Berlin’de satranç oyunu

Yayın Tarihi: 26/11/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Bu yazı, Salı günü, yani bugün yayınlanacak…

Ben ise Pazar akşamı yazdım bu satırları…

Henüz Berlin görüşmesi yapılmadı…

Neler olacak?

Neler olabilir?

Gelin biraz komplo teorileri üretelim…

Bir kere karşımızda, kendilerini Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek sahibi olarak gören bir toplum var…

Kıbrıslı Türkleri, 1963’de, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden, Kıbrıslı Rumlar dışlasa da,  Kıbrıslı Türkler de, dışlanmaya pek hevesli gözüküyordu...

1974’den sonra da Kıbrıslı Rumlar daha da çok sarıldılar ve bağlandılar bu Cumhuriyete…

2004 yılında yapılan 2 taraflı referandum ve Rumların “hayır” demesine karşın Avrupa Birliğine katılmaları, olayın çok daha zor bir hal almasını sağladı…

Şimdi artık Rum tarafını, Kıbrıslı Türkler ile bir anlaşmaya, bir federasyona, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bölüşmeye zorlayacak ve kabul ettirecek neler yapılabilir bunu düşünmek gerek…

Akıncı acaba Rumları ikna etmek için neler önerecek?

Veya Özersay’ın söylediği gibi, “ezber bozan” bir hareket de bulunabilir mi Akıncı?

İşin özünde, Akıncı’nın ezber bozan düşüncesi ile Özersay’ın ezber bozan düşüncesi tamamen farklı olsa da, Rum tarafını, Kıbrıslı Türkler ile bir federasyon çatısı altında buluşturmanın tek yolu da onlara bir “havuç” göstermek...

Onlara bir dürtü sunmak, bu dürtünün ne olacağını, Akıncı’nın mı, Özersay’ın mı sunacağı “havuç” daha etkili olacak bunu çok yakında anlayacağız...

Çünkü ezber bozan bir teklif veya bir hareket ortaya çıkmazsa, Rum tarafının bir anlşmaya yanaşmayacağını hepimiz biliyoruz…

Siz bu satırları okurken, bu soruların cevapları ortaya çıkmış olabilir…

Fakat gelin biz devam edelim “beyin fırtınası” yapmaya…

Akıncı bu görüşmeyi çok istedi, çok çaba sarf etti bu görüşmenin olması için…

Gerçekten bir “federasyona” ulaşmak istemesi yanında, Nisan ayında yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi de, Akıncı’nın bu görüşmeden siyasi bir avantaj elde ederek ayrılmak istemesi gerçeği olarak da karşımıza çıkmaktadır…

Nasıl sonuçlar çıkabilir bu görüşmeden?

Akıncı istediğini alır ve  “umut ve ümit” içeren bir görüşme, bir yol haritası ile yola devam eder…

5’li görüşmenin önü açılır ve Genel Sekreter de bu gelişmeyi teyit eder, Türkiye ve diğer garantör ülkeler de bunu destekler…

Bu Akıncı’ya, çok büyük bir avantaj sağlar Nisan ayındaki seçimler için…

Bu olumlu bir gelişme ve Akıncı’nın istediği bir sonuç…

Akıncı’nın olmasını tercih etmediği, fakat kötünün iyisi olabilecek bir sonuç daha var Akıncı için…

O da Akıncı ve Anastasiadis, bazı yol haritaları üzerinde anlaşır ve 5’li görüşme üzerinde de hem fikir olurlar, fakat Türkiye, 5 ‘li görüşmeye sıcak bakmaz…

Nisan ayından sonra 5’li görüşme olmasını savunur…

Acaba böyle bir durumda Akıncı nasıl hareket eder?

Çıkar ve gerilimi yükseltip, Türkiye’yi suçlayan bir tavır mı izler?

Son zamanlarda yaptığı gerilimi daha da tırmandırarak, böyle bir gerilim ile mi seçimlere katılır?

Yoksa “dere geçerken, at değiştirilmez” sözüne güvenerek, Türkiye ile ilişkileri germez ve bu rüzgâr ile seçimlere mi gider?

Bunlar öyle ya da böyle, Akıncı’nın lehine olacak gelişmeler olur…

Fakat öyle bir gelişme olabilir ki…

Akıncı’nın aldığı bu siyasi riski ters düz eder ve ona bu seçimleri kaybettirebilir…

O da, Hristofyas’ın, Talat’a yaptığı oyunun benzeri bir oyun olur…

Kıbrıs Cumhuriyeti’ni, Kıbrıslı Türkler ile paylaşmak istemeyen Anastasiadis, Pazartesi günkü görüşmeden, elle tutulan hiçbir şey söylemeyerek, daha çok talepte bulunup, hiçbir özveride bulunmayarak, Akıncı’yı eli boş olarak Kıbrıs’a gönderir…

İşte bu, Akıncı’nın seçimleri kaybetmesine sebep olabilir…

Ne de olsa, siyasi bir geleneğe sahip Rum tarafı, başkasını suçlamayı, olaydan sıyrılmayı ve Akıncı yerine, karşısında Özersay veya Tatar gibi bir muatap görmeyi tercih edecektir…

Tam bir satranç oyunu yani...

Çok bilinmeyenli bir oyun bu...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları