Kızım sana diyorum, gelinim sen anla...

Yayın Tarihi: 29/03/21 13:42
okuma süresi: 6 dak.

Dünya tarihinde, bilmediği, anlamadığı bir konu hakkında bu kadar açıklama yapan bir başka siyasetçi daha olduğunu sanmıyorum. İçi boş, tamamen hamaset yüklü, muhtemelen kendisinden de beter bilgisiz ve ön yargılı birtakım danışmanlarının da etkisiyle, sürekli şekilde federasyonun/çözümün ne kadar 'öcü' bir şey olduğunu dile getiren Sayın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'dan bahsediyorum.

Mesela Sayın Cumhurbaşkanı son açıklamasında, yine kraldan çok kralcı olma içgüdüsüyle hareket edip, bir kez daha federal çözüm konusunda konuşmuş ve 'tek egemenlik Rum hegemonyasının önünü açar, yama oluruz' diye buyurmuştur.

Federasyonların felsefesinin 'egemenliği' paylaşma üzerinden olduğunu, bunun da ancak siyasi eşitliğin paylaşılmasıyla birlikte gerçekleşebileceğinden haberinin bile olmamasına elbette ki şaşmıyorum. O siyasi eşitliğin birtakım kesin ve net mekanizmalar, prensipler ile uluslararası hukuk temelinde garanti edildiğini bilmemesine de şaşmıyorum. Çünkü amaç boş hamaset yapmak olunca gerçekler çarpıtılmaya, yanlış bilgiler havada uçuşmaya başlamaktadır.

Yıllar yılı federasyon görüşen, bu temel tezi dünyaya kabul ettiren, birçok kazanım elde eden gelmiş geçmiş tüm Kıbrıslı Türk liderlerin o çabalarını "Rum'a yama olmaya çalışmak" olarak indirgeyen bu açıklamayı, en basitinden bizzat mensubu olduğu partisinin onursal başkanı, imza ettiği 11 Şubat 2014 belgesi nedeniyle kendi üzerine alabilir. Zira Sayın Cumhurbaşkanının bu açıklamasına bakılırsa, o belge de bir "Rum'a yama olma" belgesidir çünkü federal çözüm çerçevesi orada yazılı durmaktadır.

Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanının bu talihsiz açıklamaları bir tek Kıbrıs sorunu konusunda da değildir. Bunun en son örneği dün yaptığı ve geçen hafta sonu gerçekleştirilen bir cenaze töreniyle ilgili söylediği ifadeleridir.

KKTC yasalarını dahi bilmediğini gözlemlediğimiz Sayın Cumhurbaşkanının, kalkıp da yapılan şehit cenazesi üzerinden milliyetçilik taslamaya çalışmasını, ardından da kendisine tepki gösteren aile yakınlarını, sosyal medyada kendisine tahsis edilen 'trollerine' müzevirleyip, hedef göstermesi ve nihayetinde yapılan lince 'like' atması kabul edilir bir şey değildir.

Kendi insanını, siyasetçisini sürekli müzevirleyen, jurnalleyen bahse konu siyasetçi tipi bu coğrafyanın kaderlerinden birisidir. Adlarına kısaca iş birlikçi dediğimiz bu siyasi figürler, bugün Türkiye insanı ile Kıbrıs insanı arasında yaratılan ve zaman zaman nefrete vardığı görülen ayrımcılığın da mimarlarıdırlar.

Sayın Cumhurbaşkanının yetiştiği siyasi ekol tam da bu şekilde çalışmakta olan bir ekoldür. Ancak kendisinin ve aynı ekolden gelenlerin unuttuğu şey, 'ilahların' vereceği kararla birlikte bir anda kendilerini siyasi mezarlıkta bulabilecekleri gerçeğidir.

Siyasi mezarlıktan kastım elbette gerçek mezarlık değil, bir nevi fişlerinin çekilmesidir. Bunun için 2002-2004 yılları arasında yaşananlara ve Rauf Denktaş'ın bile siyasi hayatını bitiren gelişmelere bakmak yeterlidir.

Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanının 'yarını düşünmeden' yaptığı bu açıklamalar, yarattığı bu tartışmalar, ortaya koyduğu bu duruşun hükmü, yine 'ilahların' iki dudağı arasından çıkacak olan bir lafa bakmaktadır.

Ancak bana göre bu açıklamaların esas odak noktasını başka yerlerde aramak da gerekmektedir.

Hele de Başkanlık sistemi tartışmalarının yapıldığı bu günlerde, o sistemin uygulama günü geldiğinde başına geçirilecek kişi konusunda en büyük rakibinin Türkiye ile çok sıkı ilişkileri bulunan Tahsin Beyler olduğunu düşünürsek, bence Sayın Cumhurbaşkanının ısrarla sürdürdüğü bu milliyetçilik yarışmasında öne çıkma çabalarının sebebi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Ancak kendisinin Tahsin Ertuğruloğlu'nun milliyetçiliği ile yarışamayacağı bir gerçektir. Dahası, Kıbrıs sorunu ve siyasi konularla ilgili bilgi bakımından ibre yine Tahsin Bey lehinedir.

Haliyle, Sayın Cumhurbaşkanının genelde federasyoncu ve sol çevrelerce tepkiyle karşılanan açıklamaları sadece bu çevrelere yönelik değil, biraz da sağ çevrelere yöneliktir diye değerlendiriyorum.

Kendisinin böyle konuşmasının özünde "ben Tahsin'den daha milliyetçiyim, daha vatanseverim, daha federasyon düşmanıyım" ifadeleri yatmaktadır diye düşünmekteyim. Fakat bu "kızım sana diyorum, gelinim sen anla" mantığıyla yapılan açıklamaların sağ çevrelerin dışında mesaj göndermeye çalıştığı bir diğer yer de, benim 'ilahlar' diye kinaye yaptığım Türkiye'dir. İkide bir dizi seti ziyaret etmek, oradaki Cumhurbaşkanına hitaben 'cumhurbaşkanımız' demek yine bu anlayışa şirin görünmek için sarf edilen cümlelerdir.

Uzun yıllar teşriki mesai yaptığı bir vekili bile pervasızca linç ettirmeye çalışması da bu yönde nükseden bir tavırdır.

Ama ne olursa olsun, ne yaparsa yapsın, o kader anı gelince, yaptığı ettiği bu açıklamaların hiçbir hükmü kalmayacaktır. Kıbrıs Türk halkının siyasi tarihi alınan bu türden siyasi kararlar ve onların sonuçlarıyla doludur. An gelir, durum değişir, yapılanlar unutulur, fişler çekilir ve sahne tekrardan kurulur.

Bize ise tekrar tekrar gösterime sokulan bu 'dizinin' tekrarını izlemek kalır… Tıpkı şimdi olduğu gibi…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları