Ömür boyu duaya dönüşen Ertan Birinci kızgınlığım

Yayın Tarihi: 10/05/22 10:18
okuma süresi: 5 dak.

Yıl 1997. İstanbul’dan yeni dönmüştüm. Türkiye’de ilk özel radyoların kurulması furyasında elde ettiğim tecrübe ve gençliğin verdiği ateşle dünyayı değiştirecektim. KKTC’nin ilk özel yayıncı kuruluşu Birinci Medya’da yönetici olarak göreve başladım. Ertan Birinci ve Ali Kurtoğlu beni kanatlarının altına almış, ‘Bu Kıbrıslı gencin Türkiye’deki tecrübelerini buraya aktarmasına olanak tanıyalım’ diyerek beni Genel Müdür Yardımcısı yaptılar.

O yıl Kıbrıs Genç TV’nin birinci kuruluş yıl dönümü. Hazırlıklar baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Dönemin en gözde oteli Jasmine Court’ta muhteşem bir gece için planlar yapılıyor. Ertan Birinci’nin Türkiye’deki inanılmaz ilişkileri o geceye dönemin en ünlü sanatçılarını getirmeye yetti de arttı.

Tabi bu sanatçıların Ercan’dan alınıp otele götürülmeleri gerekiyordu. Direksiyon tutabilen herkes seferber edilmeliydi.

Ertan Birinci beni odasına çağırdı bana bir araba anahtarı uzattı. Ertesi gün sabah gelecek bir sanatçıyı benim gidip havalimanından almamı istiyordu.

İlk başta içimden kızdım.

Adamlar beni Genel Müdür Yardımcısı yaptılar ama şoför muamelesi çekiyorlardı. Olacak iş değildi. Ama diğer taraftan herkesin seferber olduğunu görünce ses de edemedim. Ama canım ciddi ciddi sıkılmıştı. Hatta o kadar sıkılmıştı ki şoförlüğünü yapacağım sanatçının kim olduğunu sormak bile aklıma gelmemişti.

Ertesi sabah Ertan Birinci’nin telefonuyla uyandım. "Müzeyyen Hanım’ı almayı unutma" diyordu. Ertan Birinci ile çalışanlar onun tembihçi yanını iyi bilir.

Müzeyyen mi? Hangi Müzeyyen?

Aklıma o gün havalimanından alacağım sanatçı geldi birden. Yoksa Müzeyyen Senar mıydı eşlik edeceğim sanatçı?

Oymuş.

Vakit gelince Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi karşısındaki bekar evimden Ercan’a doğru yola çıktım.

Eskiden havalimanında bu denli güvenlik işleri yoktu. Malum 11 Eylül öncesi.

Basın Kartı da işe yarıyordu. Misafirimizi almak için aprona hatta uçağa kadar gittim. Uçağın kapısında belirdi. Elinde başının üstünde bir seviyede tutmaya çalıştığı sahnede giyeceği kıyafet olduğunu tahmin ettiğim bir askı ve elbise kılıfı vardı. Koşup Elinden aldım. Koluma girdi. Pasaport işlemlerini hallettikten sonra arabaya götürdüm. O ana kadar hiç konuşmadı. Arabayı hareket ettirdiğimde, "Çocuk, kaç yaşındasın?" dedi.

"24 efendim" dedim.

"Sen bizim havaları sevmezsin. Zamane gençleri bizi pek dinlemez" dedi.

"Olur mu efendim" dedim.

Dikiz aynasından bana inanmadığını, kibarlık yapmaya çalıştığımı düşündüğünü belli eden yüz ifadesini görünce, "Ben sizin 'Haydar Haydar' yorumunuzun hastasıyım" deyiverdim.

Allah rahmet eylesin, buruşmuş göz çevresine sürdüğü siyah göz kalemi ile iyice belirginleşen gözlerinin parladığını gördüm.

"Madem öyle, bugün senin şanslı günün çocuk" dedi.

Ve arabanın arka koltuğunda, hafifçe ileriye doğrularak başladı.

*

Ben melanet hırkasını, Kendim giydim eğnime

Ar ü namus şişesini, Taşa çaldım kime ne

Haydar haydar taşa çaldım kime ne

 

Sofular haram demişler, Aşkımın şarabına

Ben doldurur ben içerim, Günah benim kime ne

Haydar haydar günah benim kime ne

 

Gah çıkarım gökyüzüne, Seyrederim alemi

Gah inerim yeryüzüne, Seyreder alem beni

Haydar haydar seyreder alem beni

 

Gah giderim medreseye, Ders okurum hak için

Gah giderim meygedeye, Dem çekerim aşk için

Haydar haydar dem çekerim aşk için

 

Nesimi'yi sorsalar kim, Yarin ile hoş musun

Hoş olam ya olmayayım, O yar benim kime ne

Haydar haydar o yar benim kime ne...

*

Haspolat ile Lefkoşa arası benim için özel olarak Cumhuriyet’in Diva’sının seslendirdiği bu harika türküyü, henüz Girne çevre yolu olmadığı için biraz trafikte durmak zorunda kaldığımızda, bir kez daha dinleme şansım oldu.

Biraz övünmek gibi olacak ama Müzeyyen Senar’dan kişiye özel şarkı dinlemenin nasip olduğu yeryüzündeki sayıca çok fazla olduğunu düşünmediğim insanlardan birisiyim.

Büyülenmiş aklıma ne imza istemek ne hatıra diye bir eşyasına sahip olmak ne de bir fotoğraf çektirmek geldi o gün. Bana bıraktığı hatıranın ötesinde bir hatıra olamazdı zaten. Müzeyyen Senar, Haydar Haydar’ı benim için, bana özel söyledi, hem de iki kez.

Ertan Birinci’ye ömür boyu duaya dönüşen kızgınlığım bundan ibarettir.

Bu vesileyle birkaç hafta sonra 25’inci kuruluş yıl dönümünü kutlayacak, çeyrek asırdır yayında olan ve benim için her şeyden önemlisi eşim Benan ile yakınlaşıp evlenmeye karar verdiğimiz kurum olan Kıbrıs Genç TV’yi şimdiden kutlarım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları