Aleyhimize çalışan saatler daha da hızlandı...

Yayın Tarihi: 17/05/21 12:17
okuma süresi: 7 dak.

Cenevre toplantısının üzerinden iki hafta geçti, hayatımız aynı sıkıcılık ve belirsizlikle sürüyor.

Kıbrıslı Rumlar, toplantı sonrası Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'nin kriter dışı önerilerini de alarak hem AB hem de diğer dünya liderlerine ne kadar da haklı olduklarını anlattılar. Daha da anlatmaya devam edecekler.

Crans Montana'daki başarısızlığın mimarı Nikos Anastasiadis son 3,5 yılda sıkışan elini rahatlatmış bir şekilde her öğlen yaptığı siestasına daha huzurlu bir şekilde devam ediyor.

Bunun yanında günde iki-üç paket Rothmans'ı keyifle tüttürken ve hatırı sayılır miktarda zivaniya ya da viskisini de mutlu bir şekilde yudumlamaya devam ediyor. Bir ara onu istifa noktasına kadar getiren pasaport skandalının kötü sarmalını da geride bırakan Nikos Amcamız, yaz aylarında sık sık gittiği Trodos dağındaki evinde huzurlu bir yaz geçirmeye hazırlanıyor.

Kıbrıslı Rumların da derdi Kıbrıs sorunu değil. Zaten son anketlere baktığınızda birçoğunun bu sorunun adını dahi duymak istemediğini anlayabiliyoruz.

Tek dertleri 30 Mayıs'ta yapacakları parlamento seçimleri ve 2021 yazında gelecek turist miktarı.

Geçen yıl, bir önceki yıla göre yüzde 80'lik bir düşüş yaşayan Rum turizminin bu yılki performansı ülkenin en önemli sorunu olarak duruyor.

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere de kendi günlük rutinlerine döndüler.

Türkiye'nin son zamanlarda yaşadığı ekonomik sıkıntılara son günlerde bir Netflix dizisi gibi yayın yapan suç örgütü liderinin ifşaatları da eklenmiş durumda. Biz de zaten siyasal anlamda depremler yaratan bu ifşaatların Türkiye'deki yönetimi nasıl ve ne kadar etkileyeceğini kesiterememekle birlikte durumun nerelere varacağını heyecanlı bir şekilde izlemekle meşgulüz.

Arada bize para gönderilir, gönderilmez onu da pek bilmiyoruz. Zaten son 4 yıla baktığımızda o eski para akışının olmadığı da bilinen bir gerçek.

Nihayetinde Türkiye halkının derdi kendine yeter, bizi neden düşünsünler ki?

Öte yandan Yunanistan ise 2014'lerde yaşadığı ekonomik krizin yaralarını sarmışken ortaya çıkan ve tüm dünyada olduğu gibi orada da büyük kriz yaratan Covid-19 salgınının neredeyse öldürdüğü en büyük gelir kaynaklarından olan turizmi rayına koymakla meşgul.

2020'de 2019'daki rekor 35 milyon turist rakamının sadece yüzde 20'sine ulaşan ülkenin Kıbrıs sorununu düşünecek hali olduğunu söylemek güç. Bu arada Türkiye ile on yıllardır süren fırtınalı ilişkisi inişler ve çıkışlarla devam eden, bir nevi statüko olma düzeninde devam ediyor. O statükonun değişmesinin, bizdeki statükonun değişmesine göbekten bağlı olduğunu düşünürsek, herhangi bir olumlu gelişme beklemek de şu an için hayaldir.

Bir diğer taraf olan İngiltere'nin ise Kıbrıs sorununa bakışının, Kıbrıslı Türkler ve Rumların salahiyetinden çok, adada bulunan iki egemen üssünün statüsü etrafından şekillendiğini, önceliğin onlar olduğunu söylemek gerek.

Kıbrıs Türk tarafında Cenevre öncesi oluşturulmaya çalışılan "İngiltere, KKTC'yi tanımaya hazırlanıyor" şeklindeki lobicilik garabetinin başarısız sonuçlanmasının ardından, bu hafta sonu da Girne bölgesinde yaşayan İngilizlerin, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'a verdikleri ödülü gördük.

Girne bölgesindeki taşınmaz malların neredeyse tamamının Rum malı olması ve İngiliz dostlarımızın da bu malların üzerinde inşa edilen villalarında huzur içinde yaşamaları hasebiyle neredeyse tümünün Sebahattin İsmail abimizden daha çok KKTC'ci olduklarını söylememe gerek yok sanırım. Nihayetinde ne burada yaşayan İngilizlerin ne de İngiltere'nin Kıbrıs sorunu gibi bir derdi olduğunu söylememiz pek de mümkün değildir.

Bir ara dostlar alışverişte görsün tadında ortaya atılan ve fırtınalar koparan 'İngiliz Planının' ne olduğunu da bilmiyoruz. Belki çöpe atılmıştır, kim bilir...

Velhasıl kelam, Cenevre sonrası konuya direkt müdahil beş taraftan dördünün gündelik hayatı bu sorundan dolayı çok az ya da hiç etkilenmeden devam ederken, konunun esas mağdurunun kim olduğu bir kez daha ayan beyan ortadadır.

Biraz mistik olacak ama lanetlenmiş bir halk olduğu artık çok açık olan Kıbrıslı Türklerin toplantı sonrası durumunda herhangi bir iyileşme yoktur.

Bilakis büyük Charles Bukowski'nin de dediği gibi 'aleyhimize çalışan saatler' daha da hızlı bir şekilde çalışmaya devam etmektedir.

Mesela Cenevre sonrası ikide bir "haklılığımızı tüm dünyaya duyurdum" diyen Cumhurbaşkanının haklılığını duyan bir Allah'ın kulu yoktur.

Yine zirve sonrası "Dünya artık iki devletli çözümü konuşuyor" diyen Cumhurbaşkanına inat Türkiye dışında bir Allah'ın kulu bile bu çözümü konuşmamaktadır.

Zirve sonrası basında boy gösteren çözümsüzlük kumandanlarının koro halinde "artık masada iki devletli çözüm var" şeklindeki türküleri sağır kulaklara düşmekte, Kıbrıs Türk halkının geleceği kararmaya devam etmektedir.

Hala daha Türkiye hariç dünyanın herhangi bir yerinden kalkan uçak direkt Ercan'a uçuş gerçekleştirememekte, hiçbir futbol takımımız bırakınız Real Madrid'i, Türkiye takımlarıyla antrenman maçı dahi yapamamaktadır.

Bu hafta yapılacak olan Eurovizyon'da da yokuz.

Ve hayır, direkt ticaret de yapamıyoruz.

Üstelik bu yukarıda yazdıklarımın bazılarının gerçekleşme ihtimali de Cenevre'de reddedilmiş durumdadır.

Maraş'a karşılık Ercan'ın BM kontrolünde uçuşlara açılması ve Mağusa limanının AB gözetiminde ticarete açılmasına karşılık Ankara Protokolünün uygulanması teklifini hakaret sayıp, egemenlik hakkımıza taciz saydığımızdan dolayı belki de tarihi bir fırsat berhava edilmiştir.

Dolayısıyla arkadaşlar; son derece hüzünlü, bir o kadar da umutsuz bir şekilde yazdığım bu satırlarda demeye çalıştığım şey, elimizde hiçbir şey olmadığıdır...

Hatta son 3,5 yıldır elimizde olan ve çözüm için daha pro-aktif durumda bulunma avantajımızı da Cenevre'ye gömmüş bulunmaktayız.

Tüm bunları yazdıktan sonra o meşhur şarkının dediği gibi "Yine bize hüsran, yine bize hasret var… Yine bize esmer günler düştü" demekten başka çarem yoktur.

İlle de bir şey istersek elimizde olan şey sığ, yoz, düzeysiz, vizyonsuz, popülizme bulanmış iki yüzlü simalarla dolu çadır tiyatrosu tadındaki iç siyasetimiz var…

Onunla idare edeceğiz artık…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Elliot Alderson 17/05/21 13:59
Adam haklı beyler ?????

Diğer Ulaş BARIŞ yazıları