Müdahale dediğiniz ne ki? Basit bir TV reklamı...

Yayın Tarihi: 17/06/21 12:26
okuma süresi: 6 dak.

Türkiye'nin geçen yıl yapılan KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaptığı açık müdahalenin Kıbrıs ayağının koordinasyonundan sorumlu UBP Milletvekili Hasan Taçoy, bu sabah bizim Gökhan Altıner'in programına konuk oldu.

UBP Başkanlığına kesin aday olduğunu ısrarla söyleyen Taçoy, son günlerde sık sık dile getirdiği, "Türkiye ile en iyi ilişkileri kuran benim" şeklindeki ifadelerini yinelerken, bir diğer aday Faiz Sucuoğlu'na da "Faiz Abi'nin ilişkileri kötüymüş. Gelsin arkamda dursun ilişkilerini düzeltelim" diyerek tam da KKTC siyasetine uygun düzeyde bir mesaj da göndermekten geri durmadı.

Yani Faiz Bey, kendisinden 3 yaş küçük, mahalleden arkadaşı Hasan Bey'in bu tavsiyesini dinleyip teklifini kabul eder mi bilmiyorum ama ederse de şaşmayacağımı buraya bırakayım ki ileride "ben demiştim" şeklinde kendime pay çıkarırım diye düşünüyorum.

Ama Hasan Bey'in programda patlattığı bombaların bununla bitmediğini peşinen söylemek isterim.

Bizim Gökhan da sağ olsun, soru sorma konusundaki usta ısrarıyla onu bir yerde geçen yılki seçimlerde yapılan müdahaleye getirdi, konuşturdu.

Bana ise onun müdahale sorusuna verdiği cevap üzerine bu makaleyi yazmak kaldı...

Okuyanlar hatırlayacaktır, dünkü makalemi, Türkiye siyasetine mal olmuş bir sürü lafı olan Süleyman Demirel'den bir örnekle bitirmiş, bizim iyi çocuklar muhalefetinin mahkemeye gitme ve bir sonuç alamama sevdası üzerine "Mahkeme yolları da yürünerek aşınmaz" diye yazmıştım.

Bu sabah Hasan Bey'i dinleyince aklıma yine Demirel ve onun Türk siyasetine mal olmuş bir başka lafı geldi: "Meseleleri mesele etmezseniz, ortada mesele kalmaz…"

İşte Hasan Bey, tam da Demirel'in ifadelerinden yola çıkarak "müdahaleleri müdahale olarak düşünmezseniz, ortada müdahale kalmaz" tadında nefis ifadeler kullanmış.

Yanlış anlamayın, nefis derken, yapılan kötülüğün güzellenmesi anlamında söylüyorum.

Zira Hasan Bey'e göre ortada basit bir televizyon reklamı etkisi tadında, dünyanın her yerinde görülen şekilde bir müdahale olmuş, fazlası değil.

Öyle ki havada ölüm tehditlerinin uçuştuğu, seçimden sadece 2 gün önce yaklaşık 10 bin kişinin hesaplarına açıkça para yatırıldığı, TBMM vekillerinin ev ev gezip bir aday adına oy istediği, trollerin linç kampanyaları yürüttüğü ve nihayetinde geçen hafta "Raporluyoruz" grubunun çarpıcı bir şekilde raporladığı, sadece KKTC tarihinin değil, tüm Kıbrıs Türk siyasi tarihinin en büyük müdahalesi bakınız Hasan Bey'e göre neye benziyormuş:

"Ben bu müdahale lafını duyunca aklıma Portekiz ile İspanya gelir. Şimdi Portekiz'de seçim olduğunda televizyonlarda reklamlar filan yasaklanır. Ama hepsi İspanya televizyonlarını izler diye, oralarda yayınlanır bu reklamlar müdahale olur Portekiz siyasetine…"

Sözlerinin devamında ise "Türkiye ile KKTC, yönetimlerinde kim olursa olsun, birbirleriyle iyi ilişkiler içinde olmak zorundadır. Olmayan çeker gider" diyor.

Tabii bu noktada çekip gidenin Türkiye yönetimi değil, KKTC yönetimi olduğunu, ilişkinin nasıl da bu derece açık biçimde üst-alt şeklinde olduğunu yazmama gerek yoktur diye düşünüyorum.

O meşhur otel önü fotoğrafta, elinde telefon arabaya binerken görüntülenen Hasan Bey'e göre müdahale dediğiniz, bir televizyon reklamı gibi bir şeymiş arkadaşlar, ister inanın ister inanmayın.

Hayır, yemin ederim bu makaleyi mal bulmuş mağribi tadında yazmıyorum.

Bilakis, yapılan müdahalenin normalleştirilmesi çabalarında nasıl da çağ atlanıldığını düşünüp, kendi kendime "ne kadar yaratıcı siyasilerimiz var" şeklinde mırıldanarak yazıyorum.

Öyle ya, televizyon reklamı dediğiniz şey, diğer tüm yapılanlara baktığımızda çok ama çok kritik bir etkisi olan bir şeydir. 

E işte Christiano Ronaldo'nun hemşerilerininin de bu reklamlardan etkilenmesi normaldir.

Yani düşünün, Lizbon'da evinizin balkonunda oturuyorsunuz. Masanızda nefis bir Portekiz şarabı…Her ne halse, bir Portekizli olarak her gece İspanyolca konuşulan İspanya televizyonlarını izliyorsunuz. Ülkenizde de seçim var ve Portekiz YSK'sı, Portekiz televizyonlarında seçim reklamlarını yasaklamış. Ama cin gibi olan Portekiz siyasileri bu durumla baş etmenin yolunu bulmuşlar, gidip İspanyol televizyonlarına parayı basıp, reklamlarını vermişler. Hooop, seçimleri kazandınız.

Şimdi burada müdahaleyi yapan İspanya mı olur dersiniz? Hasan Bey'e göre, yani en azından benim anladığım, İspanya devleti, İspanyol televizyonlarının bu reklamları kabul etmesi yüzünden, Portekiz seçimine müdahale etmiş oluyor.

Bir "İberya Megalo-İdeası" olarak tüm yarımadayı İspanya yapmak için yanıp tutuşan İspanya'nın bu tarihi fırsatı kaçırmaması, belli ki Hasan Bey'in gözünden kaçmamış.

"Yani şimdi iş mi bu? AB üyesi İspanya, yine AB üyesi Portekiz'in seçimine böyle aleni şekilde müdahale edip, Portekiz'de kendi istediği kişileri seçtirir mi canım? Böyle müdahale olur mu kardeşim, demokrasi nerede? AB zaten çatırdıyor, yakında yıkılacak ya, aha sırf bu İspanyolların, Portekizlilere yaptığı yüzünden…" diye sesli olarak düşünüyorum.

Nihayetinde gerçekten de pes diyorum hatta pes ediyorum...

Bu tarzda bir yaratıcılıkla nasıl uğraşabiliriz ki sevgili arkadaşlar?

Onun için siz de uğraşmayın.

Dünyanın her yerinde seçimlere müdahale olur canım, amma abarttınız ha!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.