Jeopolitik mücadele: Rusya-NATO gerilimi...

Yayın Tarihi: 07/02/22 07:00
okuma süresi: 6 dak.

KKTC’deki seçimlerin ardından yeniden uluslararası politikaya daha fazla odaklanma noktasındayız... Uluslararası politikadan bize ne diyebilecek durumda değiliz, çünkü günümüz dünyasında ortaya çıkan askeri, siyasi ve ekonomik olgular bizlerin de sosyal ve ekonomik yaşamını derinden etkilemekte...

Gelelim gündemdeki meseleye,  her ne kadar Rusya-Ukrayna krizi olarak anılsa da meselenin temelinde Rusya-NATO  gerilimi var...

NATO’nun genişlemesi, Rusya tarafından yıllardır tehdit olarak algılanıyor. Rusya’nın bunu tehdit olarak algılamasının en büyük sebebi de NATO’nun İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından ABD’nin izlediği çevreleme politikasına benzer politikayı Karadeniz’de ve Baltık bölgesinde izlemesidir. (ABD 1946 yılından itibaren, ABD Dışişleri Bakanlığı Sovyet uzmanı George Kennan’ın öngördüğü çevreleme politikasını Soğuk Savaş boyunca izlemişti)

Rusya yayımladığı güvenlik doktrinlerinde de defalarca NATO’nun genişlemesinin Rusya’nın ulusal çıkarlarına ve güvenliğine tehdit  oluşturduğunu belirtmiştir.

Rusya’nın 2000, 2010 Askeri Doktrini ve 2008’de Koruma Sorumluluğu (R2P) çerçevesinde Gürcistan ile girdiği savaş ve  2015’te yayımladığı  Deniz Doktrini önemli dönüm noktalarıdır.  Bunlar askeri ve jeopolitik anlamda dönüm noktaları olurlarken, 2003 ve 2009’da Rusya yayınladığı enerji stratejileriyle enerji sektörünü millileştirmek suretiyle enerji projelerini bir dış politika aracı olarak da kullanmaya başlamıştır.

Böylelikle Rusya stratejik-enerji sektörlerini millileştirerek-kamulaştırarak devletin döviz ve altın rezervlerini artırmıştır. Bu önemli noktayı atlamadan Rusya-NATO (Rusya-Ukrayna) gerilimini iyi okumamız gerekir.

Rusya burada NATO’nun Baltık (Estonya, Litvanya, Letonya ve Polonya da buna eklenebilir) ve Balkan ülkeleri (Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya) üzerinden bir genişleme ve çevreleme politikasını (silahlanma) durdurmasını talep etmektedir. Buna ek olarak Ukrayna’nın Karadeniz’de NATO’nun bir parçası olması halinde son kalenin düşüşü ve neo-liberal politikaların NATO üzerinden yayılması olarak algılanıyor. Rusya’nın bu karşı duruşunu Akdeniz’de de görmek mümkündür. Öyle ki, Rusya Suriye, Mısır, İsrail ve Sudan üzerinden hem Akdeniz hem de Afrika’da etkinliğini artırmaya çalışırken, ABD ise Güney Kıbrıs ve Yunanistan üzerinden bölgedeki etkinliğini artırmaya çalışıyor... Keza bu noktada Fransa’nın son dönemdeki atağını da unutmamak gerek...

Jeopolitik gerilim geniş bir alanda artarken, Macaristan da tavrını Rusya’ya yakın olarak alıyor! Bir diğer  NATO üyesi Türkiye ise hem Ukrayna hem de Rusya ile yakın ilişkilerde olması nedeniyle olası bir savaşı engellemek amacıyla arabulucu rolünü oynamaya çalışıyor ! Ancak bu süreçte özellikle ABD’nin Yunanistan’ı bir askeri üs haline çevirdikten sonra Türkiye’ye yaklaşmadığı da gözden kaçmıyor!

Gelelim Rusya ve Çin arasında varılan mutabakata, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Pekin^de Çin liderli Şi Cinping ile 4 Şubat 2022’de yaptıkları görüşme neticesinde yayınlanan ortak metinde NATO’nun genişlemesine açık şekilde karşı çıkılırken, BM Güvenlik Konseyi’nin rolünün güçlendirilmesine ve çok kutuplu dünya sistemine vurgu yapıldı (Orjinal metin için bkz. Rusya Dışişleri Bakanlığı Web sayfası, en.kremlin.ru).  Taraflar aynı zamanda ABD’nin Asya-Pasifik bölgesinde negatif etkisine karşı da tepkilerini ortak metinde açıkça dile getirdiler. Buna ek olarak enerji ve diğer ekonomik alanlarda Şangay İşbirliği Örgütü çerçevesinde de ilişkilerin derinleştirileceğinin altı çizildi. Özetle, Rusya ve Çin her ne kadar Sibirya bölgesinden dolayı bir rekabet içerisinde olsalar da, şu anda ortak bir karşıtlık üzerinden ittifaklarını ve işbirliklerini derinleştiriyorlar.  Rusya, Çin için önemli bir enerji arzı olurken, Çin ise Rusya’nın AB’ye ihraç ettiği doğal gazın 3 katını ihraç edebileceği  yeni bir enerji pazarı olarak bakıyor. Bu bağlamda da projeler hayata geçirilmeye başladı bile...

Sonuç olarak gergin bir bekleyiş var, Rusya, ‘’NATO-Ukrayna’’ konusunda Çin’i yanına almış durumda, Batı’nın olası yaptırımlarını Çin ile aşabileceğine inanıyor. Öyle ki, Rusya ve Çin arasındaki ticaret hacmi 150 Milyar ABD Dolarına yaklaşmış durumda...

Askeri uzmanlar Rusya’nın Ukrayna’yı tamamıyla ele geçirmesi maksimum 48 saat alır diyorlar ! Bunun sonucu da Avrupa’ya yaklaşık 5 milyonluk bir sığınmacı akışı!

Gerilimin savaşa dönüşmesi düşük bir olasılık, ancak Ukrayna’da bir iktidar değişimi büyük bir olasılık!

Jeopolitik mücadele Avrupa’nın kuzeyinden Akdeniz, Afrika ve Asya-Pasifik’e kadar uzanıyor...

Kısacası romantik veya liberal yaklaşımlarla uluslararası ilişkilerdeki süreci okumak pek mümkün değil...

Not: Unutmayalım ki, liberalizm ve jeopolitik mevzusuna dair  Francis Fukuyama bile özür dileyerek ortaya koyduğu savdan vazgeçti...

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Kuzey Kibrisli09/02/22 11:23
Liberalizm, sosyalizm vs…. gibi yaklaşımlar coğrafya ve güvenliği her zaman öncelik olarak alan Realist ekol karşısında çerez gibi kaldılar, kalıyorlar ve gelecekte de kalacaklarmış gibi görünüyor. Tabii ki ezici çoğunluğu romantik olan Kuzey Kıbrıs Türk halkına bunu anlatmak benimsetmek çok zor bir iştir. Esas tuhaf olan ise realist ekol yaklaşımlarının proje ve planlarını yüzyıllardır en acımasız şekilde uyguladığı coğrafya olan Kıbrıs adasında doğup büyümüş ve yaşamakta olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti vatandaşlarının, özellikle de 50 yaş altı jenerasyonlarının, zaman ve mekandan bihaber ne yaptığını bilmeden ahkam kesmeleri sanırım (çok) Milli Eğitim ve (ultra) Kültür Bakanlığımızın ve eğitim sistemimizin yarattığı bir şaheserdir…. Şunu da eklemek lazım Sn Özsağlam, ne zaman ki toparlanan Rusya enerji sektörünü ve askeri gücünü geliştirdi işte o zaman Avrupa’nın askeri güvenliğine harcamadığı ve hovardaca dünyaya caka sattığı savurgan bütçeleri günümüzde güvenlik sorunları ve gelecek için de ciddi ekonomik sorunlar olarak ortaya çıkmaya başladı. Özet olarak nasıl ki ABD kendisine zıt olan bir bloktan ve tamamen bağımlı bir ülkeyi sınırında komşusu olarak görmek ve yaşamak istemiyorsa aynı şekilde Rusya da mevcutların üzerine bir de Ukrayna’yı sınırına dayanmış ve başkenti Moskova’ya yarım günlük mesafede NATO’ya bağımlı olan bir oluşumu görmek istemiyor. İşte bu Realist Ekoldür. Liberalizm karşılığı olmadan basılan dolarlar gibidir….