Adalet ve aidiyet

Yayın Tarihi: 05/10/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Daha önceki yazılarımda bu iki kelimeye birçok kez değindim...

Adalet ve aidiyet...

Bu iki kelimenin yanına bir de eşitlik kelimesini eklersek...

Muhteşem bir “üçlüye” ulaşmış oluruz...

Eğer bir ülkede yaşayan insanlar, eşit ve adil bir ülkede yaşadıklarına inanırlarsa...

Bunu hissederlerse...

Ne kadar zor günler...

Şartlar...

İmkânlar olsa da...

O ülke insanları, ülkelerine sırtlarını dönmezler...

En zor şartlarda, ülkelerine, ülkelerini yönetenlere ve birbirlerine sahip çıkarlar...

Ülkelerini satmazlar...

Çünkü tam olarak yaşadıkları ülkeye “ait” hissederler kendilerini...

Çünkü eşit ve adil bir yönetim vardır ülkelerinde...

Diğer tarafta ise...

Yaşanan ülkedeki gerek ekonomik, gerekse de sosyal imkânlar...

Toplumun geneline yayılmaz...

Eşit ve adil bir düzen kurulamazsa...

İşte o zaman, toplumda çözülmeler, kavgalar ortaya çıkar...

İstenmeyen, sürdürülemez bir anlaşmaya bile "Evet" diyebilir toplumun fertleri...

Aidiyet duygusundan bahsedilemez bile...

Pandemi dönemi, topluma bu aidiyet duygusunun verilmesi için en uygun zamandı...

Başarılı olundu mu?

Çok başarılı olundu diyemem...

Cumhurbaşkanlığı seçimi, hükümetteki uyumsuzluklar, siyasi çekişmeler, maalesef hükümetin de, siyasilerin de, adil davranmasına fırsat vermedi...

Adelet olmayınca, aidiyet duygusu da gelişemedi...

Büyük bir fırsat kaçtı yani...

Şimdi önümüzde, çok önemli bir seçim var...

Oyuna gelmemeli, dikkatli olmalıyız...

Eskiden de, şimdi de, bizlerin duyguları ile dalga geçen çok oldu...

Birçok sözde ”sol” görüşlü, demokrat, parti ve lider gördük...

Birçoğu, Kıbrıs Türk Halkının, Laik, demokratik, dünyalı olma isteği ve daha birçok duygusunu kullanarak...

Eşitlikten, adaletten uzak bir yol izlediler...

Bizlerin, Kıbrıslı Türklerin, en doğal hakkı olan özgürlük ve bağımsızlık duygularımız üzerinden siyaset yapıp...

Ceplerini doldurdular...

Eşitlik ve adalet duygusuna en çok sahip olmaları gereken...

Sözde “solcular”...

Bu ülkeyi en kısa sürede, en çok sömüren taraf oldu...

Diğer tarafta ise...

Bu sözde “solculardan” daha da tehlikelileri vardı...

Milli ve manevi duygularımızla oynadılar...

Gönül bağı ile bağlı olduğumuz...

Mutluluğundan mutlu, üzüntüsünden hüzün duyduğumuz Türk halkı ile aramıza girmeye çalıştılar...

"En çok biz severiz" dediler bu tipler Türkiye’yi...

Ama Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkı için verdiği yardımları, bir güzel yemeyi de bildiler...

Esasında en büyük kötülüğü de hem Kıbrıslı Türklere, hem de Türkiye'ye bu grup yaptı...

Kendi toplumlarının onurunu, gururunu zedeledi bu sözde “sağcı, milliyetçi” arkadaşlar...

Kendi çıkarları için "biat" etmekten kaçınmadılar...

Beni seçmezseniz Türkiye ile aramız düzelmez...

Para alamayız...

Aç kalırız diye kandırdılar toplumu yıllarca...

Oysa Kıbrıs Türk halkı ile Türkiye Cumhuriyeti halklarının birbirlerine gönülden bağlı olduğunu...

Para ile ölçülemeyecek bir bağ olduğunu aralarında bilemediler...

Bazen Ankara da, iki tarafa da, fırsat verdi...

Taraf oldu...

 Ankara da...

Kıbrıs Türkü'nün gönül bağının ne kadar sağlam, güçlü olduğunu anlamadı...

Yanlış kişilere inandı, yanlış kişilere güvendi...

Her neyse...

Sonuç olarak, her iki taraf da, sözde "sağcısı ve solcusu", kullandı Kıbrıs Türk halkının duygularını...

Bazıları para ile bazıları korku ile etkilemeye çalıştı bizleri...

Hiçbiri de bize adaletten, eşitlikten bahsetmedi...

Bahseden oldu aslında...

Fakat o da inandıramadı...

Sonunu getiremedi...

Belki de yarım bırakıldı...

İki bölgeli, iki toplumu, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyona, sonuna kadar inanan birisi olarak...

KKTC’ni, Rum tarafına karşı güçlü tutmanın, amaçlanan hedefe ulaşmak için son derece önemli olduğuna inanıyorum...

O gün gelecek...

Kıbrıs Türk toplumu hak ettiği yerde olacaktır...

Fakat o gün gelene kadar...

Adil ve eşit bir sistem kurup...

Topluma "Aidiyet" duygusunu sağlamamız gerek...

Sağlamalıyız ki, saçma sapan bir anlaşmaya "Evet" demek zorunda kalmayalım...

Sağlamalıyız ki, memur maaşı ödemek için Türkiye'den para dilenmeyelim...

Sağlamalıyız ki, onurlu, kendi ayakları üzerinde durabilen, biat etmeyen, bir toplum olalım...

Bunu başarabilecek, topluma bunu verebilecek Adayı seçin...

Korkularınıza yenilmeyin...

Ne Rum tarafı bizi yok edebilir...

Ne de Türkiye bizim düşmanımızdır...

Bu toplum ne Türkiye’nin alt yönetimi olur...

Ne de Rum’a azınlık...

Bunu da kimse yaptıramaz...

Bu oyunlara gelmeyin...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Serhan AKTUNÇ yazıları