Yine empati yapamadık

Yayın Tarihi: 14/05/20 07:00
okuma süresi: 9 dak.

Dün Restorancılar Birliği, bir eylem düzenledi…

Bu eylemin amacı, ülkemizde 25 gündür Corona virüs vakası olmaması ve bundan dolayı da 18 Mayıs haftası, sektörümüzün de gerekli düzenlemeleri, sağlık koşullarını oluşturduktan sonra, açılması talebiydi…

14 Mart tarihinden itibaren kapalı olan sektör, çok büyük yaralar almıştı…

Bu dönem boyunca Başbakanımızı, Bakanlarımızı, ana muhalefet partimizi en son da Cumhurbaşkanı’nı ziyaret edip, haklı taleplerimizi ilettik…

Bu talepleri, düne kadar medya ile de paylaşmamıştık…

Bunun nedeni de, sektörümüzden çok daha güçlü bazı sektörlerin ayağına basmış olmamız ve onların bu taleplere karşı, büyük bir lobi çalışması ile taleplerimizi engellemeye çalışacağını biliyorduk…

Dün bu talepler medyaya düştü…

Ve düşer düşmez de tepkiler yağmaya başladı…

Herkes kendi çektiğini bilir…

Sizlere Resbir’in taleplerini biraz açarak anlatmaya çalışacağım…

Tek tek maddeler üzerinden gitmek yerine genel, detaylı bir açıklama yapmaya çalışacağım…

Bu yazının Resbir ile bir alakası yok…

Bu sektöre yıllarını vermiş biri olarak bu yazıyı kaleme alıyorum…

Hata veya beğenmediğiniz bişey olursa yani, benim görüşümdür, Resbir’in değil…

Bir Lefkoşalı olarak Lefkoşa örnekleri vermeye çalışacağım…

Dereboyu olarak bilinen cadde ve bölge…

Cafe ve restoranların en yoğun olduğu caddedir…

Bu caddeyi bilenler, bu caddede ne kadar çok cafe ve restoran olduğunu bilirler…

Fakat özellikle son 5 yıl içerisinde, sayısını bilmediğim kadar çok cafe ve restoran açıldı ve kapandı…

Bazen işletmeci hatasından, bazen de ekonomik şartların olumsuzluğundan bu hadiseler oldu…

Her açılan ve kapanan yer de Lefkoşa’nın, Dereboyunun marka değerine zarar verdi…

Bundan dolayı da özellikle bu dönemde, en azından belli bir süreliğine yeni mekânlar açılmamasını, kısıtlanmasını savunduk…

Zaten bu dönemde çok sayıda arkadaşımız iflas etmek ile karşı karşıya kalabilir, bundan dolayı da bir kısıtlama olmasının, en azından belli süreliğine, yapılması gereğini düşündük…

Fakat aç gözlülükle suçlandık...

Ülkemizde son yıllarda marketlerin içinde açılan yemek ve pasta reyonları, başka büyük bir sorun sektörümüz için...

Empati yapmak gerek arkadaşlar…

Düşünün ki Dereboyunda bir cafeye veya restorana gidin ve bu mekânın bir bölümünde tuvalet kâğıdı, sabun, temizlik malzemeleri veya makarna ve diğer ürünler satılıyor…

Yan tarafta da, daha izole bir bölümde, herkesin giremeyeceği ama izinli olan bir bölümde de, “slot makineleri” yanı kumar makinesi…

Canı sıkılan yan tarafa geçip bir şansını deniyor…

Bir kısım insan da yemek yedikten sonra, yine restoranın başka bir bölümünde olan yerde, market alış verişini yapıyor…

Nasıl olurdu?

Vallahi bir işletmeci olarak, ben bunu severdim…

Ama sizce adil olur muydu?

Allah’asınız doğru söyleyin?

Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin…

Olur mu böyle bişey?

Olmaz…

Eğer olmazsa, market de yemek, pasta da olmaz...

Casino da beleş  yemek de olmaz...

Market, iş tanımında olan, kapalı, ambalajlı, üzerinde üretim ve son kullanım tarihi olan ürün satmalı sadece, başka bir sektörün işine girmemeli…

Girmemeli ki, her sektör ekmek parasını kazansın, kazansın ki maliyetleri daha düşük olsun, daha düşük olunca da daha ucuz menü satsın…

Casinolara gelince…

Yani arkadaşlar adil mi bu?

Milyonluk ciroların döndüğü mekânlarda, müşteri çekmek için beleş yemek versin ve üstelik de üst standart bir yemek…

Çünkü amaç yemekten sonra insanları kumara davet etmek…

Buradan kaybedeceği para umurunda değil, yemekten yani, çünkü fazlasını alacak…

Esasında ve doğrusu, Casino sektörü ile yemek sektörünün birbirini desteklemesi, birbirine rakip olmamasıydı…

Herkes işini yapsın istemiştik...

Tek derdimiz buydu tek…

Bir de, otellerin içinde açılan restoranlar olayı…

Kesinlikle karşı değilim, ülkemize bir katma değer sağlıyorlar…

Pazarlamada çok büyük bir avantaj bu oteller için…

Ama ne olurdu, sadece kendi müşterilerine sunsa bu hizmeti…

Çok mu istedik yani?

Hatta...

Bırakın o otele gelen kişiler de dışarıdaki mekânlara gitsin, oralara para bıraksın istedik…

Toplumun geniş bir bölümü bu pastadan ekmek kazansın istedik…

Daha geniş bir kesim para kazansın ki, ülke gerçek bir turizm ülkesi olsun…

Toplum turizmi sahiplensin istedik...

Sadece belli bir kesim değil, tüm toplum para kazansın istedik...

Ama anlatamadık herhâlde derdimizi…

Empati yapamadı bazı arkadaşlar…

Hatta ne oldu biliyormusunuz?

Haklarını savunduğumuz bazı kişiler bile anlamadı ne demek istediğimizi...

Bizler yıllarını bu sektöre vermiş…

Çok büyük bir bölümünün yerli sahipleri olan bu sektör, nasıl rekabet etsin bu milyon dolarlık otellerle?

Ama olmadı…

Yine herkes üstümüze geldi…

Neler de istemişiz diye?

Biz sadece haksız rekabet olmasın istedik…

Ekmeğimize göz koyanların sadece kendi bildikleri işi yapmalarını talep ettik...

Bizler de sadece kendi bildiğimiz işi yapalım istedik...

İş tanımlaması olsun…

Herkes kendi işini yapsın istedik…

Fakat maalesef…

Yeni bir Kıbrıs, yeni bir sistem isteyenler…

Yine eski Kıbrıs’a uyanmak istiyorlar…

Çünkü belki de bazıların nasırına bastık…

Mesai saatleri dedik…

Eskiden esnaf, 13:00-14:00 saatlerini iple çekerdi 3krş’luk satış yapsın diye…

Şimdiyse devlet dairelerine gittiğinizde öğlen saatlerinde…

Mulihiya kokuları sarar daireleri…

Biz dedik ki hem sağlık hem de düzen açısından düzenleme olsun dedik…

Yanlış mı yani bu dediğimiz?

Ama yine olmadı…

Hakkı olanı istememize rağmen…

Haksız ve arsız duruma düştük...

Neden? çünkü bazılarının rahatı bozulacaktı...

Yine bencillik yaptık…

Ve yine empati yapamadık arkadaşlar…

Biraz da karşı taraftan bakamadık olaylara…

Yeni Kıbrıs ‘mı?

Hikâye…

Batıp gideceğiz…

Bazıları sonradan anlayacak…

Ama çok geç olacak…

Çok yazık…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları