İşi gücü bırakıp, Türk Halkına, kendimizi anlatmalıyız

Yayın Tarihi: 01/06/20 07:00
okuma süresi: 8 dak.

Hükümet, Türkiye ile imzalanan protokol sonrası kısmen rahatlamış gözüküyor…

Protokol imzalanırken Başbakan Ersin Tatar’ın yüzünden bu açıkça anlaşılıyordu…

Bu protokolün, Kamu ödemeleri açısından, 2020 yılı için hükümeti rahatlatacağı doğrudur…

Fakat Özel sektör açısından, esas kötü günler başlamamıştır…

2 ayı aşkındır kapalı olan birçok sektörün açılmasıyla…

Kısmi de olsa bir döngü ortaya çıkmıştır...

Fakat, eski ciroların çok çok altında cirolar ile karşı karşıyadır birçok işletme...

Kamu ödemelerinde bir aksaklık olmayacağı kesinleşip…

Kamu parasının piyasaya akacak olması da…

Ekonominin yeterince canlanmasına izin vermeyecektir...

Çünkü, Turizm, Eğitim ve Güney kapısı sorunu henüz netleşmemiştir...

Peki böyle olunca ne olacak?

Kamu maliyesi, Türkiye’den gelecek para ile dönecek olsa da, açık vermeye ve ileriki aylarda tekrar borç almak veya eksilme durumuyla karşı karşıya kalacaktır…

Bundan dolayı da, gelecek olan mali destek, katma değer yaratacak işlerde kullanılmalıdır...

Bu katma değer sağlayacak işler neler olabilir?

Bu konuya son günlerde, karantina ücretinin, öğrencilerden talep edilmesi ve bununla beraber ortaya çıkan olaylarla ilgilendirmek istedim...

Kira ücretleri, yüksek yaşam maliyeti, kalite konusunda sıkıntılı üniversitelerimiz ve en önemlisi de, bu çocukları “yolunacak kaz” sanan bazı yaklaşımlar göz önüne alındığında…

Ülkeye inanılmaz katma değer sağlayan Eğitim Turizmini kaybetme ile karşı karşıyayız...

Bir de buna, yurt dışından ülkemize gelecek üniversite öğrencilerinin karantina masraflarını kendileri karşılayacak olması yönünde çıkan haber…

Bu sektöre daha da büyük darbe vuracaktır…

Daha önce birçok kez bahsetmiştim…

Türkiye’den gelen bu mali destek…

Katma değer oluşturacak şekilde kullanılmaz, şeffaf ve adil olmazsa…

Ülkede sadece belli bir kesime katkı sağlayacak…

Ve bu kötü günleri mumla arar durumuna düşebileceğiz…

Ülkemizde okuyan bu öğrencilerin, esnafa, piyasaya inanılmaz katkıları vardır…

Yani abiyene laf ile “kaz gelecek yerden tavuk esirgememiz gerek”…

Bu öğrencilere, ülkemize gelmeleri için köstek olacağımıza…

Destek olmalıyız…

Bu çocukların karantina masrafları gerekirse üniversiteler ile beraber, gerekirse de devlet üstlenmeli ve bu çocuklar 1 sene ülkeden çıkamayacak şekilde burada eğitimlerini almaları sağlanmalıdır…

Karantinaya harcanacak paradan çok daha fazlasını bu çocuklar bu ülkeye bırakır…

Türkiye’den gelen para bu tür yerlere harcanırsa, o zaman katma değer sağlanmış olur…

Tam da bu noktada...

Karantina ücretinin, öğrencilerin kendileri tarafından karşılanacağı haberinden sonra, sosyal medyada, bazı öğrenciler tarafından kurulmuş bir linç kampanyası başlatıldı…

Bunu tasvip etmek…

Onaylamak kesinlikle mümkün değildir…

Bu büyük bir hatadır ve ayıptır...

Söylenenler de kesinlikle kabul edilemez...

Fakat bu öğrencileri suçlarken, onlara kızarken, esas suçluları göremiyoruz…

Esas suçlu, yıllardır bizleri yöneten hükümetlerdir…

Hepsi suçludur…

Şükran, şükran diyerek…

El ayak öperek…

Para dilenerek…

Bu ülkenin, KKTC’nin, bağımsız bir devlet olduğunu…

Bir meclisi olan, anayasası olan, seçimler yaparak kendini yönetecek kişileri Kıbrıs Türk halkının seçtiğini…

Türkiye ile gönül bağı olup…

Ayrı bir devlet olduğunu...

Hem bu çocuklara…

Hem de Türk halkına…

Hem de ileri gideyim, Türkiye Cumhuriyeti’ni yöneten, iktidarından, muhalefetine hiç kimseye inandıramadılar...

Anlatmadılar...

Benim yöneticilerim…

Benim hükümetlerim…

Rahmetli Denktaş’tan sonraki benim Cumhurbaşkanlarım…

Benim Başbakanlarım…

Hepsidir bu çarpık yapılaşmanın suçlusu…

Hepsidir KKTC halkına yapılan bu aşağılamaların…

Sövmelerin sebebi…

Bu çocukları suçlamayın…

Bakın bizi eskiden berri yönetenlere…

Hepsi suçludur…

Aynaya yüzünü nasıl gösterirsen…

Öyle görürsün…

Artık işimiz çok daha zor…

Ama bir yerden başlanmalı…

Mecliste, bu konuda, Türkiye ile ilişkiler konusunda…

Türk halkına, Kıbrıs Türk halkının ne olduğu, ne istediği konusunda uzun vadeli ve derin bir bilgilendirme kampanyası başlatılması gerekmektedir…

Halkın Partisinin tüzüğünde bu konu ile ilgili kararlar olduğunu biliyorum…

Maalesef, işi gücü bırakıp…

En yakınımız olan Türkiye’ye…

Türk halkına, Kıbrıs Türkü gerçeğini en baştan anlatmaktan başka çaremiz yok…

Zamanında Osmanlı'nın adayı nasıl kiralayıp gittiğini...

Yıllaraca bu topraklarda, Kıbrıs Türk halkının, Türklüğü savunduğunu...

KKTC'nin, Türkiye'nin serhat bekçiliğini yaptığını...

1983'de, bu ülkede bağımsız bir devlet kurulduğunu...

Bu devleti de Kıbrıslı Türklerin yönettiğini...

Ve bu devlet ile Türkiye Cumhuriyeti'nin, 2 bağımsız devlet olarak...

Birbirlerine gönülden bağlı, birbirlerinin mutluluğundan mutlu olan, üzüntüsünü paylaşan...

2 ayrı devlet olduğunu...

Ve de fazlasını tek tek...

Tane tane...

Herkese anlatmaktan başka çaremiz yoktur...

Yoksa bizi çok daha kötü günler bekleyecektir…

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları