Şu cenazeleri artık getirmeyi düşünün bence

Yayın Tarihi: 14/05/20 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Kim Covid-19’dan ölenlerin, öldükleri halde ve cenazeler usulüne göre ilaçlanıp, tam izole ceset torbasında, yine tam izole tabutlar içindeyken ölümlerinin üzerinden bir haftayı aşkın bir süre geçmiş olmasına virüsü bulaştırma riski var diyorsa doğruyu söylemiyor.

Yazıya böyle başlayayım dedim de son yazacağımın ilk yazıldığı o yazılardan biri olsun.

Epey zamandır İngiltere’deki Kıbrıslı Türklerden telefonlar alıyorum.

Covid 19 ile ilgili toplumsal gerginliğin en üst seviyelerde olduğu dönemde, arayan dostlara ‘zamanı değil’ deyip bir şekilde savuşturmuştum. Hem gerçekten zamanı değildi, hem de cesetten virüs bulaşıp bulaşmadığı konusunda daha fazla bilgi toplamam gerekiyordu.

Covid’den ölen birisi, hayatını kaybettiği ilk safhalarda elbetteki vücuttaki birçok hücre gibi virüs de hala canlı olduğu için bulaştırma riski taşıyor. Ancak insan vücudunun bu virüsü öksürme, hapşırma gibi vücut sıvılarının dışarıya atımı sayesinde bulaştırabiliyor. Ölen birisi ne öksürür ne de hapşırır. Cenaze transferi ve defini sırasında kimsenin tabutu ve ceset torbasının fermuarını açıp cesedi ellemeyeceğine göre ve ölen birisi hapşırıp öksürmediğine göre bulaşma riski de yok. Tabutlar uçaktan inecek, doğrudan mezarlığa gidecek ve defin işlemi yapılacak.

Bunları ben söylemiyorum. Uzmanı olmadığım konularda konuşmayı sevmem. Konuşanı da sevmem. Uzmanlara soruyoruz. Sadece bir tanesine değil, birkaç tanesine. Hem de sadece buradakilere değil, başka ülkelerdeki uzmanlara da. Yazışmaların bazılarını dileyene gösterebilirim. Hatta bu işlemlerle ilgili İngiliz hükümeti bir genelge bile yayınlamış. Dileyen bakabilir.

Ama anladığım kadarıyla bu süreçte bizde ağzı olan konuşmuş ve hükümet ile sağlık Bakanlığını gelebilecek tepkilere karşı korkutmuş.

Ha hükümet bazıları Covid-19 bazıları ise başka nedenlerden dolayı hayatını kaybeden 18 yurttaşın ülkelerinin toprağına gömülmesini psikolojik nedenlerden dolayı istemiyor ve adeta dalga geçerek bu insanları oyalıyorsa, ölenlerin yakınlarının psikolojilerini düşünmediklerini gösteriyor.

‘Ölürsem beni Kıbrıs’a gömün’ vasiyetinin bir evlat için ne denli önemli olduğunu düşünmemişlerdir herhalde.

Şimdi artık vaktidir. Bu süreçte hayatını kaybeden ve aileleri tarafından vatanları toprağına verilmek istenen merhum ile merhumeleri, ki sadece birkaçı Covid-19 nedeniyle ölmüştür, ebedi istirahatgahlarına getirmenin zamanı gelmiştir diye düşünürüm.

Devletin yapması gereken işlerin sivil toplum örgütleri ve bireyler tarafından yapılıyor olması, evrak takibi ve diğer işlemlerin devlet dışındaki bireylerin whatsapp üzerinden devlet yetkilerine iletiliyor olması zaten kabul edilebilir bir şey değil ama onu bir tarafa bırakıyorum şimdilik.

KKTC Devleti bu insanların taleplerine bir yanıt vermeli.

Ya ‘Bu topraklardan doğan bu insanları, bu toprağa vermeyeceğiz’ , ya da ‘Şu kesin tarihten itibaren cenazeleri kabul edeceğiz. Bekletebiliyorsanız bekletin bekletemiyorsanız orada defnedin’ demek durumunda bu devlet vatandaşlarına.  

Yok eğer, hükümet, açık açık söyleyemiyor ve ben de buradan yazmaktan hicap duyduğum ama anlaşılması için yazmak durumunda olduğum, ‘geberdikleri yerde galsınlar’ düşüncesine sahipse ve sosyal medyada bu konuyu gündeme getiren merhumların yakınlarına, bizim sosyal medya manyaklarının ettiği hakaret ve küfürlerle aynı minvalde düşünüyorsa, bu kabineden hatta bu meclisten kimse siyasi hayatı boyunca Londra’ya falan gitmeyi düşünmesin. Benden söylemesi.

Ayrıca KKTC’nin Covid 19 ile ilgili mücadelesindeki başarı uluslararası alanda böyle bir vefasızlık ile gölgelenmemeli diye de düşünüyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları