Libya ve Akdeniz sahnesi 2

Yayın Tarihi: 22/06/20 07:00
okuma süresi: 8 dak.

Bir önceki yazımda Libya’daki durumu tasvir ederken, tarafların pozisyonlarını da betimlemeye çalışmıştım... Bu yazımda ise sizlerle son gelişmeleri ve tarafların beklentilerini paylaşıyorum...

Libya’daki gelişmeler sadece Libya coğrafyasını etkilemekle sınırlı değil, tüm Akdeniz coğrafyasını ve Kuzey Afrika’yı etkileyecek nitelikte...

Geçtiğimiz hafta bahsettiğim üzere dış aktörlerin Libya’daki etkinliği oldukça fazla... Özellikle Fransa Libya’da Kaddafi rejiminin yıkılmasında öncü rol oynadı, ardından başlayan iç savaşta da bir dış aktör olarak yerini aldı...

Geçtiğimiz gün Türkiye Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın Libya’daki sürece ilişkin net bir mesaj verdi. Kalın mesajında, Fransa hükümetinin NATO’nun, Kuzey Afrika’nın ve Akdeniz’in güvenliğini tehlikeye attığını belirtti (DW, 20 Haziran 2020). Kalın ayrıca Türkiye’nin meşru hükümeti desteklediğini, Fransa’nın ise "Savaş Baronunu" desteklediğini de ifade etti... (DW, 20 Haziran 2020)

Kalın’ın mesajı geçtiğimiz yıl NATO’nun beyin ölümünü gerçekleştiğini söyleyen Emmanuel Macron’a sınırlı değil, aynı zamanda NATO ittifakı içerisindeki başta ABD ve diğer üyelere...

Kalın mesajında Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ı da unutmuyor ve onlara da mesaj veriyor. Ancak bu mesajda dikkat çekici ifade gözden kaçmıyor, Kalın Kahire’nin Mısır-Libya sınırındaki meşru güvenlik endişelerini anladığını ancak Haftar’a verilen desteğin yanlış olduğunu belirtti (Sputnik 20 Haziran 2020). Burada Kalın’ın Mısır’a ilişkin önemli bir diplomatik mesaj verdiğini ve daha pragmatik bir dille Mısır’a yaklaştığını söyleyebiliriz...

Türkiye Libya’daki süreçte var olmaya devam edeceğini geçtiğimiz hafta Çavuşoğlu ve Kalın’ın Libya’ya yaptıkları ziyaretle de teyit ettiler...

Türkiye ateşkesin sağlanması için Haftar güçlerinin Sirte ve Kufra’dan çekilmesini ön koşul olarak masaya koyuyor... Sirte ve Kufra kentleri petrol kaynakları ve jeopolitik konumları nedeniyle büyük öneme haizler... Sirte Kaddafi için Birleşik Afrika’nın başkenti hayaliyle geliştirilmiş bir liman şehri, Kufra ise ülkenin güney doğusunda enerji kaynaklarıyla dikkat çeken ve Libya’nın güney doğusunun idari merkezi niteliğinde...

Libya’daki gelişmeler yazının başında da belirttiğim üzere tüm Akdeniz havzasını etkileyecek nitelikte...

Rusya Libya’daki enerji kaynaklarının Avrupa’ya ulaşmasında-ulaşmamasında ve ülkenin yeniden inşa sürecinde  söz sahibi olmak istiyor, bu nedenle Rusya’nın devlet şirketleri ülkede bir çok projeye imza atma hazırlığında, demiryolları bağlamında atakları malum...

Fransa Güney Avrupa’nın gerek doğal gaz gerekse petrol ihtiyacını karşılama bağlamında Libya’yı önemli bir arz merkezi olarak görüyor...

Mısır’ın Devlet Başkanı Sisi ise Sirte ve Juffra kentlerinin kendilerinin kırmızı çizgisi olduğunu belirtirken, Mısır ordusunu bir savaşa sokma niyetinde olmadığını ancak ‘’ulusal güvenlik’’ için de hazırlıklı olmaları gerektiğini vurguluyor... (Bloomberg, 20 Haziran 2020)

Türkiye açısından ise Libya’nın önemi en az üç boyutta; Birincisi Libya’nın Osmanlı coğrafyasının bir parçası olması nedeniyle tarihsel bağlar ve inşa edilen dış politika kimliği, ikincisi Libya’da bulunan enerji kaynakları ve bu enerji kaynaklarının kullanımı ve Türk iş insanlarının yatırımları ve üçüncü boyutu ise Libya’nın jeopolitik konumu ve Kıbrıs’taki enerji mücadelesine etkisi !

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü ve son dönemde ABD desteğiyle East-Med gibi projelerin Yunanistan, Güney Kıbrıs ve İsrail tarafından öngörülmesine ilişkin Türkiye Libya’da BM tarafından tanınan UMH ile Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakatı imzalayarak karışı bir hamle yaptı... Bu hamlenin meali şudur ki; Doğu Akdeniz’den Orta Akdeniz ve Güney Avrupa’ya doğru bir rotada Türkiye yakın çevresinde söz sahibidir! Artı Türkiye kıyılarına yakın alanda egemenlikten taviz vermiyor!

Sonuç olarak, Kıbrıs sorununun çözümsüz kalması halinde East-Med projesi gibi projelerin ileri gitmesi pek mümkün gözükmüyor... Türkiye UMH ile imzaladığı mutabakat metni üzerinden sağladığı jeopolitik avantajını korumak bağlamında Libya’daki iktidar mücadelesinde UMH’yi desteklemeye devam edecektir. Bu bağlamda enerji konularında oyun dışı kalmak istemeyen veya AB’nin kendisine olan bağımlılığını yitirmek istemeyen Rusya’nın da diplomatik manevralarla Akdeniz havzasında Türkiye ile ortak bir noktaya gelmesinin çok muhtemel olduğunu söyleyebiliriz. Aynı Rusya’nın Türkiye ve Mısır’daki enerji projelerinde de söz sahibi olduğunu, Lübnan’daki enerji çalışmalarında Rusya ve Fransız şirketlerinin ortaklığını da  düşündüğümüzde Libya’da bir uzlaşı noktasına varılabileceğini öngörebiliriz. Netice itibariyle de Yunanistan’ın bu süreçte İtalya ile deniz yetki alanına ilişkin bir anlaşma imzalamasına karşın hem askeri hem de jeopolitik ve enerji politikası-ekonomisi  bakımından çok da etkin olabileceğini söyleyemeyiz... Ancak yine de İtalyan Edison ve Yunan DEPA şirketlerinin East-Med çerçevesindeki konsorsiyum bir olgu!

ABD’nin bu diplomasi oyunundaki yönelimi de bölgenin şekillenmesinde önemli rol oynayacağını söyleyebiliriz. Trump’ın farklılaşan dış politika yaklaşımının Libya ve Akdeniz’deki yansımaları hala daha netleşmiş değil... Ancak ABD’nin bölgedeki çıkarlarından kolay vazgeçebileceğini söylemek zor...

Kısacası rekabetin ve işbirliğinin aynı anda vuku bulduğu Büyük Oyun devam ediyor...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.