Dış politikada idrak etme sorunu...

Yayın Tarihi: 10/08/20 09:12
okuma süresi: 5 dak.

Uluslararası ilişkiler sistemi içerisinde aktörlerin çeşitliliği bir gerçeklik olmakla birlikte, devletler bir ülkenin dış politika yöneliminde ister aktör olarak değerlendirin isterse araç olarak önemli bir rol oynamaktadırlar...

Devletlerin dış politikada karar alma sürçlerinde çeşitli faktörler rol oynamaktadır...

Liberal batılı ülkelerde , sivil toplum örgütleri-çok uluslu şirketler ve oluşturulan kamuoyu devletin dış politika yönelimini belirlemesinde önemli rol oynarlar... Elbette bürokrasi ve siyasal erkin de rolü var ancak hükümet dışı kuruluşların oynadıkları rol çok önemlidir...

Tam anlamıyla liberal bir yapıya sahip olmayan veya Avrupalı olmayan devletlerde ise bürokrasi ve siyasi erk karar alma sürecinde daha güçlü bir role sahiptir...

Ortadoğu  ülkeleriyle birlikte Avrasya coğrafyası bu kategoriye daha yakındır diyebiliriz... Diğer bir deyişle Siyasal erk ve geleneksel devlet kurumları dış politikada daha belirleyici olurlar...

O yüzden kendi coğrafyamıza bakarken de Batı merkezli bakış açısından sıyrılmak zorundayız...

Esas konumuza dönelim...

Dış politikada karar vericilerin idrak-bilişsel durumları oldukça önemlidir...

İdrak-bilişsel bağlamında karar vericilerdeki özellikleri ön plana çıkmaktadır...

Kimi zaman geçmiş tecrübelerin de dış politika idrak bağlamında yanıltıcı olması muhtemeldir...

Çok fazla geçmişe gitmeye gerek yok, yakın tarihe bakarak devletlerin  dış politika yönelimlerinde idrake bağlı nasıl hatalar yaptıklarını görebiliriz...

Duygusallık ve hırs karar alıcıları hataya itmektedir...

Irak’ta Saddam Hüseyin’in rasyonaliteden uzaklaşan yaklaşımı neticesinde idrak etme algısının kapanmasına ve önce iktidarını sonra da hayatını kaybetmesine neden olmuştur...

Slobodan Miloseviç ise aşırı milliyetçi isterilerine yenik düşerek yeni dünya düzenini idrak edememiş ve BM ve NATO’nun müdahalelerine zemin hazırlayarak  Yugoslavya’nın dağılmasına neden olmuştur...

George W. Bush da ikiz kulelere yapılan terör saldırısı sonrasında rasyonaliteyi kaybetmiş ve tutunum ideolojisi çerçevesinde hareket etmiştir... Neticesinde de ardından ABD derin bir ekonomik krizle karşı karşıya kalmıştır...

Dış politikada tutunum ideolojisi yerine pragmatik bir dış politikanın belirlenmesi devletlerin uluslararası ilişkiler alanında daha fazla manevra alanına sahip olmalarına neden olmaktadır... İran’da Rafsancani dönemi buna iyi bir örnektir diyebiliriz...

İdrak-bilişsel olma hali devletler arası ilişkilerde sosyolojik gerçeklere dair farkındalığa sahip olma  anlamına gelmektedir...

Bu farkındalık  geçmişte yaşanan tecrübelerle de ilişkilendirilir...

Yaşadığımız coğrafyada devlet yönetimine ve topluma dair en azından ‘’geleneğe’’ de bağlı kalmak isterseniz İbn-i Haldun’u ya da Yusuf Has Hacib’in yazdıklarına bir bakarsınız ... Size temel oluştururlar ve sizler de yakın geçmişte etrafınızda yaşananlara dair bir düşünürsünüz... Tutunum ideolojisi-ideaların yerine daha gerçekçi-pragmatik ve ilişkide bulunduğunuz veya etkilemek istediğiniz ülkelerin sosyolojik yapısını-insan faktörünü dikkate alarak dış politika yönelimi belirlersiniz...

Minalayalar’ı yaşadığımız bugünlerde yakın geçmişe dair 1-2 örnek verdim, hepimize kıssadan hisse diyorum!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.