Peki, federal çözüm taraftarı partiler Cenevre'de ne yaptı?

Yayın Tarihi: 10/05/21 12:47
okuma süresi: 7 dak.

Aslına bakarsanız bu konuyla ilgili kaç gündür bir şeyler dile getirmek istiyorum ama bugün Avrupa Gazetesinin manşetini görünce geç de olsa iki satır yazı yazmak farz oldu diye düşünüyorum.

Neyi mi?

Federal çözüm siyaseti güden partilerimizin Cenevre'de neler yaptıkları konusunu...

Bugünden başlayıp, geriye doğru saralım...

Ersin Tatar'ın bu sabah gerçekleştireceği meclisi bilgilendirme toplantısına, doğru bir hareket ile katılmayan CTP'nin lideri Tufan Erhürman, sabah saatlerinde sosyal medyadan paylaştığı iletisinde, Kıbrıs Postası'nın Cenevre'de bombasını patlattığı, aynı günün akşamı konuyla ilgili Tatar'dan malumat isteyen siyasi partilere 'asparagas' dediği, ertesi gün ise masaya koyduğu önerileri hatırlatmış.

Bu arada CTP'nin katılmadığı bilgilendirmeye TDP neden katılmış, niye katılmış bilemiyorum. Yaptıkları açıklamalara bakılırsa, 'tutanak tutmak için katılıyorlar' demişler ama bu asla geçerli bir sebep değil.

Ama bilgilendirme işine tekrar dönecek olursak, Erhürman'ın Cenevre'de yaşananlarla ilgili tepkisi doğrudur ve evet, siyasi partilerimiz orada yokmuş gibi davranılmıştır.

Lakin, şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Bir an için Tatar'ın sunacağı öneriyle ilgili siyasi partileri bilgilendirmiş olduğunu düşünelim. CTP ve TDP, tamamen ayrılıkçı tezler üzerine kurulan bu önerilerle ilgili ne yapacaklardı?

6 maddelik teklifin bu iki partinin resmi tezi olan federasyonu gömmek için hazırlandığı açıkça görülürken, bu iki partinin başkanları kalkıp da önerilere katkıda mı bulunacaklardı?

Bunun yerine Kıbrıs sorununun çözüm felsefesine taban tabana zıt olan bir öneriye katkıda bulunmak değil, bizzat onun masaya gelmemesi için engellemeye çalışmak gerekmez miydi?

Kusura bakılmasın ama evet, Tatar siyasi partileri bilgilendirmek gibi, onlara bilgi vermek gibi bir zahmete girmedi.

Ama orada bulunan federasyoncu partilerimizin temsilcileri de bu gelişmelerle ilgili kulis faaliyetlerinde bulunmak yerine Türkiye'nin Cenevre Konsolosluğunun 3 gece arka arkaya düzenlediği iftar yemeklerine katılmayı tercih etmeleri rahatlığını nasıl değerlendirmek lazımdır?

Zaten kısıtlı olan zamanı bu şekilde değerlendirmek yerine, bulabileceğiniz iç ve dış tüm basına konuları anlatmak, Kıbrıslı Türklerin aleyhine olan olası gelişmeleri sıralamak yerine böylesi bir tercihi neden yaptınız?

Yine son birkaç gündür AKEL'in Genel Sekreteri Andros Kiprianu'nun federal çözümle ilgili kuzeydeki siyasi oluşumlarla ilgili inisiyatif alma açıklamalarını gözlemliyoruz.

Aynı Kiprianu, Cenevre'de CTP ve TDP liderliğiyle bir araya gelip görüştü. Hatta dostlar alışverişte görsün diye bir de güzel fotoğraf paylaştılar.

Peki, madem Kiprianu'nun aklında böylesi bir inisiyatif vardı, bir zahmet bunu o masa etrafında bulunan muhataplarına aktarıp, sonrasında da ortak bir basın toplantısı düzenlemeleri gerekmez miydi? O toplantıda federal çözümle ilgili kararlılığın ortaya konulması doğru hareket olmaz mıydı?

Açıkçası Kiprianu'nun o toplantıda muhataplarına böylesi bir teklifte bulunup bulunmadığını bilmiyorum. Hasbelkader kendisi bu satırları okursa, belki çıkıp iki kelam eder diye düşünüyorum. Yine belki o toplantıya katılan kişiler bu konuda bir şeyler demek ister diye değerlendiriyorum.

Filhakika, Cenevre'de olanlar için Ersin Tatar'ı eleştirmek kolaydır. Yaptıkları ortadadır, nettir, eleştirilmelidir.

Peki onun fikirlerine muhalif siyasi partilerimizin orada sergiledikleri silik tutumu ne yapalım?

Net olarak yazmam gerekirse, onları da orada yapmaları gerekenleri yapmadıkları için eleştirmemiz lazımdır.

Mesela şunu eleştireyim: Ersin Tatar, Cenevre'ye ilk gün saat 14.00 sularında geldi. Genel Sekreter Antonio Guterres ile toplantısı saat 16.00'daydı. Yani siyasi parti temsilcilerini bir araya toplayıp bir gece önce Ankara'da yaptığı temaslarla ilgili bilgi vermek için yeterli zamanı vardı.

Bir gece önce Cenevre'ye gelen Rum Lider Nikos Anastasiadis'in ilk yaptığı iş, ayağının tozuyla orada bulunan Ulusal Konsey'i toplamak ve bilgilendirmek olduğundan dolayı benzer bilgilendirmenin Cumhurbaşkanı tarafından yapılıp yapılmayacağını merak etmek bir gazetecilik güdüsüdür.

Dolayısıyla ben de bu soruyu sordum. Hem siyasi partilere hem de Cumhurbaşkanlığı yetkililerine sordum. Aldığım cevaplar "hayır" şeklindeydi.

Sonrasında da odama gidip haberini yapıp, servis ettim. Ortalık hemen geriliverdi. Nihayetinde Cumhurbaşkanı hiçbir bilgi vermeden toplantıya gitti. Bana ise otel koridorlarında volta atan siyasi parti yetkililerimizin yönelttiği "Ulaş, bilgilendirme yapılacak mı?" şeklindeki soru kaldı!

Yemin ederim bu satırları yazarken içimde derin bir hicap duyuyorum, kederleniyorum.

O soruya "Bu sorunun muhatabı ben değilim" şeklinde cevap verdim vermesine ama bu soru bile orada yaşanan garabeti anlatma açısından önemlidir diye düşünüyorum.

Sahi kuzum, siz niye Cenevre'ye gittiniz? Neden olup bitenden bu kadar kopuk kaldınız?

Basit bir gazeteci bile, aldığı bilgileri bir yapbozun parçası gibi birleştirip, belki de o zirveye damga vuran haberi yapabiliyorken, sizin böylesi bir öneriden niye haberiniz yok? Siyasi kanallarınız bu kadar mı kapandı ya da kapatıldı? Bu kadar mı kör ve sağır hale getirildiniz?

Bu nasıl olabilir?

Sizin partilerinizin dış siyasetten sorumlu kişileri yok mu? Diplomasi kulislerinde faaliyetler yapan, gelişmeleri okuyan görevlileriniz yok mu?

Peki, siz Cenevre zirvesi öncesi bu yetkili kişilerinizi toplayıp, zirvede olabilecekler konusunda bir fikir alışverişinde bulunmadınız mı?

Parti görev ve yetkilendirme çizelgenizde koca koca ünvanlarla bu işleri yapanlar yazılı olduğuna göre var ama belli ki tüm bunlar yapılmamış, siz de zirveye elinizi kolunuzu sallayarak gitmişsiniz.

Dolayısıyla lütfen mağduru oynamayı bırakıp çuvaldızı bir zahmet kendinize batırın.

Çünkü sizin bu ağlamaklı muhalefet mağduriyetini oynama hevesiniz artık beni delirtiyor…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları