Mahalleme bir doktor lütfen

Yayın Tarihi: 11/05/17 08:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+
Tıp-İş'in eylemini konuşuyoruz. Kimileri kamu doktorlarını yerden yere vuruyor, kimileri ise Sağlık Bakanlığı'nı.

İşin 'eninde sonunda' sağlık hizmeti değil de para noktasında düğümlendiğini hep birlikte gördük. Mutabakat olur mu olmaz mı bilemem. Bu yazıyı yazdığım sıralarda hummalı toplantılar yapılıyordu ama sonucun ne olacağının aslında bir önemi yok.

Tıp-İş eylemden vazgeçebilir de, geçmeyebilir de. Hiç önemli değil.

Sistemi ya da sistemsizliği konuşmadıktan sonra eylem olmuş olmamış, kim nereden ne kadar para almış pek de kimsenin umurunda değil.

Ayşe Teyze ile Mehmet Dayı tedavi olabildiler mi, olamadılar mı? Aldıkları sağlık hizmetinden memnun olup olmadıklarıdır mesele.

Bir televizyon programında söylemişim; Sağlık Bakanlığı'nda karşılaştığım bir kıdemli kamu doktoru hatırlattı.

Ülkemizde, sağlık sistemi ile ilgili sıkıntı aslında "mahalle doktoru" sistemi ile bir kamu sağlık yapısının kurulamamasındandır.

İngiltere ve son 10 yılda Türkiye'de benimsenen ve sorunsuz uygulanan sisteme göre birey, önce mahallesindeki kamu kliniğinde görev yapan pratisyen hekime gider. Orada rahatsızlığını iletir, muayenesini olur. Teşhis konursa (ki bu oran çok yüksektir), reçetesini alır ve tedavisine başlar. Eğer mahalle doktorunu aşan bir rahatsızlık söz konusu ise hasta, uzman bir doktora sevk edilir.

Bizde, başı ağrıyan beyin cerrahına, çişi yakan nöroloji uzmanına, bileği burkulan ortopedi ve travmatoloji uzmanına… doğrudan başvurur. Aslında çoğu rahatsızlıklar, bir sıkı sargı, iki Panadol ya da bir kutu antibiyotik ile tedavisi mümkün rahatsızlıklardır ama bunlar bile KKTC'de uzmanlar tarafından tedavi ediliyor. Hastalar böylelikle birikiyor ve uzman hekimler, uzmanlık isteyen hastalarla yeteri kadar ilgilenemedikleri gibi, eczacı seviyesinde hallolacak ufak rahatsızlıklar için çok kıymetli zaman harcıyorlar.

Doğup büyüdüğüm İngiltere'de mahallemizde bir doktor vardı. Dr. Waters adlı kızıl saçlı, şişman, İrlandalı bir pratisyen hekimdi. 12 yaşıma kadar başka doktor görmedim. Şimdi KKTC'de doğup büyüyen kızım 12 yaşında, biraz da annesinin pimpirikli oluşu nedeniyle, tıbbın her uzmanlık dalı ile müşerref olmuş durumda. Hem de asıl doktorunun haberi bile olmadan.

Tıbbi israf, sadece ilaç, sargı bezi ya da şırınga israfı değil elbette. Yıllarca okuyarak ve üstüne yıllarca tecrübe ile elde edilen uzmanlığın israfı da tıbbi israftır. Hem de en büyüğünden.

Biliyorum, Türkiye deyince keyfi kaçanların sayısı çok ülkemizde. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidarda kalma nedenlerinin başında gelen sağlık reformuna bir bakmak aslında yeterlidir. Show TV'de izlediğimiz, hastane parasını bulamadığı için hastanede rehin kalanlar ve ambulans içerisinde kendisini kabul edecek hastane bulanan kadar hayata veda edenlerden sonra, beş yıldızlı otel konforundaki hastanelerde neredeyse bedavaya tedavi gören mutlu insanlara dönüşen Türkiye'yi kopyalamak istemeyecektir bazı çevreler.

Bu işleri çözen Türkiye'yi kopyalamak istemeyen 'Türkiyefobia'dan' muzdaripler, İngiltere'yi kopyalasınlar bari.

Yoksa birkaç kuruş uğruna, statükonun devamını savunmak ve "Böyle gelmiş böyle gidecek" türküsünü söylemek elbette ki en kolayı.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları