Olli Rehn'e Açık Mektup

Yayın Tarihi: 18/02/09 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Olli Rehn'e Açık Mektup

Sayın Komiser,

Varlığını kabul etmediğiniz KKTC'de unvanını ret ettiğiniz ve bayrağını, simgesini görmek istemediğiniz KKTC Cumhurbaşkanı Sn. Talat'ı da makamında ziyaret ettikten sonra BRT'nin Akis programında yapmış olduğunuz mülakatın özetini gazetelerden takip ettik. Sizden önceki Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Verheugen gibi siz de büyük bir gaf işleyerek seçimlerde halkımıza yol göstermeye kalkıştınız ve "Seçimi çözüm yanlısı partiler kazanmalı" diyerek Kıbrıs Türk halkını çözümden yana olanlarla olmayanlar diye ikiye bölmüş oluyorsunuz. Verheugen de ayni hatayı işlemiş ve halkımıza "referandumda evet dedikleri takdirde AB cennetine erişeceklerini, ambargoların kalkacağını" vaat etmişti. Bunlardan hiçbiri gerçekleşmeyince ve Rumlar referandumda hayır deyince Verheugen, hiç yüzü kızarmadan iğfal edildiğini açıklamış fakat kendisinin aldattığı Türk halkından özür dilemeği düşünmemiştir.

Sayın Komiser,

Kıbrıs Türk halkı "uzlaşma isteyenler ve istemeyenler" diye ikiye bölünmüş değildir. Uzlaşma herkesin arzusudur ancak 1960'daki Garantili ortaklık Anlaşmasını üç yıl içinde kan akıtarak yerle bir etmiş olan Rum ortağı ile yeniden bir ortaklık anlaşması yapılırken bu anlaşmanın KALICI OLMASI üzerinde ısrar eden bir çoğunluk ve Annan Planı zamanında aldatıldıkları halde Kalıcılık üzerinde durmak gereği duymayanlar vardır. Yoksa uzlaşma herkesin arzusudur. Rum liderlerden Rolandis BM'nin masaya koyduğu her öneriyi kendilerinin ret ettiklerini açıkça yazabilmiştir. Bunun nedeni suçlu Rum tarafının suçuna bakmaksızın ve Rum liderliğinin Yunanistan ile birlikte yarattıkları Kıbrıs meselesine teşhis koymaksızın Rum ortağı Kıbrıs'ın meşru hükümeti olarak kabul etmiş olanlardadır. AB de ikiye bölünmüş bir adayı, BM'nin çabaları devam ederken ve 1960 Antlaşmaları ile taraflara verilmiş olan statüye ve haklara bakmaksızın "Kıbrıs" diye üye yapmış olması Kıbrıs meselesinin adil ve kalıcı bir şekilde halledilmesini önleyen başlıca faktör olmuştur. Siz bunun farkında değilmişsiniz gibi davranmaktasınız. "Kıbrıs" dediğiniz ve meşru hükümet addettiğiniz Rum idaresinin Kıbrıs'ı ve Kıbrıs Türklerini temsil etmek hakkı olmadığını bilmiyor gibi davranıyor ve Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'nin bu eli kanlı, suçlu tarafı meşru hükümet olarak tanımalarını istiyorsunuz. Ne yazık ki, hiçbir zaman tam üye yapmayacağınızı bildiğiniz Türkiye'nin üyelik sürecinde Kıbrıs meselesini halletmek sorumluluğunu da Türkiye'ye yüklemiş oluyorsunuz. AB'nin var oluş ilkelerinin tümünü ayaklar altına almış olan Rum idaresini bağrınıza basmakla kendi inançlarınıza ve ilkelerinize sadakatsızlıkta bulunduğunuzu hatırlamak veya görmek de istemiyorsunuz ve Verheugen gibi siz de "Kıbrıs Türkleri uzlaşsın, AB cennetinin üyesi olma şansını kaybetmesin" diyebiliyorsunuz; böylelikle AB konusunun Türk ve Rum tarafı için ne anlama geldiğini de düşünmek istemiyorsunuz. Anlatalım: Rum liderliği açısından Türkiye AB üyesi olmadan ve Rum idaresi "meşru Kıbrıs Hükümeti" olarak tanındığı bir ortamda AB üyesi olmak silahla yok edemedikleri 1960 Ortaklık anlaşmalarından ve garantilerden kurtularak Kıbrıs'a sahip çıkmak, Kıbrıs anlaşmasının temelini teşkil eden Türk-Yunan dengesini Yunanistan'ın lehine bozmak anlamına gelir. Kıbrıs Türkleri bu nedenlerle Türkiye AB'nin tam üyesi olmadan Rumların başlattıkları bu kahpece süreci tamamlamak istememekte ve 1960 Garantilerinin aynen devamında ısrar etmektedirler. Dolayısı ile aklı başında her Türk şu soruyu sormaktadır: AB üyeliği için KKTC'den, egemenliğimden ve beni kurtarmış olan Türk Garantisinden vazgeçmem mi isteniyor? Bu sorunun cevabı evet ise o zaman AB üyeliğinin bana getirecekleri, alıp götüreceklerinden çok azdır, ben güven içinde, eşit bir halk olarak, devletime sahip çıkarak yaşamak istiyorum!

Sayın Komiser,

Konfederal bir uzlaşma Kıbrıs'ın BM'de ve AB'de tek bir birim olarak temsil edilmesini ret eden bir formül değildir. İki devlet esasına dayalı bir uzlaşma Kıbrıs Türkleri için "1963'den bu güne devam eden haksızlıkların ve geçmişte yapılanların tekrarlanamayacağı güven verici ve kalıcı bir formüldür. Mal-mülk ve hudutlarla Konfederasyonun uluslar arası temsiliyette anlaşıldığı takdirde her iki tarafa da güven veren böyle bir formülün kime ne zararı olabilir ki? Rum tarafının ısrarla "ben bütün Kıbrıs'ın hakimiyim" diyerek 1955'lerden bu yana adayı kana boyama hakkı nereden kaynaklanmaktadır ki, bunda ısrarını, 1960 Antlaşmalarının taraflara vermiş olduğu hak ve statüye rağmen, sizler de AB olarak desteklemektesiniz? İki ayrı halk ve onların ayrı demokrasileri üzerine kurulmuş bir devleti yıkan Rum liderliğinin, Kıbrıs Türklerini temsil etme hakkı yokken, siz, AB olarak, Kıbrıs Türklerinin demokrasilerini ve demokratik Kıbrıs Rumlarının seçtikleri bir idareyi Kıbrıs'ın tümünü temsil eden meşru hükümet yanlısından dönüp, her iki tarafa eşit muamele yapmadan, 40 yaşını aşmış olan Rum-Yunan saldırısının son bulmasını nasıl beklerseniz?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları