Acı reçete

Yayın Tarihi: 07/01/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Yeni yıldı...

13. maaşlardı...

Kutlamalardı derken...

Hepsi geçti ve yeni bir yıla girdik...

Çok kolay bir yıl olmayacak gibi gözüküyor 2020’de...

Hatta 2019’dan bile zor olabilir...

2020’ye girer girmez “zamlar” ile uyandık...

Zamlar yetmezmiş gibi, bir de Amerika’nın, İranlı komutanı öldürmesiyle yeni yıla başladık...

Yani, hem iç siyasette, hem de dışta, bizi çok zor günlerin beklediğinin habercisiydi bu olaylar...

Uluslararası arenada yapacak bir şeyimiz yok...

Dünyayı idare eden 2-3 büyük aktörün karşısında, tamamen piyon durumundayız...

Elimizden sadece olayların daha da büyümemesi ve daha çok kan akıtılmaması için dua etmekten, umut etmekten başka bir şey gelmiyor ne yazık ki...

İç siyasete döndüğümüzde, buralar da oldukça karışık bir durumda...

Ülkenin olmayan ekonomisi, o kadar karışık ve zor durumda ki, bu gemiyi yüzdürmek, daha da çok su almadan ilerletmek için neler yapılabilir bunlara kafa yormak gerek...

Yormak gerek de, ortada gerçekler var...

Geliri ile giderinin birbirini tutmadığı...

Borcunu ödemekte zorlanan, yatırım yapmanın neredeyse imkânsız olduğu bir durum içerisindeyiz...

Fakat siyasilerimiz, muhalefetteyken eleştirip, yerden yere vurdukları, kendileri başa geldiklerinde tüm sorunları çözecekmiş gibi davrandıkları...

Daha sonra iktidara geldiklerinde ve acı tablo ile karşılaştıklarında, zamanın iktidarlarından farklı davranmadıkları, daha da doğrusu davranamadıkları bir gerçeklik içerisindeler...

Bundan önceki yazılarımda, bu geminin sürdürülmesinin, şu andaki şartlarda imkânsız olduğundan ve eğer KKTC bir şirket olsaydı, ya çoktan batması gerektiğinden,  ya da çok yüklü personel çıkarımına girmesi gerektiğinden bahsetmiştim...

Fakat bir devlet olmamız gerçeğinden hareket etmek gerekirse, ne batmanın ne de personel çıkarmanın mümkün olmadığını kabul etmemiz gerek...

Personel çıkaramayacağımıza ve artan fiyatlar ve insan gibi yaşamanın bir gereklilik olduğundan yola çıkarak...

Personel çıkarma bir tarafa, maaşlara da zam yapmak gerek...

O zaman devlet ne yapacak...

Tabii ki zam yapacak...

Şimdi tam da bu noktada hepimiz şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerek...

Biz düşünürken, yani toplum olarak, bu işin bu şekilde gidemeyeceğinin farkında olarak, siyasilerin de bizden fazla düşünmesi gerek...

Haksız yere işe alınanları, kıyak emeklilikleri, işe gitmeden para alanları, işe gidip de, hiçbir iş yapmadan para alanları düşünmesi gerek siyasilerin…

Sendikaların düşünmesi gerek...

Tamam, biz bu hakları aldık, nasıl aldık? Hangi şartlarda neye karşı aldık? Fakat şimdi bu aldığımız imtiyazlar, haklar yüzünden ülke battı, batıyor diye düşünmesi gerek...

Toplum olarak bizler, iş isterken, ihale isterken, liyakate uygun mu davranıyoruz...

Hak ettiğimizi mi istiyoruz? Yoksa ben o kadar o parti için bayrak salladım, koşturdum, bana “iş” de “aş” da vermek zorunda mı diyeceğiz...

Bu bencillik, bu sadece kendini düşünme nereye kadar gidecek?

Bitti arkadaşlar, gemi su alıyor...

Ekonomimiz yerlerde...

Demografik yapımız delik deşik...

Siyasilerimiz korkak ve pısırık...

Ama en önemlisi de bizler, toplumun bireyleri, bana dokunmayan yılan bin yaşasın modundayız...

Bu yapı değişmedikçe, bu zihniyet düzelmedikçe hiçbir şansımız yoktur...

Toplumsal çıkarlar, her şeyin üstünde olmalı...

Ama bunu başaracak ve bunu yaratacak kişiler de siyasilerdir...

Adaleti tesis etmeleri gerek...

Savurganlığı bırakmaları gerek...

Fakat ilk önce siyasiler bu özveriyi vermeye kendilerinden başlamalıdırlar...

İlk önce kendileri ellerini taşın altına koymalıdırlar...

Tüm savurganlıkları, dairelerdeki tüm giderleri kesecekler...

Dış temsilcilikleri gözden geçirecekler...

Yasa çıkarıp işe gelmeyenlerin maaşlarını kesecekler...

Dairesinde iş yapmayanları, daha yoğun dairelere aktaracaklar...

Hatta kendi maaşlarından kesinti yapacaklar, samimi olduklarını bu topluma gösterecekler...

Daha sonra sendikalar ellerini taşın altına koyacak...

Ülkenin geleceğini düşünecekler...

Sırf muhalefet yapacaklar diye, sırf kendi yandaşları zor duruma düşmesinler diye sorun çıkarmayacaklar, grev kozunu kullanmayacaklar...

Ve bizler toplum olarak...

Adaletli bir sistem kurulması için...

Çocuklarımız için...

Geleceğimiz için...

Önce siyasilerin, sonra sendikların ellerini taşın altına koymasından sonra...

Bizler ellerimizi taşın altına koyacağız...

Acı reçete ile hep beraber mücadele edeceğiz...

Ve Kıbrıs Türk halkını, kimseye gebe kalmadan, kimseye yama olmadan ayakta tutmaya çalışacağız...

Başka çaremiz yok...

Acı bir reçete...

Yılın ilk yazısı için acı...

Ama gerçek bu...

Silkinip kendimize gelmemiz gerek...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları