New York umutları çökerken…
Aylardır yükseltilen New York beklentileri, pozitif hava ve bir takım gelişmeler umudu öyle görünüyor ki totalde büyük bir hayal kırıklığına dönüşmüş ya da dönüşmek üzeridir. Tabii her şeyi önceden bilen ‘bir şey çıkmazcı’ müneccim arkadaşlarımızı bu konuda tenzih edeceğim, onlar bizim gibi ölümlü değil, o yüzden de bir beklentileri yoktu. Ama birtakım ‘arkadaşların’ benim için söylediği ‘saftirik’ olma halim herhalde nüksetti, o yüzden çıtırdan bir ümit besledim, itiraf ediyorum.
Öte yandan New York’ta devam eden BM’nin 78. Yıl toplantıları henüz tamamlanmış değil. Dünya liderleri çeşitli temaslarda bulunuyor ve sorunlara çözüm formülleri arıyor. Elbette dünyanın ajandası sorunlarla dolu. Bizim hayatımızı karartan, tüketen Kıbrıs sorunu da bu ajandanın basitten hallice bir maddesinden başka bir şey değil. Mesela apartmanın 7.katında oturan insanların boğulmasına yol açan son Libya seline neden olan iklim krizine bağlı aşırı yağışlar, yani özünde küresel ısınma, bu ajandanın en önemli maddelerinden bir tanesi. Ama biz değiliz. Bu son yazdığıma nazaran zaten olmamalıyız da. Ama bir yandan olmalıyız da.
Hasbelkader genelde Kıbrıs sorununda kalem oynatan birisi olarak, New York’ta heyecanlı bir takım olayların cereyan edebileceğini bundan önceki makalelerimde ortaya koymuştum. Hayır, benimkisi utangaç bir tavırdı ama bir tavır vardı.
Maalesef şu ana kadar olumlu bir şey yaşanmış değil. Ben bu satırları yazarken, Kıbrıs’ta yeni (ve çerçevesi belirsiz) bir müzakere sürecinin pratik olarak başlayabilmesi için gerekli olan ‘BM temsilcisi’ meselesi henüz çözülmüş değildi. Belki de hiç çözülmeyecek de.
Fakat buna gelmeden önce, Nikos Hristodulidis’in New York öncesi ısrarla işaret ettiği (ama gerçekleşmeyen) Recep Tayyip Erdoğan-Antonio Guterres görüşmesine bakmalıyız.
Çünkü bu görüşme sebebi henüz bilinmeyen bir nedenle yapılamadı. Rum liderin, yeni temsilci için kilit olarak gördüğü bu görüşmenin neden yapılamadığı konusunda resmi bir açıklama yok. Rum basınının iddiası, görüşmenin ‘planlama hatası’ yüzünden yapılamadığı yönünde.
Allah aşkına böyle bir saçma iddia olabilir mi?
Evet, ikilinin gündeminde sadece Kıbrıs sorunu yok. Mültecilerden, Suriye’ye, Nato’dan iklim krizine bir çok konu vardı. Bu kadar yoğun bir gündemi olan bir görüşme olur da planlama hatasına gitse bile, bu hemen düzeltilir, en kısa olanaklı zamanda da yapılmaz mıydı?
O zaman niye yapılamadı? Cevabını aradığımız esas soru budur. Çünkü yine iddia -ki bu güvenilir kaynaklara dayandırılan bir iddiayı- Kıbrıs için bir temsilci atanması meselesinin bu toplantıda ele alınacağı ve karara bağlanacağı yönünde idi. Ama olmadı.
Peki yapılmama sebebi nedir?
Malumunuzdur, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13.kez hitap ettiği Genel Kurulda, BM ile ilgili sert eleştiriler yapıp, meşhur ‘dünya beşten büyüktür’ lafını tekrarlamıştı. Yine aynı konuşmada “KKTC’yi tanıyın” çağrısını ikinci kez tekrarlaması dışında, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere tüm dünyanın kınadığı Pile olaylarının suçunu BM’ye sayması acaba bu görüşmenin iptaline mi yol açtı? Tabii ki bilemiyoruz ama bu yazdığım Rum basınının planlama hatası iddiasından daha mantıklı geliyor.
Bunun dışında en dikkat çekici şey, Kıbrıslı Rum liderin, tarihte ilk kez bir Türkiye lideri Genel Kurula hitap ederken salonu terk etmeyip, konuşmayı dinlemesi oldu.
Benim bu konudaki anlık yorumum “Hristodulidis kendine muhatap olarak Tatar’ı değil, Erdoğan’ı alıyor” şeklinde olmuştu. Nitekim ertesi gün kürsüye çıkan ve son derece ılıman bir konuşma yapıp Erdoğan’a “gel barış için birlikte çalışalım” şeklinde davet yapan Hristodulidis, bu tezimi haklı çıkardı.
Heyhat, bu dediğim doğrudur ve Rum lider de bu konuda haklıdır. Çünkü bugün Kıbrıslı Türk liderliğinin Türkiye’nin dediklerinin dışında herhangi bir adım atması, sözünün dışına çıkması ya da bir inisiyatif alması mümkün değildir. Dahası, hemen her hitapta Erdoğan’a şükran çeken, ondan ‘Cumhurbaşkanımız’ diye hitap eden bir ‘Cumhurbaşkanını’ kimse dikkate almaz. Dolayısıyla Kıbrıslı Türkler, New York koridorlarında kayıpları oynamakta, etkisiz eleman pozisyonunda bulunmaktadır. Bu saatten sonra, bu yönetici vasıflarıyla da bu halden çıkması bana göre zordur. Öte yandan Rum liderin konuşmasında yaptığı davet ne kadar samimidir, bu da tartışmalıdır.
Yine de son zamanlarda ağzıma ve dilime pelesenk olmuş cümleyi kullanıp, ‘enseyi karartmamak gerek’ diyecek olursam, evet daha toplantılar bitmiş değildir.
New York’ta Türkiye ve Yunanistan liderleri çok verimli, olumlu bir toplantı yapmışlardır. Doğu Akdeniz konusunda başka önemli toplantılar da yapılmıştır.
Fakat özel ya da son icat jargonla ‘BM temsilcisi’ konusunda tek bir gelişme yaşanmamıştır. Genel Sekreterin yapılan bu konuşmalar, ortaya konulan bu tavrın ardından herhangi bir temsilci atamasına açıkçası düşük ihtimal veriyorum.
Öte yandan diplomasi, en zor durumlarda, en olmayacak şartlar ve hallerde bir çıkar yol bulma sanatıdır. Bu cümleyi ben uydurdum, maksat kafiye olsun diye ama işte, uydurma da olsa anlam olarak bir sıkıntısı yoktur.
Bütün bunların dışında yazının başında da bahsettiğim üzere, New York umutları, çözüm yolunda yeni bir devinim şansı an itibarıyla can çekişmektedir demek sanırım gerçekçi bir bakış açısı olacaktır.
Ben de bu umutsuz cümleleri kurmak zorunda kaldığım için mutsuzum.
Memlekette umut vereni zaten taşlıyorlar, varsın bu kez ben eksik kalayım diye düşünüyorum.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.