Fransa sadece J. J. Rousseau, Edith Piaf veya Sorbonne değil!

Fransa sadece J. J. Rousseau, Edith Piaf veya Sorbonne değil!

Fransa denince aklımıza neler geliyor?

Çok şey gelebilir...

Akademik  bir algıyla  J.J.Rousseau,  Pierre J. Proudhon, Michael Foucalt, Louis Althusser, ve daha niceleri hemen aklımıza gelebilir...

Sorbonne Üniversitesi ise bilim üretildiği evrensel bir kurum niteliğinde...

Eşitlik, özgürlük ve sosyal sınıfların ilişkileri üzerine kafa yoran, devlet nezdinde toplumu özgürleştirmeye çalışan düşünürler...

Seçici bir sanat yaklaşımyla İkinci Dünya Savaşında esirlerin kamplardan kaçmasına yardımcı olan ve hala daha yeri doldurulamayan Edith Piaf hemen aklımıza geliyor...

Sinema dalında ise Kazablanka doğumlu Jean Reno hemen aklımıza geliyor, Gerard Depardieu’yu da unutmuyoruz...

Son döndemde ise Isabelle Geffroy (Zaz) ve Derniere Danse gibi ses sanatçıları popüler kültürün birer parçaları...

Paris’te Shakespeare and Company’de eski bir kitap ararsınız veya ruhunuzu rahatlatan güzel müzikleri dinlerken kahvenizi yudumlarsınız...

Shakesperae’den çıkıp Latin Quarter’e (Mahallesi) yürüyebilirsiniz, kafeleriyle, ışıl ışıl sokaklarıyla  ve renkli insan coğrafyasıyla sizi cezp eder...

Fransa’nın kırsalında ise hayvancılıkla ve tarımla uğraşan köylülere denk gelirsiniz... Yerelciliğin zirve yaptığı ve yılda 1-2 kez organize ettikleri festivallere yaşamlarını renklendirmeye çalışan köylüler...

Fransa bu bahsettiklerimizden ibaret değil elbette...

Fransa’nın başka bir yüzü daha var...

Öncelikle şunu anımsatmakta yarar var, Fransa Charles De Gaulle ve François Mitterand gibi siyasetçilerin yanı sıra, Nicolas Sarkozy ve Emmaneul Macron gibilerini de siyaset sahnesine süren bir ülke...

Fransa’nın sömürgeci kimliği ise yukarıda bahsettiğimiz sanatsal ve akademik figürleri sayesinde pek de anılmıyor aslında...

Cezayir’de yaşananları çok anımsayan yok...

Onlar geçmişte kaldı diyebiliriz...

Peki ya şimdi...

Dünya haritasına bir an için baktığımızda Fransa’nın küresel anlamda oynadığı rolü daha iyi kavrayabiliyoruz...

Mali’de uranyum kaynaklarını güvence altına almak için konuşlandırılan Fransız askerleri aklıma geliyor ilk önce... Nükleer enerji için uranyum gerekli, o nükleer enerji ki Paris’in cadde ve sokaklarını ışıl ışıl ediyor... Mali bu yüzden Fransa ve Fransız enerji şirketleri için önemli!

Libya’da ise 2011 yılından itibaren Fransa’nın fiilen iç savaşa müdahil oluşu var... Fransız Le Monde Gazetesi Şubat 2016 yılında yaptığı yayında Fransa’nın özel kuvvetlerinin Libya’ya gizli bir şekilde  konuşlandırıldığını yazmıştı!

Libya’da Hafter’den yana tavır alan Fransa’nın derdi Total şirketi’nin Libya’daki petrol kaynakları üzerinde geçmişten gelen egemenliğini korumak... Bu bakımdan Sirte kenti Fransa için çok önemli!

Fransa’nın deniz aşırı askeri üsleri ve operasyonları Kuzey Afrika ve Kara Afrika ile sınırlı değil elbette...

Fransa günümüzde hala daha Fransız Guyanası’ndan vazgeçmiş değil... O yüzden de Fransa Brezilya ve Surinam ile sınır komşusudur... Para birimi olarak Euro kullanılan Guyana Avrupa Birliği’nin Güney Ameirka’daki toprak parçasıdır... Fransa burada 2000’nin üzerinde asker bulundurmaktadır...

Hint okyanusundaki ‘’Dağınık Adalardaki’’ Fransız egemenliği mevcut...  Antartika’nın Adelie ismi verilen kısmında da 1924’ten beri Fransa’nın egemenlik iddiası devam etmektedir...

Fransa’nın BM şemsiyesinde küresel düzeydeki operasyonlarını ve asker konuşlandırmalarından bahsetmedik bile...

Günümüzde 30 binin üzerinde Fransız askerinin Fransa ana karasının dışında konuşlandırıldığını söylemek mümkün... Amaç askeri güç kullanmak suretiyle ekonomik kazancın devamı!

Sonuç olarak Fransa ışıl ışıl Paris caddeleriyle ve seçkin sanatçı ve akademisyenlerden ibaret değil... Arada bir anımsamakta yarar var diye düşünüyorum... Ne de olsa AB  vatandaşıyız ve AB’nin de lokomotif ülkelerinden birisi Fransa!