Doğu Akdeniz'de Çözümün Anahtarı: Hazar Tarzı Müzakere

Yayın Tarihi: 25/08/20 12:55
okuma süresi: 10 dak.

                  Doğu Akdeniz’de uzun zamandır gerilime tanık oluyoruz... Güncel yorumlara göre hidrokarbon kaynakları gerilimin nedeni... Ancak unutmamamız gereken bir şey var ki Akdeniz havzası hidrokarbon gündeme gelmediği dönemde de küresel ve bölgesel güçler açısından önem arz etmekteydi...

                  Jepolitik kuramların en önemli temsilcilerinden Nicholas Spykman’in belirttiği üzere Süveyş Kanalı , Akdeniz ve Hint Okyanusunu birleştiriyor,

                  Bu bağlamda dönemin Filistin’i ve Suriye’si ise kavşak noktaları.....

                  Akdeniz aynı zamanda Hint Okyanusu ve Atlantik Okyanusunu birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görmekte...

                  Rimland’ın merkezlerinden bir tanesi diyebiliriz...

                  Kısacası hidrokarbon olmasa dahi, ticaret rotası olma bağlamında, ekonomik, askeri ve siyasi açıdan önemini hiç yitirmeyecek bir bölge niteliğinde...

                  Münhasır Ekonomik Bölge (MEB), Kıta Sahanlığı (KS) ve NAVTEX gibi konular son dönemde Akdeniz genelinde tartışmanın merkezinde...

                  Akdeniz yarı kapalı bir deniz görüntüsüyle Karadeniz ile birlikte Hazar denizine en çok benzeyen denizlerden...

                  20 yıla yakın bir süre Hazar Denizi üzerine kıyıdaş ülkeler arasında paylaşım sorunu yaşandı...

                  Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte İran ve Sovyetler Birliği arasındaki anlaşma geçerliliğini yitirdi...

                  Bir anda Rusya, Kazakistan, Azerbaycan, Türkmenistan ve İran ile birlikte 5 ülke Hazar denizinde kıyıya sahip oldu...

                  1210 uzunluğa ve  210-410 kilometre genişliğe sahip olan Hazar’da kıyıdaş ülkelerin paylaşım konusunda farklı perspektiflere sahip olmaları bölgesel sulh bağlamında sıkıntı yaratmıştı...

                  20 yıla yakın süren tartışmalar nihayetinde Ağustos 2018’de sona erdi...

                  Hazar deniz mi? Göl mü? Tartışmaları yerine kıyıdaş ülkelerin katıldığı çoklu bir konferansla paylaşım sorununa çözüm bulundu...

                  8.5 Trilyon Metreküp Doğalgaz rezervinin varlığı elbette kıyıdaş ülkelerin arasında uzlaşının gecikmesine yol açan sebeplerden bir tanesi, diğer sebep ise Hazar denizinde kıyıdaş ülkeler arasında 400 Millik bir mesafenin olmaması, yani MEB veya KS’de hiçbir kıyıdaş devletin 200 Millik bir alana sahip olamamasına neden olmaktadır.... Bu durum da tartışmanın yıllarca sürmesine neden olmuştur...

                  Bu arada Hazar’da var olan  değerli Mersin balığını ve Hazar Havyarını da unutmayalım!

                 Sonuç olarak,  Ağustos 2018’de Kazakistan’ın Akdağ kentinde kıyıdaş ülkeler tarafından imzalanan anlaşmanın özeti şu şekilde:

                 İlgili Anlaşmanın 3. maddesinin 6. Bendine göre Hazar’a kıyısı olmayan devletler herhangi bir askeri faaliyette bulunamayacaklar.

                 5'inci Maddede ise Hazar Denizinin karasuları, balıkçılık bölgesi ve ortak deniz alanı şeklinde bölünmesine karar verilmiştir.

                 7. Maddede ise her ülkenin kendi karasularının 15 Mile kadar olduğu vurgulanırken, buna ek olarak 9.Maddede belirtildiği üzere 10 millik ekstra bir balıkçılık alanı yaratılabilecek, sonuç itibariyle her bir kıyıdaş ülke 25 Millik kendi alanına sahip olurken, bununla birlikte geriye kalan kısımlar ise tarafsız bölge olarak tüm kıyıdaş ülkelerin ortak kullanım alanı olmaktadır... (Anlaşmanın tam metni için bkz. http://en.kremlin.ru/supplement/5328 ).

                  Dönelim Akdeniz’deki paylaşım sorununa, daha önceki yazılarımda da belirttiğim üzere Akdeniz’de de Birleşmiş Milletler Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesinde (UNCLOS) belirtilen MEB’in veya Kıta Sahanlığının her bir kıyıdaş ülke için 200 Mil olması imkansız, çünkü kıyıdaş ülkelerin aralarındaki mesafe Hazar’a benzer şekilde 400 Milden az...  Aralık ayında Kıbrıs Postasında yazdığım makalemde BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin  74. Ve 83. Maddelerine gönderme yapmıştım. İsterseniz anımsayalım;

                  ‘’ BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne bilindiği üzere bölge ülkelerinden Türkiye, İsrail ve Suriye taraf değiller, ancak ilgili sözleşmeye taraf olan ülkeler BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin (BMDHS) esas alınmasını öngörüyorlar. Peki, BMDHS şu anda karşı karşıya olduğumuz benzer durumlar için ne diyor? İlgili sözleşmenin 74. ve 83. maddelerinde şu ifade yer almaktadır: “Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında münhasır ekonomik bölgenin-kıta sahanlığının sınırlandırılması hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyla, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile yapılacaktır’’ (Bkz. BMDHS,1982).

…Bu bağlamda tek çözümün devletlerarasında bir anlaşmayla mümkün olacağıdır. Burada da referans olarak BMDHS’nin 74. ve 83. maddeleri dikkate alınabilir... Başka bir deyişle Akdeniz’e kıyısı olan tüm ülkelerin bir araya gelerek uzlaşması ve imza atması gerekmektedir.’’ (Kıbrıs Postası, 2 Aralık, 2019).

                       Sonuç olarak Doğu Akdeniz’deki MEB ve Kıta Sahanlığı gibi konuların çözümü tüm kıyıdaş ülkelerin bir araya gelmeleriyle mümkündür. Kısacası çok taraflı bir konferans-müzakere tek çözüm yolu.. Ancak Doğu Akdeniz’in ortasındaki Kıbrıs’taki sorununun varlığı bunu imkansız kılıyor!  O zaman da  çare şu:  Kıbrıslı Türkler taraf- özne olarak bu süreçte yer alacaklar ve bununla birlikte Kıbrıs sorununun bütünlüklü çözümü sağlanacak. Başka bir deyişle Doğu Akdeniz’deki paylaşım sorununun-geriliminin sonlandırılması Kıbrıs sorununun çözülmesinden geçiyor!

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.