Hellim tescili tarihidir, ortaya çıkan fırsat değerlendirilmelidir

Yayın Tarihi: 30/03/21 12:24
okuma süresi: 8 dak.

Avrupa Komisyonu en sonunda beklenen kararı aldı ve hellimi Kıbrıs adasına coğrafik olarak tescilledi.

Böylece 2014 yılında başlayan mücadele tarihi bir kararla sonuçlandı, önemli bir eşik aşıldı.

Aşıldı aşılmasına da, alınan karara hem güney hem de kuzeydeki üreticilerden tepkiler var.

Güney'deki üreticilerin tepkisi genel olarak, hellim üretimi için gerekli süt miktarının şu an için yeterli olmadığı, bunun da sektörde daralma yaratacağı şeklindeki eleştirilerdir.

Kuzeydeki eleştirilerin geneli ise, denetim için atanan şirketin 'Rumlar' tarafından atandığı iddiası, geçiş süresinin az olması, üretilen hellimin satışı konusundaki sıkıntılar ve aynen Rumlar gibi üretilen süt miktarının yetersizliğidir.

Tek tek gidecek olursak, Güney Kıbrıs'ta ortaya çıkan tepkiyle birlikte, 5 Nisan günü yapılacak olan gösteri bugün sabah itibarıyla iptal edildi bilgisi vardır.

Alınan bilgiye göre, dün akşam Rum Tarım Bakanı ile bir araya gelen üreticiler, ortaya çıkması muhtemel sıkıntılarla ilgili hükümetten sözler aldılar ve bu yüzden de tescil konusundaki tepkilerini şimdilik geri çektiler.

Üreticilerin iddiası, ada üzerinde üretilen süt miktarı, şu an için hellim yapılmasındaki standardı karşılamaktan uzak olduğu, bu şartlarda elde bulunan sütle hellim üretiminin 3/2 oranına gerileme yaşanacağı şeklindedir.

Ama belli ki, bir devlet olmanın gerekliliğini yerine getiren Rum Hükümeti, üreticisine belirli sözleri vermiş, belirli güvenceleri taahhüt etmiştir ki söz konusu eylem askıya alınmıştır.

Konunun kuzey tarafına bakacak olursak, yukarıda saydığım sıkıntılarla ilgili bırakınız herhangi bir girişim olmasını, üzerinden 24 saat geçmesine rağmen KKTC yetkililerinden tescil ile ilgili herhangi bir açıklama dahi yapılmamıştır.

Ama yine de sıkıntıları tek tek ele alacak olursak, geçiş dönemi denilen şey 2014 yılında başladı demek lazımdır.

O günlerde hellim konusunda yapılan başvuruda vurgulanan bu hususla ilgili, taraflara hazırlık yapması söylenirken, bu geçiş dönemi de 10 yıl olarak öngörüldü.

Ancak aradan geçen sürede gerekli hazırlıklar yerine, pek bir şey yapılmadı. Genelde yapılmadı diye düzeltme yapmam da lazım çünkü belli bir miktar üretici, bu konuda yapılması gerekenleri yapmaya, gerekli altyapıyı oluşturmaya ve gerekli standart belgelerini almaya çalıştı. Elbette bu konuda devletin o müşfik eli olmadığı için, üreticiler bu noktada kendi kendine bırakıldı.

Öte yandan, komisyonun kararına göre denetim görevine atanan Büro Veritas ile ilgili 'Rum şirketidir' şeklinde söylentiler de yayıldı. Bu noktada ilgili denetim şirketinin, AB'nin resmi denetim şirketi olduğunun altını çizmek lazımdır.

Dahası, bu şirketin muhatabının Rum Hükümeti olmak dışında başka bir şansı da yoktur çünkü bilindiği üzere KKTC'nin tanınmışlığı yoktur.

Hal böyle olunca, bu noktada yapılan eleştirileri eğer bir an için dikkate alıp davransaydık, AB'nin Kıbrıslı Türklere ayırdığı mali desteğin bile gelemeyeceğini kabul etmemiz lazımdır. Covid-19 salgını sonrası ortaya çıkan durumda adaya gönderilen aşı ve diğer tıbbi malzeme de aynı şekilde gelemezdi.

Elbette bu noktada da en büyük sıkıntımız, Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğüdür.

Ama buna girmeden makaleye devam edecek olursak, Kıbrıslı Türk üreticilerin haklı olduğu birkaç nokta olduğunu yazmamız lazımdır.

Zira hellim için gerekli olan AB standartını tutturmak için mevcut süt üretimi şu an için yetersizdir.

Ve bu durum şimdi değil, 2014'ten beri bilinen bir gerçektir. O gün bilinen bu gerçeğin iyi yönde değişmesi için, yine 'o günden beri iktidara gelen hükümetler ne yaptı' diyecek olursanız, size 'koca bir hiç' diye cevap veririm, çünkü yapmadılar.

Eğer zamanında gerekli altyapı hazırlıkları yapılabilseydi, gereken tedbirler alınabilseydi ve üreticiler bu yönde teşvik edilebilseydi, bugün ortaya çıkan biraz da çaresiz durum yaşanmazdı.

Öte yandan, Kıbrıs Türk üreticilerinin bir başka sıkıntısı üretilen hellimin nasıl satılacağı konusudur.

Evet, bir Kıbrıslı Türk üretici, ürettiği hellimi direkt olarak Limasol'dan gönderemez. Eğer gönderebilseydi buna zaten "Doğrudan Ticaret" denirdi ve inanın bana bu çok iyi bir şey olurdu.

Ancak bunun yerine elimizde Yeşil Hat Tüzüğü dediğimiz tüzük var. Bu durumda yapılacak olan şeyler bellidir. Ya üretici kendine bir Rum partner bulup malını ona satacak veya beraber satacak ya da güneyde bir şirket kurup oradan satacak.

Eskiden böyle bir durum yoktu, yani üretici malını en büyük pazar olan AB'ye satamazdı. Şimdi bu büyük pazar ortaya çıktığına göre, bence bu büyük ekonomik şans kendi yollarını kendisi yaratacaktır diye düşünüyorum.

Yani kuzeyde üretilen AB standartlarındaki hellimi yukarıda saydığım yollarla satma imkanı vardır. Hatta bence adanın kuzeyindeki hellim üreticilerinin, güneye kayıtlı ortak bir şirket kurup, bunu oradan satması gayet imkanlı bir yoldur. Ha olmadı herkes kendine bir partner bulma yoluna da gidebilir. Üstelik bir başka avantajımız, hellim maliyetlerinin güneye göre daha düşük olması olarak dikkat çekmektedir. Bunu avantaja çevirebiliriz.

İyi de, biz bu hellim tescili işini sallamaz, kalkıp da kendi kendimize kurduğumuz düzeni devam ettirmeye çalışırsak ne olacak?

Bence olacak olan şudur: Şimdi bizim üreticilerimizin en büyük hellim pazarlarından birisi Araplardır. Diyelim ki biz tescil kararını gözardı ettik, atıyorum, Katar'a kendi şartlarımızda ürettiğimiz ürünü hellim adı altında satmaya devam ettik.

Bu durumda, Katar'da bulunan Rum temsilci ya da elçi, gidip Katar yetkililerine "Hellim bizim adımıza tescillidir. Tescildeki kalite standartı da şunlardır. Siz bunun yerine standart dışı ürünü hellim diye alıyorsunuz. AB olarak buna karşıyız" dediğinde ne olacak?

Katar ya da hangi ülkeyse artık, oturup da AB ile sırf bizim kara kaşımız, kara gözümüz için karşı karşıya mı gelecek sanıyoruz?

Hiç sanmıyorum.

Dolayısıyla, yapılması gereken şey, bu konuda ortaya konulan standartları oluşturmak için gerekli altyapının ivedilikle kurulmaya başlanması, bunun da devlet tarafından teşvik edilmesidir. Ülkede şu an için mevcut süt üretimin nasıl artırılacağı yönünde çalışma yapmaktır. Bilmem, belki de birtakım süt ürünlerimizi yapmaktan vazgeçip, ithal yoluna gideriz, o sütü de hellim yapmak için kullanırız. Bu tarihi fırsatın tepilmemesi için illa ki yol bulunabilir, bulunmalıdır.

Bu bağlamda Kıbrıs Türk üreticilerinin geçen gün yaptıkları eylemde "geçiş döneminin uzatılması ve altyapı için destek" şeklindeki istekleri de önemlidir ve AB tarafından dikkate alınacaktır.

Benim aldığım bilgi, geçiş döneminin bir miktar daha uzatılması yönünde AB içinde genel bir görüş olduğu yönündedir.

Bu görüş de bence olumludur, üreticilerimize gerekli imkanları yaratmak için belirli bir rahatlama getirecektir.

Yoksa alınan tescil kararı tarihi niteliklidir, hellim Türkçe olarak AB içinde tescillenmiştir.

Sorunlar çıkabilir, tepkiler olabilir ama büyük resme odaklanmamızda sayısız faydalar vardır.

Haliyle bu sayısız faydanın Kıbrıs Türk toplumuna geri dönüşü olması için devletin konuya ciddi şekilde el atması lazımdır.

Bu bağlamda bu tarihi kararın alınmasına katkı koyan herkese teşekkürü borç biliyorum. Umarım bu büyük fırsat basit siyasi gerekçelerle heba edilmez...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.