Bahar havası, etkisizlik ve trajik haller...

Yayın Tarihi: 22/03/21 12:11
okuma süresi: 7 dak.

25-26 Mart'ta yapılacak olan AB Konseyi zirvesi önce enteresan gelişmeler yaşanıyor. Aralık ayında yapılan ve Türkiye'nin bolca konu olduğu son zirvede kararı alınan bu haftaki toplantı öncesi süreçte dalgalı bir seyir izleyen AB-Türkiye ilişkileri geçen hafta sonundan itibaren pozitif bir havaya büründü.

Öyle ki, geçen hafta aniden Reuters'te beliren bir haberde, ABD'nin yeni başkanı Joe Biden'ın, AB'ye, "Türkiye ile ilgili almayı düşündüğünüz yaptırım kararlarını erteleyin" şeklinde ifadelerle bir tavsiye verildiği yazılıverdi. Tavsiyeye, geçtiğimiz yıl, Türkiye yaptırım uygulamak yerine, Türkiye'nin petrol arama şirketi olan TPAO'nun üst düzey yöneticilerini 'kara listeye alarak' bir orta yol bulan ve o listeyi bu zirvede genişletmeyi düşünen AB'ye "Bunu da yapma, ertele" şeklinde bir not iliştirildiğini söylemek lazım.

Biden'ın bu tavsiyeleri sonrası AB-Türkiye ilişkilerinde dramatik bir iyileşme görülürken, dün Cyprus Mail gazetesinde çıkan bir makaleye göre, Rumların heyecanla beklediği Türkiye'ye yaptırım yönünde bırakınız bir karar almayı, konunun gündeme gelmesi bile "şaka" olarak niteleniyor. Bu noktada, göreve geleli 2 aydan uzun bir süre olan Biden'ın, hala daha Erdoğan ile temas etmediğini de hatırlatalım.

İşin içinde 138 milyar euroluk karşılıklı ticaret, 4 milyon mülteci ve Türkiye'nin bölgesel stratejik önemi girince, Kıbrıs gibi küçük bir ülkenin değeri buna göre biçiliyor. Dolayısıyla 85 milyonluk kocaman bir ekonomi karşısında, 1 milyonluk bir ekonominin esamesi okunmuyor. Böylece AB, bırakınız yaptırım kararı almayı, Türkiye'ye 'finansal yardım' yapma konusunda kafa patlatıyor! Şaka yapmıyorum, gayet gerçek diyorum.

O değil de, hani bizim hamaset çevrelerinin en sevdiği laf olan "Rum-Yunan ikilisi" işi var ya, işte o noktada bile enteresan gelişmeler yaşanıyor.

Hafta sonu Cyprus Mail'de bu konularla ilgili bir makale yazan Kiriakos Iacovides'in aktardığına göre, geçen hafta Atina'da bir açıklama yapan Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias, Türkiye-Yunanistan ilişkileriyle ilgili öyle acayip şeyler söylemiş ki, insan şaşmadan edemiyor.

Dendias bu bağlamda, iki ülke arasındaki sorunların diyalogla 'sağlam bir çözüm zeminine oturtulması' gerektiğinin altını çizerken, Kıbrıs sorununun artık Türkiye-Yunanistan arasında bir sorun olmadığını da ifade etmiş. Dahası, Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yaşanan MEB sorunlarının da iki ülke arasında bir sorun olmadığını da vurgulamış.

Iacovides makalesinde bunları ortaya koyarak, Yunanistan'ın bu haftaki zirvede, Türkiye'ye yaptırım yapılmayacağı konusunda AB ile birlikte hareket etme kararlılığında olduğunu belirterek, bu bağlamda Rum Lider Nikos Anastasiadis'in, zirvede 'yalnızları' oynamaya mecbur olduğunu kaydetmiş.

Yani, kısacası, Ersin Beyler ve Tahsin Beylerin, haftalardır sürdürdüğü "AB'nin Cenevre'de ne işi var? AB Rum yanlısıdır, adayı Yunanistan'a bağlama çabalarına destektir" şeklindeki hamaset söylemleri, bu gelişmeler ışığında anlamsızdır.

Öyle görülüyor ki, 14 Nisan'da Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulunacak ve bizzat Erdoğan ile görüşecek olan Dendias, Türkiye ile diyalog yolunu seçmiş, Anastasiadis'in çağrılarına kulak tıkamıştır.

Öte yandan Türkiye'ye yaptırım uygulamak için hazırlık yapan, bunun için geniş bir rapor hazırlayan AB, ABD'den gelen telkin sonrası fikir değiştirmiş, onlar da diyalog yolunu seçmiştir.

Üstelik tüm bu 'siyasi iyileşme', geçen hafta Türkiye'de alınan birtakım kararların yarattığı sarsıntılar arasında yaşanmaktadır. Düşünün, HDP'nin kapatma davasının açıldığı, Türkiye'nin 'İstanbul Sözleşmesi'ni yırtıp attığı, insan hakları endeksinde Afrika'nın gelişmemiş ülkelerinin seviyesine gerilediği bir haftada, AB ile Türkiye arasında bir nevi bahar havası esiyor!

Dolayısıyla geçen Cuma günü yapılan Erdoğan-Von der Leyen ve Erdoğan-Borrell telekonferans toplantıları sonrası AB tarafından yapılan açıklamalarda, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki faaliyetlerine son verdiği, bunun pozitif bir gelişme olarak memnuniyetle karşılandığı bildirilirken, Türkiye-Yunanistan arasında başlayan 'istişari' görüşmeler de alkışlanmış.

Aslına bakarsanız bu gelişmeler, yine Iacoivdes'in makalesinde atıfta bulunduğu üzere, Rum Başkanlık Sarayı Sözcüsü Kiriakos Kuşhos'un açıklamalarına bile yansımış.

"En sonunda Türkiye ile AB arasında bahar havası estiğini anladık" şeklinde yazan Iacovides, Kuşhos'un "Türkiye, bizim MEB'imiz içindeki faaliyetlerini durdurdu. Yunanistan'a karşı olan saldırgan tutumundan vazgeçti. Maraş konusunda attığı adımları hala daha geri almasa da, bu gelişmeler olumludur" açıklamasını da bu bağlamda değerlendirmiş. Ben bu değerlendirmeye ek, Kıbrıs sorununun uluslararası bir sorun olduğu gerçeğini de katıp, yaşanan tüm bu gelişmeler o perspektif içerisinde değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Zaten bu gelişmelerin tam da bu yönde olduğunu anlamak pek zor değil.

Uzun lafın kısası, Rumlar bile, bu haftaki zirvede 'tek başlarına' olduklarını anlamış bulunuyorlar. Iacovides de tam olarak bunu yazmış zaten, dileyenler makalenin İngilizce nüshasını gazetenin internet sitesinde okuyabilirler.

Bu minvalde, ABD-AB-Türkiye-Yunanistan ve Güney Kıbrıs ekseninde böylesi kritik gelişmeler yaşanırken, "bizim yetkililerimiz ne yapıyor?" diye sorarsanız, abesle iştigal ediyorlar diye cevap vermek zorundayım.

Kıbrıs'ın çözümsüzlük cephesi kumandanı olma noktasında tahta aday olan Ersin Bey ve Tahsin Beylerin arasında gittikçe kızışan mücadele, ikilinin her gün hamaset nutku yarıştırmasıyla sürüyor.

Bir gün Tahsin Bey, AB'ye haddini bildirirken, ertesi gün Ersin Bey, Türkiye televizyonlarından KKTC'nin aynen Çanakkale gibi geçilemeyeceğini haykırmaktadır.

Hatta Ersin Bey bununla da yetinmeyip, memleket genelinde sokağa çıkma yasağının uygulandığı gün, gemiyle Erenköy'e gidip 1571 tane ağaç fidanı dikerek ne kadar milliyetçi olduğunu ispata çalışmaktadır.

Erenköy'e ağaç dikilecekse ve bir mesaj verilecekse bunun sayısının ancak "1964" olacağını bilemeyecek halde olan Ersin Bey'in, Twitter üzerinden Türkçe olmayan iletileriyle bunları duyurması tam bir trajedidir diye düşünüyorum.

Kritik Cenevre zirvesi öncesi yaşadığımız bu 'etkisiz eleman olma' halimizin bizi getirdiği durumdan samimi şekilde hicap duyduğumu ayrıca belirtmek isterim…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları