Kıbrıs’ta diyalog-diplomasi yok!

Yayın Tarihi: 16/12/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Geçitkale Havaalanı’nın İnsansız Hava Araçları (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) için merkez yapılmasının ardından, toplum içerisinde bazı kesimler bu gelişmeyi sürpriz bir gelişme olarak karşılarken, endişeye kapılanlar da oldu !

Bu gelişme açıkçası benim için sürpriz olmadı, endişeye ve paniğe de kapılmadım, olağan bir cevap veriş... Yaşanan süreci ve günümüz dünyasını tasvir ve analiz ettiğim zaman yukarıdaki ifadelerimi de açıklamış oluyorum sanırım...

Her şey, Kıbrıs Rum liderliğinin Doğu Akdeniz’deki yetki alanlarıyla ilgili İsrail, Mısır ve Lübnan (Lübnan parlamentosu onaylamadı) ile yaptığı anlaşmalar ve sonrasında hidrokarbon arama lisansı vermesiyle birlikte başladı. Ardından lisans hakkı elde eden şirketler arama çalışmalarını ilgili parsellerde başlattılar...  Bunların akabinde Türkiye Cumhuriyeti (TC) ve Küzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) tarafından yapılan anlaşma neticesinde, TC de ada etrafında belirlenen parsellerde sismik arama çalışmalarını başlattı.

Tüm bunlar olurken Anastasiadis yönetimi tamamıyla ‘’ben yaparım olur’’ tarzı bir yaklaşım sergiledi. Anastasiadis bu tavrını sadece hidrokarbon ile sınırlı tutmadı...

Askeri anlamda da atağa kaldı ve nihayetinde Atlantik merkezli politikasını ABD’nin silah ambargosunu kaldırması yönünde bir kararla sonuçlandırdı... Buna ek olarak İsrail’den de 8 insansız hava aracı ve Sırbistan’dan da 155 milimetrelik top alımının yapıldığı kamuoyuna yansıdı...

Bu yaşanan sürecin sonucunda, Türkiye de son bir aydır jeopolitik atmosferi değiştirecek bir dış politika atağına geçti, önce Türkiye-Libya Mutabakat Muhtırası ardından da Geçitkale Havalimanında KKTC hükümetiyle bir araya gelerek ve Bakanlar Kurulu kararıyla  İHA ve SİHA merkezinin kurulması kararlaştırıldı.

Yaşadığımız süreci ve geldiğimiz noktayı yukarıda kısa bir şekilde tasvir etmeye çalıştım...

Gelelim işin diğer boyutuna...

Uluslararası ilişkilerde diyalog ve diplomasinin bittiği yerde gerilim başlar...

Peki bizde diyalog ve diplomasi açısından bir noksanlık var mı?

Öncelikle şunu farkına varmalıyız ki, yaşadığımız gerçeklik bize Cumhurbaşkanı makamımızın Kıbrıslı Türklerin dış dünyadaki sesi olduğudur. Burada Dışişleri Bakanlığımızın bir misyonu yok bağlamında bir imada bulunmuyorum... Ancak toplum lideri vasfıyla Cumhurbaşkanlığımız uluslararası alanda bizleri en üst düzeyde temsil eden makamdır...

Ancak gerçek şu ki, sayın Akıncı diyalog-diplomatik ilişki ve lobi faaliyeti bakımından beklenen bir performans ortaya koyamamıştır.

Gözlemim o ki, Sayın Akıncı Avrupa’daki diplomasi ve lobi merkezleriyle gerektiği ölçüde bir ilişki kuramamıştır...

 Avrupa’ya yaptığı seyahatlerin neredeyse tümü müzakere amaçlıydı... Yani tek haneli rakam...

Kıbrıslı Türklerin günümüzde yaşadığı sorunları uluslararası alana taşıyamamıştır... Anastasiadis’in müzakere ve diğer güncel konularda maceracı yaklaşımına karşı uluslararası toplum nezdinde baskı oluşturamamıştır.

Sayın Akıncı, Türkiye ile ilişkilerde doğrudan  diyalog ve diplomasi yerine sosyal medya veya basın aracılığıyla gerilim siyasetini benimsemiştir...

Son dönemdeki gelişmeler hususunda meclise de gerekli bilgi aktarımını sağlamamıştır...

Geçitkale konusunda sayın Akıncı bilgi sahibimiydi? Eğer bilgi sahibiyse niye bunu meclisteki siyasi partilerle paylaşmadı?

Böylesi önemli bir konuda UBP-HP hükümetinin de muhalefet partileriyle bir paylaşımda bulunmaları beklenirdi...

Sayın Akıncı’nın uluslararası toplum nezdinde ve Türkiye ile diyalogsuz veya ilişki düzeyinin çok düşük bir noktada bulunması, hükümetin de malum dış politika düzeyi... Kıbrıslı Türklerin ada üzerinde özne olma durumunu tehlikeye atar nitelikte!

Sayın Akıncı tek bir belgeye ve yeni bir açılıma dahi imza atmadan görev süresini tamamlıyor...

Diyalog ve diplomatik anlamda noksanlığı Kıbrıs Rum liderliğiyle ilişkilerine de yansımış durumda...

Bunun nedeni de kendisinin uluslararası alanda ve Türkiye ile ilişkilerde var olamama hali... Bir başka deyişle kendisinin diplomatik anlamdaki noksanlıkları Anastasiadis’in de hareket alanını genişletmesine neden oluyor...

Sonuçta ada genelinde üst düzeye çıkan diyalog ve diplomasi noksanlığı bizlere gerilim ve çatışma olasılığı olarak geri dönüyor...

Adamızda yeni bir döneme ve sürece ihtiyacımız var.....  Artık yapraklar kımıldamalı, diyaloğa-diplomasiye ihtiyacımız var, diğer bir deyişle barış ve istikrar için hareket vakti...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.