Mesajı alıyor muyuz?

Yayın Tarihi: 02/09/09 00:00
okuma süresi: 7 dak.
A- A A+

"Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı" sahte unvanı altında seyreden Rum lideri Hristofyas'ın son hafta içinde yaptığı beyanatlar geçmişi bilenler için göz açıcıdır. Makarios'un yolunda olduğunu itiraf etmiş olan, EOKA'dan feyiz alan, EOKA'nın gösterdiği yönden ayrılmadığını söyleyen Hristofyas'ın son beyanatlarından birinde söylediklerine bakalım: (1) TÜRKİYE VE KIBRIS TÜRKLERİ İKİ KESİMLİ, İKİ TOPLUMLU FEDERAL, YAŞAYABİLİR VE İŞLEVSEL ÇÖZÜMDEN YANA İSELER ARALIK AYINDAN ÖNCE SONUCA VARMAYA HAZIRIZ. (2) TÜRKİYE ARALIK AYINA KADAR ÇÖZÜM İSTİYORSA TUTUMUNU DEĞİŞTİRMESİNDE, İŞGALİ , KOLONİZASTONU DURDURMASINDA VE TÜM KIBRISLILARIN DEĞİŞTİRİLEMEZ HAKLARINI TANIMASINDA YARAR VARDIR.

Sadece bu paragrafı inceleyeceğim. Hristofyas'ın Güzelyurt'u, Karpaz'ı, Lefkoşa Türk bölgesinin büyük bir kısmını, Maraş'ı istedikten sonra Kıbrıs'ın tümüne gelip yerleşme, mal mülk edinme hakkında ısrarlı olduğunu da bir yana koyacağım. Bunların KIBRISLILARIN DEĞİŞTİRİLEMEZ HAKLARI ARASINDA OLDUKLARININ ALTINI ÇİZMEKŞLE YETİNECEĞİM. Sadece Hristofyas'ın bu kısacık beyanatının ne anlama geldiğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Geçmişi ve Rum-Yunan siyasetini bilmeyenlere pek masum gelen bu önerinin içinde Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs'ın tümüne sahip çıkmak için kullandıkları iki kilit kelime vardır: YAŞAYABİLİR VE İŞLEVSEL. Bu bir yana, Federal çatının kuruluş biçimi de gerçeklere dayalı değildir; Rum tarafının federasyon anlayışı Kıbrıs'ın üniter bir Kıbrıslılar (yani Rum) adası olduğunun kabulüne dayanmaktadır. İki eski kurucu eşit ortağın oluşturacağı yeni bir ortaklığı kat'i şekilde ret etmektedirler. Ancak biz kilit kelimelere bakalım. Akritas Planına bakarsınız "1960 anlaşmasının tartışılmadığını, zorla kabul ettirildiğini, Kıbrıslılara haksızlık yapıldığını dünyaya kabul ettirdiklerini" açıklarlar (bu bağlamda da "Kıbrıslı" kelimesinin Rum halkını kapsadığını görmek mümkündür); ve 1963'de sundukları 13 maddelik Anayasa tadilat önerilerinin de "1960 Anayasasının işlevliği ve yaşayabilirliği olmadığı için gerekli olduğunu" savunurlar. Kıbrıs Türkleri bu tadilatı ret ettiği takdirde bunu tek yanlı olarak yapacaklarını, Türkler buna karşı zor kullanırlarsa büyük bir darbe ile Türkleri sindirip, son safhada Enosisi ilân edeceklerini duyururlar. Rumlara göre 1960 Anayasasında Türk tarafına verilmiş olan ve Türklerin eşit ortaklığına dayanan hak ve yetkiler devletin doğru dürüst işlemesine ve yaşayabilirliğine ve demokrasiye aykırıydı. Esasta istedikleri Garanti Anlaşmasından kurtularak Enosis'in yolunu açmaktı. Demokrasi onlara göre 1950 Plebisitinde olduğu gibi Rum tarafının "Kıbrıslılar" veya "Kıbrıs Halkı"olarak Kıbrıs'ın geleceğini tayin hakkı ile bağlantılıydı. Bir azınlığın bu hakkın uygulanmasını önlemesi hak ve adalete aykırıydı. Dünyaya ilk ağızda "1960 devletini Enosis için yıkıyoruz" diyemeyeceklerine göre akıllıca bir yol izleyerek sonuca safha safha gitmeyi seçmişlerdi. Sonuca varmak için gerekli olan "işlevi ve yaşayabilirliği olan bir Anayasa" yaparak ülkeye çoğunluk olarak sahip çıkmaktı. Gerisi artık kolaydı.

Şimdi AB üyeliğini de elde ettikten sonra "Akritas Piyesinin" son perdesini oynamaktadırlar. AB üyeliği bunlara göre Enosis'in ta kendisidir. Türkiyenin henüz üye olmadığı bir ortamda Kıbrıs Türklerinin Rumlarla bileşerek, hukuki açıdan sorunlu olan AB üyeliğini meşrulaştırmakla Rumların Enosis hedeflerine varmalarını sağlamış olacağız. Bu dolaylı bir Enosis olsa da sonuçta Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki Garantörlük hakkı sıfırlanmış ve Türk-Yunan dengesi Yunanistan'ın lehine bozulmuş olacaktır. Bizden istedikleri "Kıbrıslı gibi hareket ederek bu konuda kendilerine yardımcı olmamızdır.

Görşmeler yolu ile bu sonuç elde edildikten sonra Rum tarafının yapacağı tek şey, anlaşmanın işlerliği ve yaşabilirliği yoktur diye her gün yeni bir problemle İnsan Hakları Mahkemesine ve diğer yargı organlarına müracaatla Türk tarafına verilmiş görünen hak ve yetkilerin AB normlarına uymadığını kanıtlamak olacaktır. Nereden biliyorsun diyenlere vereceğim cevap gayet basittir: Garantilenmiş bir anlaşmayı nasıl kendi lehlerine yontarak bizi gece gündüz uğraştırdıklarını yaşamış bir kişiyim. Cumhurbaşkanı yardımcısı rahmetli Dr. Küçük'ün bu haksızlıklar karşısında 1960'dan 1963'e kadar neler çektiğinin tanığıyım. Rum siyasetinin şaşmayan hedefini ve bu hedefe gidiş yolunda yaptığı kalleşlikleri, tevessül ettiği yalanları, işlediği cinayetleri bilen bir kişiyim. Rum liderliğinin ve Kilisesi ile Eğitim sisteminin zerre kadar değişmediğini görüyorum. 1968'den 2004'e kadar liderlerinin tümü ile görüşmeleri yürüttüm. Taktiklerini ve Helen addettikleri Kıbrıs'ta Helenizme hizmet aşklarını, bizi nasıl gördüklerini çok iyi bilmekteyim. Bu nedenlerle de Hristofyas'ın başlangıçta iktibas ettiğim beyanatının barışa davet olmadığını, teslimiyete davet olduğunu çok iyi değerlendirebiliyorum. Federasyon kelimesinin arkasına saklanarak Kıbrıs'a sahip çıkmak yolundadırlar. Öngördükleri federasyon ile Türk tarafının öngördüğü federasyon arasında dağlar kadar fark olmasına ramen, her iki taraf da ayni kelimeleri kullandığı için BM ve diğer "dostlar" bizden Rumla bütünleşme, ayrı devlet, ayrı egemenlik istememe ve iki eşit egemen halktan biri olduğumuzu savunmaktan vazgeçmemizi beklemektedirler. "Tekli formüllerden" kurtulmazsak bu oltayı yutmuş olacağız. Bu duruma gelmemek istiyorsak TBMM'de oybirliği ile alınmış kararda öngörülen kırmızı çizgilerimizi Türkiye ile birlikte Hristofyas'ın ve onu "Kıbrıs'ın Cumhurbaşkanı" , Rum hükümetini de "meşru hükümet" olarak gören herkesin önüne cesaretle ve kararlılıkla koymalıyız. Halkın er geç ret etmesi gereken formüller üreterek uzlaşma yanlısı, barış meleği rolünü oynamak zamanı değildir. Atı alan Üsküdar'ı geçmek üzeredir. Uyanalım.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları