Yine Ayni Hikâye

Yayın Tarihi: 17/06/08 00:00
okuma süresi: 5 dak.
A- A A+

Annan Planına "evet" deyip Kıbrıs Türklerine de "evet" dedirtenlerden bazıları (Sn. Talat dahil) Rumlar tarafından aldatıldıklarını itiraf edebilmişlerdir. Bazıları ise bu tarihi hatanın sorumlusu olarak "günah keçisi" olarak beni göstermeye devam ediyor. Bunlar arasında deneyimli diplomat dostumuz Sayın İlter Türkmen de var. 10 Mart tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısında "Güvenlik Konseyi'nin bir başka önemli kararı, Mart 2003'te Annan Planının Lahey toplantısında Türk tarafınca reddedilmesinden sonra aldığı 1475 tarihli karardır.

Bunda, KIBRIS TÜRK LİDERİNİŞN OLUMSUZ YAKLAŞIMI yüzünden, adanın bileşmesini sağlayacak Annan Planı'nın Kıbrıslı Türkler ve Rumlar tarafından bir referandumda engellendiği ve dolayısı ile 16 Nisan 2003'ten önce bir çözüme varılmasına artık imkân kalmadığı belirtiliyordu" diyor.

Lahey'de Papadopullos da benim gibi "Planı tartışma için zaman" istiyordu. Papadopullos ek olarak "referanduma razı olabilmek için Türkiye'den orada, Lahey'de, Referandum da varılacak sonuç ne olursa olsun Türkiye'nin bunu uygulayacağı yönünde GARANTİ istiyordu.

Türk delegeler böyle bir garantinin ancak uzlaşma metni ortaya çıktıktan sonra TBMM tarafından verilebileceğini duyuruyor ve Papadopullos'un talebini reddediyordu. Lord Hanney bu durum karşısında (Rum tarafının her şeye rağmen Referandumda evet diyeceğine inanmışlardan biri olarak, (Denktaş'ın da devletinden ve egemenlikten vazgeçmeyeceğinden emin olduğu için) "görüşmeleri kes ve Denktaş'ı suçla" sonucunu sağladı. Genel Sekreter, raporunda beni suçlamakla beraber Papadopullos'un da referanduma hazır olmadığını belirtmekten geri kalmadı. Ancak bu önemsiz ayrı8calıklar "Annan Planına evet diyen ve dedirtenleri pek ilgilendirmemektedir. Onlar vicdanen sorumluluk duygularını "günah keçisi" arayıp bularak hafifletmektedirler.

Annan Planı Lahey'den sonra iki veya üç defa daha tadil edilmiştir. Demek ki ben bu planı Lahey'de onaylamamakta ve görüşme için zaman istemekte haklıymışım. Ancak Annan Planının Türkiye açısından en büyük eksiği veya aksaklığı 1960 Antlaşmaları ile Türkiye'ye verilmiş olan en temel bir hakkın yok farz edilmesi idi. Bu hak "Kıbrıs'ın Türkiye'nin de üye olmadığı bir kuruluşa giremeyeceğiydi. Bu konuda veto hakkımız vardı. Yunanistan'la birleşme olamazdı. Şimdi dolaylı bir şekilde bizi uzlaştırıp birleştirerek Kıbrıs AB üyesi olacak Türkiye de buna seyirci kalacaktı.

1960 Antlaşmalarının öngördüğü Türk-Yunan dengesi böylelikle Yunanistan'ın lehine bozuluyordu. Garanti Anlaşması deliniyordu. Zaten Rumların AB'ye üyelik müracaatının tek nedeni bu siyasi avantajı elde etmekti. Ben buna "evet" diyemezdim. TBMM'de oy birliği ile alınmış kararlar, Sn. Demirel ile yapmış olduğum protokol anlaşmaları buna engeldi.

Rahmetli Ecevit'le yaptığımız bir açıklama ile AB'ye "Siz Rum idaresini Kıbrıs olarak üye yaptığınız takdirde, Türkiye de KKTC ile ayni esaslar dahilinde entegrasyona gider" mesajını vermiştik. Ortada bunlar varken ve Rumların AB'ye üyelik nedenleri bu kadar aşikâr iken, ben Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki en önemli bir hak ve yetkisini Rum'la birleşerek ortadan kaldıramazdım. Elimi kesseler imzalamam demiştim. Hala aynı inançtayım. Lahey'de fırsat kaçırıldığını savunanlar herhalde Türkiye'nin Garanti Anlaşmasını umursamamakta ve "Kıbrıs'ın değil, sadece Rum ortağın üye olduğunu" savunmak gerektiğini idrak edememektedirler. AB Kıbrıs'ın tümünü istiyorsa KKTC'ni adam yerine, devlet yerine koyarak onunla müzakereye başlamalı ve Kıbrıs Türkiye tam üye olduğunda tümüyle üye olabilmelidir.

AB'nin geçerliliği kabul edilen Uluslararası Antlaşmalarla Türkiye'ye ve Kıbrıs Türklerine verilmiş olan hakları yok farz etmek hak ve yetkisi yoktur. Kıbrıs'ta başlatılmak istenilen görüşmeler Türkiye'yi adadan söküp atmaya matuftur. Durdurulmalı ve TBMM'de oy birliği ile alınmış olan milli görüşe, milli çizgiye dönülmelidir.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları