AB Koordinasyon Merkezi

Yayın Tarihi: 04/09/09 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Soyer Hükümeti "KKTC'ni tanımıyoruz; Cumhurbaşkanı ile Başbakanı sadece Türk azınlığın seçilmiş temsilcileri olarak tanıyoruz" diyen ve KKTC bayrağı gönderdedir diye Belediye Başkanının bir açılışında sorun çıkaran AB temsilcilerine verdiği izinle açılan AB KOORDİNASYON MERKEZİ'ni Sn. Başbakan Eroğlu'nun ziyaret edeceğini işitince kendi kendime "yanlış yapıyor; önce AB Koordinasyon Merkezindekilerin kendisinden randevu istemesi ve onun da Başbakan olarak Başbakanlıkta, KKTC ve Türk bayraklarının da bulunduğu salonda gelenleri kabul etmesi en doğrusudur" diyordum ki Sn. Başbakan (AB'nin cemaat temsilcisi olarak kabul ettiği bir statüde) bu AB Merkezini ziyaret etti. Sonradan Sn. Başbakandan öğrendim ki AB yetkilileri kendisini birkaç kez ziyaret etmiş ve bunlarla bayraklı salonda görüşmüş. Ancak, bunlar Rum tarafındaki esas merkezin Türk kamuflajlı bir uzantısı. Maksat Merkezdeki Temsilcilerin Başbakanı makamında Başbakan olarak ziyaretini sağlamak olmalıdır.

Ziyaretin sonucunu Cumartesi günkü basında okuyunca oldukça rahatladım;nedeni, bu ziyarette Sn. Başbakanın ilgililere açık konuşmuş olmasıdır. Sn. Başbakan ilgililere "AB Kıbrıs Türk HALKININ (cemaatının değil) geleceğini ilgilendiren konularda söz sahibi olamayacağını" açıkça bildirmiş ve "bağımsız bir devlet" olduğumuzun ve Güneydekilerden ayrı bir HALK olduğumuzun bilinci ile davranmaları gerektiğini vurgulamış; AB ile ilişkilerin geliştirilmesinden yana olduğunu da duyurmuştur. Temennimiz, Güneydeki esas merkezdeki esas temsilcilerin de bu mesajı almış olmalarıdır.

Sn. Başbakan bundan sonraki günlerde, herhalde KKTC devletinin meşru Hükümetinin Başbakanı olarak hükümet mensuplarının AB mensupları ile temaslarını Kuzeydeki Merkezde vurguladığı çerçeve dahilinde tanzim edecektir. Dünyaya Rum idaresini asla meşru hükümet olarak tanımayacağımızı ve devletimize, egemenliğimize, kendi kaderimizi tayin hakkına sahip çıkarak Anavatanın Garantisinden vazgeçmeyeceğimizi göstermenin zamanı şimdidir. Yarın, seçimleri düşünerek dış odakların hazırlamakta oldukları geçici oyunlara kurban gitmeyeceksek AB'ye ve BM ile diğer Rum yanlısı "dostlara" bu kararlılığımızı kanıtlamak zorundayız. Bunu yaparken dünyaya bunun nedenlerini de açıklamamız gerekecektir. 1960 Cumhuriyetinin bir ortaklık Cumhuriyeti olduğunu, bunun nedenlerini bilmeyenler ve Kıbrıs Milleti varmış gibi davranarak eli kanlı, sicili bozuk Rum idaresini bu milletin meşru hükümeti, biz Türk halkını da bu hükümetten isyan ederek ayrılan taksimci bir azınlık zannedenler az değildir. Artık kendimizi ve davamızı anlatmak için gerekeni yapmak zorundayız. Bunları iyice anlatabilirsek AB de ikide birde Anavatan Türkiye'ye "Kıbrıs meselesini hallet" dayatmasından vazgeçmek zorunda kalacaktır, yeter ki Kıbrıs Türklerinin devletine, egemenliğine, self-determinasyon hakkına sahip çıktığını, bundan asla vazgeçilmeyeceğini herkes görmüş ve anlamış olsun.

Sn. Başbakan AB Merkezine yapmış olduğu ziyarette söyledikleri ile bu yönde ilk adımı atmış oldu. Bunu tamamlamasını beklemek hakkımızdır. Bizi Rum'un azınlığı olarak görenlerden korkup çekinecek hiçbir şeyimiz yoktur. Kıbrıs Türk tarafı uzlaşmaz değildir, Tam aksine Rum'un yeniden "yaşayabilirliği-işlevliği yok" yalanına tevessül ederek yırtıp atamayacağı kalıcı bir anlaşmanın var olan temeline (yani Kıbrıs gerçeklerine) sahip çıkmakla barışa hizmet ediyor. ABD ve Garantör İngiltere kalıcı bir anlaşma istiyorlarsa bunun ancak Çek-Slovak misali iki egemen devlet arasında yapılabileceğini de değerlendirebileceklerdir. Kendi çıkarları için yeniden taraflardan birinin veya her ikisinin de gönül rahatlığı ile benimsemediği bir anlaşmayı taraflara (1960'da yapıldığı gibi) tatlı vaadlerle veya zorla kabul ettirmenin sonucu birkaç yıl içinde 1963-74'dekinden daha çetin kavgalara neden olacağını bilemeyecek kadar saf değildirler. Çare eski ortaklara kayıtsız şartsız eşit muamele yapmak, bunlardan bir tanesini-hem de suçlusunu- 1960 Antlaşmalarını çiğneyerek "meşru hükümet" addetmek yanlışından süratle vazgeçmektedir.

Hristofyas da kendinden önceki liderler gibi bizimle ve dünya ile "federasyon görüşüyoruz" diye alay etmektedir. Görüşme masasını, Kipriyanu'nun bana yaptığı gibi sık sık terk edip dünyayı Türkiye'nin ve bizim aleyhimize tetiklemek için uğraşmaktadır. Gayesi "meşru hükümet" unvanı altında biraz daha hükümet olmak ve Kıbrıs Türkleri ile Türkiye'yi yıpratmaktır. Bu Bizans oyunu çok uzun sürmüştür. Buna dur demek gerekmektedir. Bunun da yöntemi AB yetkililerini ve tüm temsilcileri KKTC tanınmadan 1960 Antlaşması gibi veya Annan misali karmaşık formüllere iltifat etmeyeceğimizi, halkımızın devletine ve egemenliğine sahip çıkacak kararlılık içinde olduğunu samimi bir şekilde anlatmaktadır. Gerisi kendi kendimizi ve dünyayı aldatmaktır. Rum tarafının ortaya koyduğu şartlar kabul edilemez. Herkes bunu anlamalıdır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları