Guterres'in niyeti, Biden'ın gelişi, dananın kuyruğu…

Yayın Tarihi: 20/01/21 12:38
okuma süresi: 7 dak.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Kıbrıs konusunda ilgili tarafları uygun olan en yakın tarihte gayri-resmi zirveye davet etmek istediğini bir kez daha dile getirmiş.

Guterres, BM Güvenlik Konseyi'ne dün resmen sunulan İyi Niyet Misyon Raporu ve adadaki Barış Gücü'nün mandasının 6 ay daha uzatma teklifini verdiği UNFICYP raporunda, "zamanın, Kıbrıs'ta karşılıklı kabul edilebilir siyasi çözüme karşı işlediğini" belirterek, Kıbrıslı liderler Ersin Tatar ve Nikos Anastasiadis'in yanı sıra garantör ülkeleri mümkün olan en uygun zamanda gayri resmi toplantıya çağırmayı istediğini kaydetmiş. 

Kıbrıs'ta yıllardır süren statükonun ardından "iki toplumun farklılıklarını barışçıl, temkinli ve kararlı biçimde çözmeye yeniden kendilerini adamamaları halinde yaşanan değişimlerin geri dönüşünün olmayabileceğini" dile getiren Guterres, Kıbrıslı liderler ve garantör ülkelerle yapılacak toplantının, ortak vizyonun "gerçek kapsamına" açıklık getirilmesine yardımcı olması ve "ilerleme için gerekli adımların ana hatlarını belirlemesi" gerektiğini raporuna yansıtmış bulunuyor.

Fakat bütün bu iyi niyete rağmen, New York'ta, Şubat ayı sonunda yapılması düşünülen gayri-resmi toplantı için henüz resmi bir açıklama yok. Guterres'in sözcüsü Stephen Djuracic de ilgili sorulara "bir tarih verecek durumda değilim" cevabını veriyor.

Öte yandan dün akşam BM Güvenlik Konseyi'ni her iki rapor hakkında da 'online' şekilde bilgilendiren Özel Temsilci Elizabeth Spehar'ın söz konusu toplantısı sonrası, Rum Haber Ajansına konuşan BM'ye yakın bir kaynak, konseyin hem Guterres'in çabalarına hem de BM'nin çözüm kriteri olan federal formüle geniş destek verdiğini söylemiş.

Son günlerde adadaki çözüm modeli ve parametre değişikliği üzerinden sürdürülen tartışmaların aksine, konseyin bu tutumu dikkate değerdir.

Belli ki, parametre konusunda bazı esnek durumların ortaya çıkma potansiyeline rağmen, Guterres'in ortak zemini yine federasyon olacaktır.

Hatta, Genel Sekreterin Crans Montana'da ortaya koyduğu kriterlerini bir çırpıda çöpe atmasını beklemek fazlasıyla hayalcilik olur.

Buna rağmen, konferansın gayri-resmi nitelikte olması, bir takım yeni fikirlerin masaya gelmesine engel olacak demek de doğru olmaz.

Yani Türk tarafının yüksek perdeden dillendirdiği 'federasyon bitti' söyleminin bir nevi pazarlığa başlangıç noktası olduğunu kabul edersek, bunun devamında adım atarak, merkezi zayıf ama güçlü kanatların bulunduğu bir federal çatıya yürünmesi olanak dışı görülmemeli.

Öte yandan, KKTC Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun geçen günkü meclis toplantısında konfederasyonun bir çeşit federasyon olduğunu söylemesinin bilinçli bir hareket olduğunu görmek pek de zor değildir. Tahsin Bey, ikisi arasındaki farkı elbette biliyordur ama bu noktada sürdürülen bu sert siyasetin bir amacı olduğunu anlamak da zor değildir.

Gerçi kendisi, Annan Planı dönemindeki meşhur Kopenhag zirvesi toplantıları sırasında ortadan kaybolarak federal çözüme karşı duruşunu ispatlamış bir kişidir ama o günden bugüne köprülerin altından çok suların aktığını da görmek gerekir.

Dolayısıyla, Özel Danışman Jane Holl Lute'un son temaslarında edindiği izlenimlerin ne olduğuna iyice bakmak gerekir diye düşünüyorum.

Lute, bence Genel Sekretere iki tarafın arasındaki derin fikir ayrılıklarını anlatmıştır ve Genel Sekreter de bu derin ayrılıkları not etmiştir. Makalenin girişindeki kesin tarih yerine 'en uygun zamanda zirve çağırma' iyi niyet ifadelerinin aslında bakarsanız taraflar arasında henüz tam bulunamayan ortak zemin yüzünden olduğunu düşünmekteyim.

Çünkü Guterres, bir kez daha ve belki de son kez, Kıbrıs sorunu konusunda başarısız olmaya mahkum bir inisiyatif alırsa, adanın bölünmeye gideceğinin artık resmileştiğini kabul eder noktaya geleceğimizin farkındadır.

Zamanın, Kıbrıs sorununun aleyhine çalıştığını, iki toplumdaki kritik değişikliklerin zaten sıkıntılı olan ortak zemin bulma noktasında tarafları daha da ayrı pozisyonlara sürükleme potansiyeli içinde olduğunu raporlarında vurgulayan Genel Sekreterin bu bilinçle yeni inisiyatif için 'ince eleyip, sık dokuyacağını' zaten tahmin ediyorduk ama ortada bir başka kritik gelişme de söz konusudur.

Bunun da sebebi, Guterres'in zirve tarihi yerine 'yakın bir zaman' demesinin bir başka önemli gerekçesi de bugün el değiştirecek olan ABD Başkanlığı meselesidir. Guterres bu noktada, Biden'ın göreve gelmesinin çözüm sürecinin 'forse' edilebilmesi noktasında büyük bir potansiyeli olduğunun bilincindedir.

Haliyle, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda pek de niyetli olmayan, bunu görev süresinde ispatlayan Trump'ın yerine, Doğu Akdeniz meselesinin halli konusunda hem ayrıntılı bir yol haritası, hem de seçim manifestosuna yazacak kadar Kıbrıs sorununa ilgilisi bulunan Biden'ın gelişi birtakım kritik gelişmelerin habercisi olabilir.

Öte yandan, henüz atanmayan ama Dışişleri Bakanı olacağı kesin olan Anthony Blinken'in dün yaptığı S-400'ler meselesi özündeki "Türkiye, gerçek bir müttefik gibi davranmıyor" açıklaması, yine yeni başkan Biden'ın, Recep Tayyip Erdoğan'ın telefonuna ve mektubuna cevap vermediği iddiaları, Türkiye-ABD ilişkilerinin derin krizlere gebe olduğunun göstergeleri olarak durmaktadır.

Fakat diplomasi denen şey, derin gibi duran krizlerin delhizlerinde gizli potansiyel uzlaşıları ortaya çıkarma konusunda en maharetli yollardan bir tanesidir. 

Dolayısıyla tahminim ve iyi niyetli düşüncem beni çözüm konusunda her ne kadar nefret ettiğim bir söylem olsa da 'ihtiyatlı bir iyimserlik' içine sokmaktadır.

Açık düşüncemi yazacak olursam, Guterres'in zirve tarihini net olarak açıklaması ve bunu çağırması demek, Kıbrıs sorununda dananın kopacağı anlamına gelecektir.

Mesele, kopacak olan dana kuyruğunun neye yol açacağı noktasıdır.

Ayrılmaya mı yoksa sonsuza kadar bölünmeye mi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları