Peki ne olacak şimdi?

Yayın Tarihi: 29/12/15 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Su ile ilgili anlaşmanın iki ülke arasında mutabakata varıldığını ve hükümetin CTP kanadının parti meclisinin ise bunu son dakika reddettiğini birkaç gündür yaşanan gelişmelerden öğrendik.

Benim CTP Parti Meclisi'nin ülkeyi ilgilendiren kararlarda hükümet ve meclis üzerinde söz söylemeye hakkı olmadığı ile ilgili dünkü yazıma yine saldırı niteliğinde eleştirilerin yanı sıra, CTP içerisinden alkışlayanların sayısı da az değildi hani. Gerçi onlar sosyal medya üzerinden bu takdirlerini iletmeyip gizli gizli fikrime katılmak durumunda kaldılar.

Bu arada dünkü yazımdaki 'Parti Meclisi karar vereceğine referanduma gidelim halk karar versin' şeklindeki fikrimin çok da ütopik olmadığı ortaya çıkmış oldu. Bu konuda da ciddi ciddi önemli ağızlarla aynı fikirde olduğumu görmek de ayrıca heyecanlandırmadı desem yeridir.

Demokrasi noksanlığı diye şikayet ederken doğrudan demokrasiye geçmek önemli bir deneyim olurken, birçok sorunumuzun çözümüne de yardımcı olacağı düşüncesi cazip geliyor ne yalan söyleyeyim. Düşüncesi bile, partilerde oluşturulan ekipciklerin, yüzbinlerce kişinin geleceği ile ilgili hayati kararlar vermesinin önüne geçmesi açısından yüzüme rahatlatıcı bir gülümseme getirdi doğrusu.

Düşünüyorum da sorun gerçekten suyun yönetimi mi, yoksa hükümetin büyük ortağının suyun ardından bekleyen Ekonomik Protokolü imzalamak için kendi kendine yarattığı bir kriz midir şu an içerisinden geçmekte olduğumuz vaziyet?

Yani sen Maliye Bakanı'nı gönder gidip müzakere etsin, Türkiye Hükümeti ile mutabakata varsın, sonra da "Parti Meclisi kararıdır" deyip bakanı rezil rüsva et.

Birikim Özgür bir daha Ankara'ya gidip ciddi bir şey konuşamayacak hale getirdi onu partisi gibi görünüyor dışarıdan. Ankara'dakiler, "Seninle el sıkıştık, Parti Meclisin reddeder mi? Bir sorup gelsene" derlerse ne olacak o adamın Bakan olarak itibarı ve karizması nice olur.

Bu yazının ortasındayken, Cumhuriyetçi Türk Partisi'nden etkili ve yetkili birisi beni aradı.

Normalde hükümet icraatlarının Parti Meclisi'ne getirilmediğini ancak su konusunun politik bir konu olduğunu ve Cumhuriyetçi Türk Partisi'nin bu konuda bir pozisyonu olduğunu anlattı. Ben de kendisine bununla ilgili bir sorunum olmadığını ve tabi ki bir partinin politikası olabileceğini ve bunu uygulamak isteyebileceğini söyledim ancak dünkü yazım temelindeki konuşmamıza binaen, CTP Parti Meclisi'nin tüm halkı her anlamda ilgilendiren bir konu üzerine sırf ideolojik nedenlerden dolayı karar verebilme yetisine sahip olmadığına inandığım şeklindeki görüşümü yineledim.

"Peki şimdi ne olacak?" şeklindeki soruma ise aldığım yanıt "bilmiyorum" olunca üsteledim ve bu kararı alırken, sonuçlarını ve çıkış yollarını düşünmez misiniz siz o parti meclisinde" deyince iki olası senaryo ortaya çıktı.

Ya hükümet bozulacak.

Ya da su tartışması teknik düzeyden siyasi düzeye çekilip yeniden tartışılacak.

Her iki senaryo, çok parlak görünmüyor doğrusu.

Hükümetin bozulması ayrı bir dert, KKTC Hükümeti ile Türkiye Hükümeti'nin çoğunluğu medya üzerinden yaşanması muhtemel bir siyasi tartışma ortamına girmesi ise ayrı bir dert.

Tekrar soruyorum.

Ne olacak şimdi?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları