Bilgi toplumu ve tarihimiz...

Yayın Tarihi: 24/02/20 07:00
okuma süresi: 6 dak.

Bilgi Toplumu kavramı 1970’li yılların sonundan itibaren kullanılmaya başlasa da, 2000’li yılların başından itibaren daha  yaygın olarak kullanılan bir kavram ve pratiğe dökülmeye çalışılan bir kavram halini aldı...

Ülkemizde de sıklıkla bilgi toplumu kavramından yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal sorunlarla bir bağ kurularak bahsedilir ve bahsedilmeye çalışılır...

Bilgi Toplumu’nun temel özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz; Kol gücü ve makine gücü yerine düşünce ve akıl gücünün ön plana çıkması, bilgisayarın yaygınlaşmasıyla birlikte üretilen bilgiye kolayca ulaşılması, toplumun bilgiye yaşam boyu ulaşması ve onu kullanması... v.b.

Bahsedilen şartlar altında bilgiyi üretenin de bu bağlamda haklarının hukuki bağlamda güvence altına alınması söz konusu oluyor, yani fikri mülkiyet hakkı ön plana çıkıyor...

Biz gelelim konunun sosyal ve tarihsel boyutuna... Bilgi Toplumu’na ulaşmak salt pozitif bilimler bağlamında bilgi dağarcığımızı genişletmek ve bu anlamda da üretilen yeni teknoloji araçlarını kullanmak anlamına gelmiyor...

Bilgi Toplumu’na ulaşmak aynı zamanda toplumsal sorunların çözümüne ışık tutacak, felsefi ve  tarihsel geçmişimize dair bilgilere ulaşmak anlamına geliyor...

Bilgi Toplumu’na dair elbette eleştirel bakışlar mevcut, bunlar başka bir yazının da konusu olabilir, modernite kavramı bağlamında...

Bilgi Toplumu ve bilginin yaygınlaşmasından bahsedilirken, yeni kavramlarla  da tanıştık ‘’bilgi kirliliği’’ ve ‘’yüzeysellik’’...

İnternet üzerinde sayısını bilemediğimiz dosyalar ve ‘’bilgi’’ veren web siteleri...  Ancak kullanıcılar bunların güvenirliliğini bilmeden hareket eder durumda... Bilgi kirliliği kavramı da tam da bu süreçte ortaya çıkıyor... Ne olduğunu bilmeden paylaşılan bilgiler...  Hayatında Nietzsche veya Sokrates’i okumayan bir kişinin onların ‘’sözlerini’’ paylaşmasına tanık oluyoruz...

Ülkemizde kaç kişi tabletini kitap, dergi, ve gazete okuma amaçlı kullanıyor veya kaç kişi Kindle sahibi gerçekten merak ediyorum... Bu soruları sormamız ve sosyologlarımızın alan araştırmaları yapmaları gerekiyor sanırım...

İnternet kullanımı artmasına karşın bilgi dağarcığı bir türlü genişlemiyor... Yaşadığımız coğrafya ve yakın çevresine dair de bilgi fakiriyiz... jeopolitik veya eleştirel jeopolitik nedir? Gibi sorulara toplum içerisinde yanıt bulmak pek de mümkün değildir...

Yaşadığımız coğrafyanın ve toplumsal tarihimizin arka planına dair de sağlıklı bir bilgi erişiminin yaşandığından bahsetmek pek zordur...

Bizans’ın , Latinlerin, Memlükler’ in, Osmanlı’nın yaşadığımız coğrafyadaki izlerini ne kadar biliyoruz?

Müzik tarihimiz veya edebiyatın bu coğrafyadaki yeşerme süreçlerini, Fars ve Arap kültürünün üzerimizdeki etkilerini,  Kardeş Ocağı’nın misyonunu, İttihat ve Terraki’nin izlerini, Sadrazam Kamil Paşa’nın serüvenini kaç kişi acaba okuma ihtiyacı duydu? Yada sporla ilgilenenlerin kaçı Türk Eğitim Kulübünün başına gelenlerden haberdar...  Bankacılık ve Finans konularına ilgisi olan veya akademik çalışma yapanların kaçı Osmanlı Bankası’nın Kıbrıs’taki varlığından haberdar veya Barclays Bankası’nın  vakti zamanında Sarayönü’nde yer aldığını tarihe tanıklık edenler dışında kim biliyor?

Artık ilgili kaynaklara ulaşmak çok kolay, ister internet üzerinden isterseniz kütüphaneler veya arşivler üzerinden... Elbette dil bilgisi de geliştirilmeli bilgiye ulaşırken, Osmanlıca’dan İngilizceye hatta Venedik dönemini anlamında bağlamında İtalyanca-Latince...

Günümüzde gittikçe yaygınlaşan Rotary ve Lions kulüblerinin tarihini ve temel misyonlarının ne olduğunu bilmeden bir kısım insanımız bu oluşumların çay partilerine katılıyorlar...

Bilgi Toplumu kavramının öngördüğü insan profilini onaylarız veya onaylamayız... Ancak net olan bir gerçek var ki Bilgi Toplumu kavramının gereklerini yerine getirmek için öncelikle yaşadığımız kentin, ülkenin ve ülkemizin bulunduğu yakın çevresinin tarihini ve coğrafyasını bilmekte yarar vardır... Spor tarihimizden, müzik ve kültür tarihine, üretim ve tüketim süreçlerine  kadar...

Zaman, mekan ve insan boyutuyla yaşama ve tarihe bakmakta yarar var sanırım...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.