Soğukkanlılık korunamayınca

Yayın Tarihi: 31/08/16 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı damarına basılınca, soğukkanlılığını ne yazık ki yitirdi.

Evet damarına basıldı. Belki de bu iyi niyetli bir talep vesilesiyle oldu ya da onun dediği gibi art niyetli ve olası bir ''hayır'' kampanyasının altyapısının temeli olarak yapıldı ancak neticede damara basıldı ve soğukkanlılık kaybedildi.

Ben kişi olarak özellikle bu hassas süreçte, devletin zirvesinde böylesine bir gerginliğe yer olmadığını düşünen ve söyleyenlerdenim.

Denecek ki UBP ile DP süreci dinamitlemeye çalışıyor.

Böyle bir ihtimalin var olduğunu Cumhurbaşkanı ve ekibi bilmiyor muydu?

Federal bir çözüm değil de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin tanınması üzerine bina edilmiş politikaları bulunan iki siyasi partinin ruhunu Cumhurbaşkanı bilmiyor muydu? Biliyordu ancak bu ruhu okşamayı tercih etmedi.

Cumhurbaşkanı'nı ya da hükümeti suçlamak için yazmıyorum bu yazıyı. Eminim her iki taraf da yazımdan hoşlanmayacak.

Umrumda da değil.

Benim derdim, karşı karşıya oturduğumuz, Kıbrıs Rum Liderliği'nin bıyıklarının altından gelecek olan gülümsemelerdir.

Cumhurbaşkanı soğukkanlılığını koruyamadı.

Bir ara formül ile tüm renklerin Cumhurbaşkanı olmayı başaramadı ne yazık ki.

Ara bölgede çarpıştığı zorlu cepheye yenisini açtı.

Ne olurdu, DP ile UBP'yi sürece ortak etseydi?

İlla onların istediği gibi değilse de farklı bir formülle.

Evet sözünü ettiğimiz siyasi partiler, Kıbrıs sorununun çözümü konusunda sütten çıkmış ak kaşık değil.

Sanki Dışişleri Bakanı "dürteyim de sövsün" der gibi planlı bir çalışma yürütmüş gibi duruyor. Cumhurbaşkanı'nın "cool" durumunun bir gün son bulacağını bilirmiş gibi, dürttükçe dürttü ve sonunda Akıncı, hiç yapmadığı bir şeyi yaptı ve Ertuğruloğlu'na istediğini verdi.

Cumhurbaşkanı'nın bu kızgın ifadesini görmek istemezdim doğrusu.

Evet haksızlığa uğradığını bir komploya kurban götürülmeye çalışıldığını görmüş ve bundan dolayı da kızmış. Bunu anlıyorum ve bu insani yaklaşımla kendimi yabancılaştırmıyorum.

Ancak bir Cumhurbaşkanı, bir lider, soğukkanlılığını korur ve bu sorunun etrafından dolaşacak bir çözüm arar, bulur ve uygular.

Daha önce de yazdım.

Eğer evet denmesini uygun bulacağı bir çözüm planı oluşturursa Sayın Cumhurbaşkanı, buna UBP'lilerin ve DP'lilerin de evet demesine ihtiyacı var.

Ortaya çıkan yeni durumda, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı aynen 15 Temmuz gecesi, halkını FaceTime üzerinden sokağa ve demokrasiye sahip çıkmaya çağıran, son noktaya gelmiş ve son çareyi halkı tankların önüne davet eden Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a benzer bir şekilde, halkı müzakere sürecine sahip çıkma çağrısı yaptı. Hem de yakın ifadeler kullanarak.

Bunun yanlış olduğunu da söylemiyorum.

2002-2004 arası Kıbrıs Türk halkı bunu yaptı zaten.

Müzakere sürecine ve Annan Planı'nın tüm versiyonlarına sahip çıktı, meydanları sokakları eskitti.

Ancak bugün öyle bir ortam var mı?

Cumhurbaşkanı bu çağrıyı yaparken, bunu ölçüp biçti mi?

Yoksa bu çağrı, soğukkanlılığını bir an için kaybetmiş bir Cumhurbaşkanı'nın kızgınlıkla söylediği bir takım laflardan mı ibaret kalacak?

Benim endişem bu noktada.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları