26 yıl geçti…

Yayın Tarihi: 02/08/21 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Radyoda bir Bendeniz şarkısı çalıyor. 

O zamanlar ünlü, popüler. Çalan da bizzat ben. Bayrak FM’deyim. KKTC’nin Devlet Radyosu’nda yayındayım. İpek Yolu programını sunuyorum. Telefonlar, o saatlerde kendileri için şarkı çalmamı isteyen dinleyenlerin yoğun aramaları ile çalıyor.

Sonra, nedeni farklılaşan ilk arama geliyor. Bir yangın olduğunu söylüyor telefondaki dinleyici. Sonra bir daha, sonra bir daha… Telefon durmuyor. Dağların alev alev ve hızla yanmaya başladığını öğreniyorum. Yerimde duramıyorum. Program biter bitmez, eve gitmek yerine haber ekipleriden birisi ile yola koyuluyorum.

Ne yapabilirim ki?! Hiçbir şey. Ama yerimde duramıyorum. Lefkoşa’da kalamıyorum. Lefkoşa-Girne Anayolu diye bilinen şehirler arası yolda Piknik Alanı diye isimlendirdiğimiz bir mevkiye geldiğimizde çam ağaçlarındaki kozalakların havada alev topları gibi 40-50 metre ileriye fırladıklarına tanık oluyorum. Alevlerin arasında kalıyoruz. O bölgeli hızla atlatırken, Ciglos olarak isimlendirdiğimiz ve Girne’ye inişin başladığı virajlarda, nefes alamaz duruma geliyoruz. İyice yangının korkusunu yaşıyoruz. 

Gece eve döndüğümde fark ediyorum, üzerimin nasıl da simsiyah olduğunu.

Ama ona üzülmeye zamanım olmuyor. 

O günlerde oturduğum Lefkoşa - Yenişehir bölgesindeki Hacıbulgur Apartmanı’nda, tüm hane sahipleri ile terasta dağlara baktığımızda, görünen kor rengi ve hepimizin eksiksizce hıçkıra hıçkıra nasıl ağladığımızı, şu an bu satırları yazarken dolan gözlerimle gördüm. 

Günlerce yandı, gecelerce ağladık. 

*

Yangın uzun süren cansiperane bir çalışma ile söndürüldü. Alevler sırasında yaşadığımız facia, alevlerden sonra netleşti. Boz Dağ, Beşparmak Dağları neredeyse tamamen simsiyah bir hal aldı. Ardından Türkiye’den katırları ile gelen Katırcılar, araçların cenazelerini kaldırır gibi, aylarca tüm yanan ağaçları kesip götürüldü. Anayurt’larında öldüler, Anavatan’larına gömüldüler, gölgelerini kalbimizde bırakarak.

Havadan ve karadan ekim yöntemi ile aylarca arazilere ağaç tohumları serpildi ve ekildi. Mümkün oldu kadar sulandı, yangınlara karşı boş şeritler ve gözlem noktaları gibi önlemler alındı.

Olan olmuştu artık. 

Bugün 2021 yazı. 26 yıl sonra bile hala, bu yangında kaybedilen ağaçların yeri dolmadı, dolamadı.

*

Şu anda Lefkoşa’da sabahın 03.30’u.

Günlerdir, 1995 yazında yaşadığım bu duygu yeniden bende.

Bu kez YouTube’ta Bendeniz dinlerken bu satırları yazıyorum. Aynı acının üzerine gitmek için. 

Türkiye’nin yangınları, belli ki içimde travma yaratmış KKTC’deki yangınların acısını çağırdı anılarımdan güncel hafızama. 

Üzerimde tüm gayretime rağmen bir burukluk çöktü. Türkiye’de devam eden yangınlar içimi yakıyor. Bildiğimiz güzelim yerler, insanlar, sevimli orman dostlarımız… Tanıdıklarım, tanımadıklarım… Anadolu’nun dört yanındaki kardeşlerim, ailem…

Hal böyleyken nasıl mutlu olabilir insan…

Üstelik bunu iliklerine kadar yaşamış bir toplumun bireyi olarak.

Elbette yeniden başlayacağız. Yeniden yeşerteceğiz, yeniden soluk alan ormanlar yetiştireceğiz. Ama asla bu acının içimizde bıraktığı izi silemeyeceğiz, silmeyeceğiz…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları