Siyaseten solun yeni baharı: Çevrecilik!

Yayın Tarihi: 21/12/20 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Yıllar önce Tanıl Bora "Milliyetçiliğin Kara Baharı" kitabını yayımlamıştı... Bora’nın yayınladığı kitabın isminden esinlenerek yazımın başlığını koyduğumu söyleyebilirim...

Her ne kadar mevzu farklı da olsa!

Hafta sonu köye (Arçoz) doğru yol alırken Cumartesi günü İskele-Long Beach’te organize edilen ve destek amaçlı katıldığım eylem aklıma geldi...

Eylemin amacı malum, eylemcilerin bakış açısına göre Long Beach sahiline inşa edilecek otelin plajın doğal yapısını bozacak nitelikte!

Küresel düzeyde çevreci hareketler 1960’lı yıllardan itibaren etkili olmaya başladılar...

Önce sivil toplum insiyatifi düzeyinde daha sonra ise siyasal parti düzeyinde çevreci-yeşil hareketi küresel anlamda temsiliyet düzeyine ulaştı...

Çevreci hareketlerin ekolojik dengeyi korumak adına yaklaşımları oldukça geniş bir spektruma sahip...

Çevreci partiler ve sivil toplum örgütleri kendi aralarında farklı yaklaşımlara sahip olabiliyorlar... İlgili oluşumlar arasındaki farklılıklar başka bir günün konusu olsun...

Günümüzde çevreci hareketlerin toplumsal tabanı ve bununla birlikte ilgilenilen çevre sounlarına ilişkin biraz kafa yormakta var diye düşünüyorum...

Yukarıda da belirttiğim üzere çok geniş bir bakış açısıyla günümüzde çevreci örgütlenmeler eylemlelilik içine giriyorlar...

Küresel düzeyde çevreci hareketlerin tabınını orta sınıf oluşturuyor...

Gelir düzeyi orta ve hatta üzerinde olan kesimler...

Beyaz yakalılar, yani üniversite eğitimi almış ofis çalışanları çevreci hareketlerde baş rolde oluyorlar...

Sosyal bilimcilerin yaptıkları bir çok çalışmada bu veriler ortaya konuyor...

Elbette bu hareketlerde yer alanları salt orta sınıf veya üzeri olarak tanımlamak doğru değil...

Bu kişiler doğaya duyarlı ve bununla birlikte gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakabilme endişesiyle hareket eden ve çevre bağlamında belli bir bilince sahipler!

Çevreci olmak aynı zamanda bir yaşam biçimi...

Sokağa sadece çöp atmamakla çevreci olmamız pek mümkün değil...

Kullandığınız araca (emisyon oranına), toplu taşımaya bakışınız, enerji santrallerine bakış açınız, plastik kullanımınız, geri dönüşüme katkınız, kağıt kullanma oranınız, dijital yaşam ve etkileri v.s.

Kısacası saymakla bitmez....

Gelelim sırat köprüsüne...

Çevreci hareketlerin ortaya çıkışı aslında  diyalektik bir süreç...

Sanayi devrimi ve ardından ağır sanayi atıklarının ortaya çıkardığı çevre sorunları! Sonuçta çevreyi koruma gereksimi...

Ancak sanayisi gelişmeyen ve bununla birlikte yatırım ihtiyacı duyan ülkelerde ise çevreden önce yatırım talebi ön plana çıkıyor... Kısacası tuzları kuru değil!

İnsanlık yani çevreci hareketler bunun da çaresini buldular ve sürdürülebilir kalkınma kavramını ve pratiğini ortaya çıkardılar, özellikle iskandinavya ülkeleri bu konuda başarı sağladılar...

Başka bir deyişle vahşi kapitalizm evcilleştirildi...

Gelelim ülkemize, hem kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi hem de çevre diyoruz!

O zaman sürdürülebilir kalkınma kaçınılmaz...

Bir çok hususu idrak etme zamanı, inşaat sektörü ekonomiye katkı yapan bir sektör, ancak ekonomik kalkınmada sürdürülebilir bir sektör değil...

2000’li yılların başında yapılan hatalardan dolayı plansız bir şekilde inşaat arzıyla ve peşi sıra iflaslarla karşı karşıya kaldık... Kuzey sahil şeridi bomboş binalardan ve yarım kalmış inşaatlardan geçilmiyor...

Öncelikle şunu idrak etmeliyiz...

Sürüdürlebilir bir kalkınmayı yani gelecek kuşaklara katkı sağlayacak bir ekonomik modeli benimsemek durumundayız...

Planlı şekilde toprak analizlerini de dikkate alarak, turizm amaçlı yatırımlarının yapılması ve doğayla olabildiğince uyum göstermesini mümkün kılmalıyız....

Bunun yanı sıra, eko turizmin tarımsal üretime ve insanlarımızın bütçesine katkı yapması da mümkün, bunun iyi örenkleri az da olsa var...

Siyasetin sol kanadının bu konuda yeni bir bahar yaşaması mümkün, dünyada çok kötü şeyler oluyor, ama iyi şeylerin başında da kaçınılmaz bir ihtiyaç olan ve orta sınıfın bilinçlileri tarafından liderlik edinen çevreci hareket var.....

Orta sınıf, çevreci bilincini en alt katmandaki sosyal sınıfların ekonomik durumunu da düşünerek hareket eder ve yukarıda defaten vurguladığım sürdürülebilir kalkınma pratiğine odaklanırsa hem ekonomik hem de çevresel anlamada daha yaşanılabilir bir Kıbrıs mümkün...

Yeni bir bahar mümkün...

Doğayla uyumlu bir yaşam dileğiyle iyi bir hafta diliyorum... 

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.