamda, yukarıda yazdığım gibi, her şeyi devletten beklemekten vazgeçin.

Dolayısıyla salgınla ilgili umut olan aşılar konusunda da her şeyi devletten beklemekten vazgeçin.

Bu devletin korumak zorunda olduğu bir kamu sağlığı olduğunu, bunun da kamuoyunun geniş kesimlerinde büyük bir farkındalık yarattığını görmekten başka çareniz de yoktur.

Siz 'turizm battı, üniversiteler battı, dükkanımız battı, mahvolduk' deyip, devletin zaten eğreti duran yetkilileri üzerinde baskı kurup, 2020 yılı boyunca olduğu gibi kamu sağlığını tehlikeye atıldığı birtakım ayrıcalıklara zorlarsanız, karşılığında Covid-19 sizi kötü yapar.

Kötü yapınca da beraberinde kapanma önlemleri gelir ve diğer tüm sektörlerin geleceği tehlikeye girer.

O da değil, son 1 yıldır, geleceğimiz olan çocuklarımızın da doğru dürüst eğitim alamaması sebebiyle içine düştüğü gelecek tehlikelerini nasıl görmezden gelebiliriz?

Uzatmayayım, yapılması gereken şey, bu ülkenin sermaye örgütleri başta olmak üzere, tüm kesimlerinin ortak bir zeminde buluşması, gerekli maddi ve lojistik desteğin sağlanmasıdır.

Maddi derken, evet, para yardımından, aşı parası ödemekten bahsediyorum. Uluslararası iş bağlantılarını kullanmaktan, lobi faaliyeti yapmaktan, gerekli tedarikin sağlanmasından bahsediyorum.

Lojistik derken, evet, eldeki tüm imkanların, bu işe fayda sağlayabilecek personelin, araçların vs geniş perspektifte aşı kampanyası uygulanması için hareket geçirilmeli diyorum.

Yok hayır, bunları devlet yapsın, biz de bekleyelim derseniz, o zaman işiniz var demektir.

Yok hayır, devlet para versin biz de yerimizde oturalım derseniz, o zaman çok işiniz var demektir.

Yok, bana ne, biz turizmi de açarız, üniversiteyi de açarız, dükkanı da açarız, gemimizi kurtarırız, kamu sağlığını da devlet düşünsün derseniz, o zaman çok açık şekilde söylüyorum, hem bulaşın bittiği en son ülke olacağız hem de ülkede taş üstünde taş kalmayacak.

Yapmayın, her şeyi devletten beklemeyin.

Hele de teorik olduğu kadar, pratiği de tartışmalı olan bir devletten hiç beklemeyin...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.