E hani Raab bizi anlamıştı?

Yayın Tarihi: 03/03/21 12:05
okuma süresi: 7 dak.

İngiltere Dışişleri Bakanı Dominic Raab, Kıbrıs sorununa çözüm için başlangıç noktasının, iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon modeli olduğunu söylemiş.

Kıbrıs Haber Ajansı'nda (CNA) yer alan habere göre, İngiltere Avam Kamarasında İşçi Partisi Milletvekili Pambos Charalambous’un Raab’dan İngiltere'nin Kıbrıs sorununa tek çözüm olarak iki bölgeli, iki toplumlu federasyona olan taahhüdünü teyit etmesini istemesi üzerine bir cevap veren Raab, son dönemde Kıbrıs’ı ziyaret ettiğini, Anastasiadis ve Tatar ile görüşmesinde her iki lidere de çözüme başlama noktasının iki toplumlu ve iki bölgeli federasyon olduğunu ilettiğini belirtmiş.

BM Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden birisi olan ABD'nin Lefkoşa Büyükelçisi Judith Garber'in geçtiğimiz gün TAK ajansına verdiği mülakatta ülkesinin federasyon formülünü desteklediğini açıklamasının üzerinden daha 48 saat geçmeden, bir diğer daimi üye olan İngiltere de böylece federasyona olan desteğini bir kez daha açıklarken, geriye ortaya atılan hayali senaryoların çöküşünün yarattığı diplomatik enkazdan başka bir şey kalmıyor.

Bir kez daha demekten kastım, gerek adadaki İngiliz Yüksek Komiserinin gerekse de diğer İngiliz yetkililerin defalarca aynı şeyi söylediğine vurgu yapmaktır.

Haliyle akıllara 4 Şubat günü Raab'ı kabul eden, ardından "aynı kolejde okuduk" diyerek sarayın bahçesinde ona bir de tur attıran Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın açıklamaları geliyor.

Cumhurbaşkanı, görüşme sonrası yaptığı "İngiltere'nin bizi anladığını hissettim" diye başlayan, ardından "Raab beni duygu yoğunluğuyla dinledi" şeklinde devam eden açıklamasında, Raab'ın kendisine "herhangi bir çözüm modelinden bahsetmediğini" de vurgulamıştı.

Fakat Raab'ın dün Avam Kamarasından yaptığı açıklamasına baktığımızda, bakanın hem Anastasiadis'e hem de Tatar'a, ülkesinin federasyon formülünü desteklediğini açıkça ilettiği, hatta bununla kalmayarak onlara 'desentralize' federasyonu öngören bir plan sunduğunu da biliyoruz.

Kamuoyuna 'İngiliz Planı' olarak yansıyan ve Cumhurbaşkanlığı tarafından 'beğenmedik' diye üstün körü şekilde değerlendirilen o planla ilgili çok yazdık çizdik.

Bu meyanda görüşme sonrası Cumhurbaşkanı tarafından sözlü, ekibi tarafından yazılı olarak yapılan açıklamada açıkça 'çarpıtma' yapıldığını Raab'ın açıklamaları sonrası iyice anlamış bulunuyoruz.

Dolayısıyla gerek Cumhurbaşkanı ve ekibinin, gerekse de kimi basının ısrarla yolunu döşemeye çalıştığı "İngiltere, Brexit sonrası bizimle irtibata geçti. Uçuşlar ve ticaret an meselesi" şeklindeki hayali senaryonun çökmesi anlamına gelen Raab'ın bu son açıklaması sonrası hâlâ daha bu konuda ısrar edilir mi bilemem.

Ancak bildiğim, uluslararası toplumun en önemli aktörlerinin yaklaşan Cenevre zirvesi öncesi peş peşe 'federasyon' açıklaması yaptıklarıdır.

Ha bir de bildiğim, İngiltere'nin Brexit ile birlikte bir bloktan, yani AB'den ayrıldığıdır, uluslararası hukuk çerçevesinden değil...

Ama yukarıda bahsettiğim gibi, Cumhurbaşkanlığı ekibi, bence bilerek ve isteyerek hayali senaryolar kurmakta, gönderilen bir davet mektubundan bile zorlama anlam çıkarmaya çalışmaktadır.

Mesela geçtiğimiz gün sevgili kardeşim Levent Kutay'ın programına çıkan ve Guterres'in Tatar'a gönderdiği konferansa davet mektubu üzerinden 'anlam çıkarmaya' çalışan Oğuzhan Hasipoğlu'nun yaptığı gibi...

İnsanoğlunun en eski hayallerinden olan, Tanrıyı oynamaya çalıştığı ve 'ölümsüzlük iksirini bulma' amacı dışında kısaca 'topraktan altın yaratma' diye niteleyeceğimiz bir nevi 'simyacılık' yapmaya benzeyen Hasipoğlu'nun açıklamalarını şaşkınlıkla izlediğimi not etmek isterim.

Bu noktada söz konusu saygıdeğer çevrelerin beni her defasında şaşırtmayı başardığını söyleyip, haklarını vermek de isterim.

Allah aşkına söyleyin, Guterres'in davet mektubunda vurguladığı "bu kez farklı olacak" cümlesini, müthiş bir çarpıtmayla "Guterres de iki devletli çözüme ışık yaktı" noktasına çekmek şaşırtıcı değil de nedir?

Öte yandan bu konuyla ilgili işin gerçeğini eski müzakere heyeti üyelerinden İpek Borman'ın şu çok net ifadeleriyle anlayabiliriz: "Bu defaki sürecin 'farklı olması gerektiği' vurgusu yeni bir şey değildir; ilk defa BM Genel Sekreteri tarafından 14 Kasım 2019 tarihli iyi niyet misyonu raporunda dile getirilmiştir. Nitekim bu vurgu, iki liderin BMGS ile 25 Kasım 2019'da Berlin'de gerçekleştirdiği görüşmenin ardından yapılan ortak açıklamada da aynen yer almıştır. BMGS, daha sonraki iyi niyet misyonu raporlarında da bu vurguya yer vermiştir. Kısacası, bu defaki müzakere sürecinin, sonuç alıcı olmayan, ucu açık ve programsız bir süreç olmayacağı o zamandan Genel Sekreter tarafından hâlihazırda ifade edilmekteydi. Tabii, o zaman var olan ama şu anda olmayan önemli de bir unsur var; taraflar arasında ortak zemin…"

Zamanında Mustafa Akıncı'nın o zirve için Berlin'e gittiğinde, "gezmeye gidiyor, pikniğe gidiyor" diye yerden yere vuran hızlı federasyonculara da selam olsun diyerek devam edecek olursam, İpek Borman'ın güzelce anlattığı durumun son cümlesinin aslında getirildiğimiz noktanın özetini oluşturmakta olduğunu endişe ile takip ediyorum.

Şu an için taraflar arasında ortak zemin yoktur. Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı ayrılıkçı tezleri ortaya koymakta, uluslararası toplum ile konunun diğer muhatapları 'federasyon' demektedir.

Bu restleşmenin bizi nerelere sürükleyeceğini şu an için kestirmek güçtür fakat enseyi karartmamakta fayda vardır.

Çünkü daha önceki makalelerimde de vurguladığım üzere, ortaya çıkan her kriz, kendi doğası içinde illa ki potansiyel çözümleri de barındırmaktadır.

Gelinen noktada diplomasinin galip gelmesini ve tüm tarafların 'kazan-kazan' noktasında uzlaşıya varmasını umut etmeyi sürdürmekten başka yol göremiyorum.

Kıbrıs sorunundan çok yorulduk. Kıbrıslı Türkler olarak sorununun en büyük mağduru olmaya devam etmek ise artık sürüdürülemez boyutlardadır.

Tek dileğim bu durumun bir an önce sonlanması, içinden geçmekte olduğumuz bu zor günlere inat, çözüm ışığının tünelin ucunda belirmesidir…

Tersini düşünmek bile istemiyorum…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları