Toplumsal kriz!
Son günlerde yaşadıklarımızı Kriz olarak adlandırabiliriz...
Öncelikle kriz kelimesinin mealini anımsayalım…
Türk Dil Kurumuna göre: Bir kimsenin yaşamında görülen ruhsal bunalım, ekonomik anlamda çöküntü…. Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında güç dönem, bunalım, buhran…
KKTC’de yaşanan kriz, ekonomik anlamda bir çöküntü, siyasal anlamda ise tam bir bunalım ve buhran dönemi…
Bugünlere nasıl mı geldik ?
Siyasette liyakatı dışlayan, nepotizmi, patronaj sistemini benimseyerek ve gerçekler yerine demagojinin hakim olduğu siyasal atmosfer sayesinde bugünlere geldik...
Son dönemde sayın Sucuoğlu’nun ve onu destekleyenlerin kişisel ‘’siyasal’’ hırslarına teslim olmuş bir anlayış ve pratiği! Geçtiğimiz hafta çıktığım bir televizyon programında Sayın Sucuoğlu’nun bu topluma daha fazla zarar vermeden, hırslarını-tutkularını bir tarafa bırakması gerektiğini vurguladım! Ancak tavırlar malum...
Bu tavırların neticesinde siyasete ve siyasetciye olan saygı ülkemizde erozyona uğradı... Bununla da kalmadı, yukarıda bahsettiğim faktörlerden dolayı dışta da saygıya dair bir iz kalmadı...
Özne ve irade denen kavramlardan bahsetmek de zor artık!
Yaşadığımız kriz sürecini anlamlandırmak sanırım çok da zor değil... Yukarıda bahsettiklerimiz yeter... Elbette burada topluma da bir mesaj vermek gerek! Niye mi? Çünkü yaşananların merkezinde seçilen siyasal temsilciler var ve bu seçilenleri seçen de toplumumuz!
Seçme kriterleri de malum. En çok düğün dernek etkinliklerine katılan, ya da tıp doktoru olma ve seçmenle duygusal bağ kurma hali, biraz da hamaset-demagoji tamamdır!
Hal böyle olunca da ekonomiden ve siyasal istikrardan bahetmek mümkün olmuyor...
Mali disiplinsizlik bağımlılık ilişkisini zirveye taşıyor...
Mali disiplini bu tarz-ı siyasetle sağlamak nasıl olacak ki?
Çünkü militan istihdamlarına ve liyakatsız atamalara prim veriyorsunuz...
Stratejik de davranmıyorsunuz... Çünkü size stratejik davranmayı anlatacak birisi de yok yanınızda...
Tüm bu bahsettiklerimiz bir araya gelince de siyaseten de inandırılıcığınız ve gücünüz kalmıyor!
Toplum olarak bir çöküntüye doğru hızla gidiyoruz demek isterdim, ama maalesef onu da diyemiyorum, çünkü çöktük...
Oyun bitti!
Statüko diğer bir deyişle sürdürülemez yapı son noktaya geldi ve nihayetinde iflas etti!
Şu anda toplum olarak yıkılan duvarın altındayız ve zor nefes alıyoruz!
Sorumlular mı? Kimdirler diye sorabilirsiniz... Sorumlululara ilişkin yelpaze oldukça geniş, yıllların yanlışlıkları ve o yanlışlıklıklara son dönemde eklenenler ortada...
Zor bir dönemden öteye, duvarın altında kaldık ve çıkmamız gerek, asgari düzeyde bir mutakabakatla toplumun tüm kesimlerinin ve farklı siyasal görüşlerin belli başlı konularda birlikte hareket etmesi gereken bir dönemdeyiz... Aksi halde toplumsal anlamda kendi kendimizi imha etme noktasında olacağız...
Siyasal kriz artık toplumsal bir krize dönüşmüş durumda, ilerleyen günlerde önlemler almazsak sosyal patlamalara tanıklık edeceğiz...
Kendimize gelmek zorundayız!
Demagojiden uzak- rasyonel çözüm yollarını bularak hareket etmek durumundayız, hızlı ve kararlılık gerektiren bir süreç başlamalı... Bu süreçte toplum da yönelendirilmeli tüketim toplumu kategorisinden hızla uzaklaşmak gerekiyor....
Yeniden yapılanma dönemi olacak bir sürecin alt yapısını oluşturmak elzem...
Her şeye rağmen umut insanda diyorum ve yine herşeye rağmen herkese iyi bayramlar diliyorum...
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.