İlahlar, UBP, nostaljik hayaller ve iyi çocuklar muhalefetimiz…

Yayın Tarihi: 16/06/21 13:27
okuma süresi: 7 dak.

Mecliste bulunan muhalefet partilerimizin geçtiğimiz ay hem meclis iç tüzüğüne hem de Anayasaya ters bir şekilde kurulan Ad-Hoc komite meselesini Anayasa Mahkemesi'ne götürdüğü hepimizin malumudur.

Dün bu konuda bir gelişme yaşanmış ve mahkeme ilgili tarafların mutabakatı gereği, konuyu 20 Eylül tarihine ertelemiştir.

Bakınız, ilgili tarafların 'mutabakatı' diyorum, bunu bir kenarda tutalım.

Peki, dün bu gelişmeden sonra bugün basına yansıyan haberlere ne dersiniz?

Efendim, 9 kişilik Ad-Hoc komitemizin hükümet partilerine ait 5 üyesi bir güzel belirlenmiş, komitenin kurulması tamamlanmış, ilgili metinde ise muhalefet partilerimizin karşısına 'aday bildirilmemiştir' diye yazılmıştır.

5 bildiğiniz gibi 9'un yarısından büyüktür. Bu durumda komite 5 sayısına ulaştığı anda açılır ve her türlü şeyi görüşüp bir güzel karara bağlar, sonrasında da meclise havale eder demektir.

Mecliste ise bildiğiniz gibi adına yamalı bohça hükümeti dense de kararlar çatır çatır alınmakta, geçirilmektedir.

Yani uzun lafın kısası, hükümet, muhalefetin gözünün içine baka baka yasal olmayan bir komite önerisi getirmiş, kurmuş, sonra da üyelerini atamıştır.

Bundan yaklaşık iki ay kadar önce meclis kürsüsünde konuşan Başbakan Yardımcısının dediği, "ben yaptım oldu, şikayeti olan polise gitsin" lafı bir kez daha şeklen de olsa hayata geçirilmiştir.

Tek fark, burada muhalefete, "şikayetiniz varsa, mahkemeye gidin" denmiş, onlar da kuzu kuzu öyle yapmışlardır.

Şimdi o yukarıda tuttuğumuz "mutabakat" meselesini de işin içine katıp, düşünelim.

Muhalefet belli ki meclisin bir-iki hafta içinde tatile gireceğini bildiği için, komitede herhangi bir karar alınsa bile bunun meclise gelip kuruldan geçmesinin mümkün olmayacağı bilinciyle hareket etmiştir.

İyi çocuklar muhalefetimiz elbette ki kötülük yapmayan ve beklemeyen saflıkta insanlarımızdır.

Ancak bendeniz KKTC meclisinde kılıfına uydurulamayacak herhangi bir kötülük yoktur diye düşündüğümden, şimdi aklıma gelmeyen ancak başkalarının planları arasında olan bir sürü tilkilik olabileceğini sezinliyorum.

Neden derseniz, erken seçim tarihi meselesiyle iç içe geçmiş, direk bağlantılı olmuş bir de UBP kurultay kavgası olduğundandır derim.

Öyle ki UBP kurultayının bilinen tarihi Ekim'dir.

Bu sabah Gökhan Altıner'e konuk olan başkan adaylarının en güçlüsü kabul edilen Faiz Sucuoğlu'nun ise Eylül ayında olması için ısrarı vardır.

Bu durumda ortada iki olasılık vardır.

Bunlardan birincisi göreve atanan Hamza Ersan Saner'in seçime direk başbakan girmesi için seçimin kurultaydan önce yapılması durumudur.

Böyle olursa, Saner seçime başbakan girip, hükümetin ve partinin tüm olanaklarını kullanması, zaten müdahale yapılacağı çok açık olan seçimden galip çıkması yüksek ihtimaldir.

İkinci ihtimal ise, seçimden önce kurultayın yapılması, Saner'in görevde kalmasının sağlanması ve seçime öyle girilmesidir ki bu diğer ihtimal birincisine göre en azından teknik olarak daha çok zorluğu olan bir durumdur. Ancak "ilahlar" için KKTC içinde zor olan hiçbir şey yoktur.

Siyasi kulislerde dillendirilen bu iki senaryonun dışında bir üçüncü atom bombası seçeneği daha vardır.

Bu da UBP delegesinin iradesinin partiye yansımaması durumunda tepki olarak Saner'in sandıkta cezalandırılacağı yönündeki nostaljiye batırılmış iddiadır.

Akıllara doğal olarak 2013 seçimlerine Başbakan olarak giren merhum İrsen Küçük'ün düştüğü hal gelmektedir.

Hatırlanacağı üzere, Lefkoşa 1.sıra adayı olarak seçime giren, kazanmaması imkansız gibi düşünülen Küçük, muazzam operasyonlar sonucu sandıktan yanılmıyorsam 13.sırada çıkıp, evine gönderilmiştir.

Fakat burada sorulacak kritik soru şudur: UBP eski UBP'midir?

Ya da daha doğru soracak olursak, UBP'li seçmen eski UBP'li seçmen midir?

Yine malumunuzdur, UBP'nin iktidarda kalması için 50 bin yeni vatandaş yapılması iddiaları ortada uçuşmaktadır. Belki bu rakam abartılıdır ama, en azından İçişleri Bakanı Kutlu Evren'in "göreve geldiğimizden beri 2500 yeni vatandaşlık verdik" ifadelerine bakacak olursak bu konuda çalışmaların gayet hızlı şekilde devam ettiğine kanaat getirmemiz mümkündür.

Son Cumhurbaşkanlığı seçiminde Tatar ile Akıncı'nın oyları arasındaki farkın sadece 4422 oy olduğunu düşünürsek, Kutlu Bey'in meclis kürsüsünden masum bir şeymiş gibi açıkladığı rakamın etkisinin nasıl olacağını anlamak için alim olmaya gerek yoktur.

Dolayısıyla, UBP içinde 'ilahların' bilgisi, isteği ve amacı dışında operasyon yapmak bana göre artık tatlı bir nostaljiden başka bir şey değildir.

Çünkü hiç kimsenin tanımadığı, bilmediği ama sandıkta senin benim gibi oy hakkı olan binlerce ithal seçmen iradenin nasıl tecelli edeceğini eskisinden çok daha etkin bir şekilde belirlemekte, bize ise KKTC devletinin kurduğu sandıklara gidip bu kötülüğü normalleştirmek kalmaktadır.

Kısaca söylemem gerekirse, Cumhurbaşkanlığı seçiminde 'müdahaleye' kucak açan, onu çağıran, taşeronluk yapan UBP ve seçmeni için de artık zemin kaymıştır ve bence kontrol kaybedilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası UBP kurultayında yaşananlar bunun zaten göstergesidir ve aradan geçen 9 aylık sürenin sonunda bu durum artık daha da sarih bir noktadadır.

Bu bağlamda başa dönecek olursak, muhalefetin kendini Norveç'te sanıp, sanki de demokratik bir sistemde yaşıyormuşuz gibi bilerek ya da bilmeyerek içinde bulunduğu bir nevi sanrı hali, güçler ayrılığı ilkesinin iki bacağı (yasama ve yürütme) resmen ve fiilen işgal altında tutulurken, yargıdan medet umması maalesef öğretilmiş bir çaresizlikten başka bir şey değildir, olamaz da.

Yeri gelmişken söylemem gerekirse, bu ülkenin YSK'sı dün bir açıklama yapmış ve “Meclis tarafından seçim tarihi saptanmamıştır. Bu durumda Yüksek Seçim Kurulu’nun ara seçim yapması yasal mevzuat ışığında mümkün değildir” demiştir.

Yani hükümeti yöneten ilahlar bir kez daha ben yaptım oldu demiş, muhalefet ise yine seyretmekle yetinmiştir.

Süleyman Demirel'in 1968'te öğrenci eylemleri arttığında sarf ettiği o meşhur lafından uyarlayarak söyleyerek bitirecek olursam, "mahkeme yolları da yürünerek aşınmaz…"

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.