Niçin ayrı devlet?

Yayın Tarihi: 23/09/09 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

1960'da Uluslararası Antlaşmalarla kurulmuş olan ortaklık devletinin hizmet ettiği bir gaye, bir maksat vardı: Kıbrıs'ın Türk-Yunan kavgasına neden olmaması; NATO'nun Güneydoğu kanadının bozulmaması; içte Türk-Rum haklarının idareyi birlikte, biri diğerine tahakküm etmeksizin yürütmeleri; Türk-Yunan dostluğunun ihyası; İngilizlerin bölgedeki ihtiyaçları için bir kısım toprağı "egemen üs" olarak kullanmaları; bütün bunların gerçekleşebilmesi için Rumların Enosis'ten, Türklerin de Taksimden vazgeçmeleri; tarafların bu hususlarda kendilerini güven içinde hissederek samimi işbirliğine açık olmaları için de üç devletin Garantisi ve Kıbrıs'ta belirli sayıda asker bulundurma hakları.

Rum liderliği bu anlaşmayı esas milli hedefine bir sıçrama tahtası yapmak için kabul etti. Yunanistan'da böyle bir anlaşmayı kabul ettiği için Parlamentoda suçlanan Dışişleri Bakanı Averoff kendisini eleştirenlere şöyle sesleniyordu: Beyler! Düşününüz bakalım. Enosis'e İngiliz koloni idaresinden mi daha kolay gidilir, yoksa bağımsızlıktan mı?

Akritas Planından da görüleceği gibi Ortaklık Cumhuriyetinin yıkılışı, doğuş belgesi imzalanmadan önce "milli hedef-Enosis'e" ulaşabilmek için çoktan kararlaştırılmıştı. Bu konuda şüphesi olanlara yeniden Akritas Planını okumalarını tavsiye ederim.

Toplumların insan haklarını, hukukun üstünlüğünü, refahı, güvenliği içeren bir ortamda yaşayabilmeleri kendi kararları ile oluşturdukları devletlere bağlıdır. Sonuçta kendi hür kararları ile (veya içlerinden bir gurubun eylemleri sonucu) meydana gelen Devlet, kendisini meydana getiren bireylerin hak ve hürriyetlerini kontrole başlasa da, bireyler bütün bunlara müşterek çıkarları için boyun eğerler veya eğmek zorunda kalırlar. Devlet böylelikle dokunulmazlık kazanır; tüm halkın hak ve hürriyetlerinin varlığı, sembolü haline gelir. Böylelikle devletleşmenin gayesi veya maksadı hasıl olmuş olur. Milli devlet veya milletin devleti budur, 1960'da Uluslararası Antlaşmalarla meydana gelmiş olan Kıbrıs Cumhuriyeti Kıbrıs'ta yaşayan iki halkın zıt siyasetleri sonucu meydana getirilmiş olan bir uzlaşı devletiydi. Kıbrıs Cumhuriyeti adını alan ortaklık devleti, bir Kıbrıs milletinin olmayışı; Kıbrıs'ta yaşamakta olan iki halkın sadece dil, din farkı ile değil, milli köken ve bağlılık nedeniyle de birbirlerinden farklı olmaları, birinin istediği hak ve hürriyetin (Enosisin) diğeri için zulüm ve esaret anlamına gelmesi adada barışı korumak için gereken bir uzlaşmanın sonucu olarak meydana gelmişti. ANCAK bu devletin oluşmasında öngörülen sonuçlar, Rumların Enosis'ten vazgeçmemeleri nedeniyle bir bir ortadan kalktı. Böylelikle Ortaklık Cumhuriyetinin var oluş nedeni de ortadan kalkmış oldu. Kendi çıkarları için bu acı gerçeği görmezlikten gelen büyük devletlerin Ortaklık Devletini Enosis için yıkmış olan suçlu Rum kanadını "meşru Kıbrıs Hükümeti" olarak tanımalarının sonucu Kıbrıs Türklerinin yıllarına mal olmuş affı mümkün olmayan kasıtlı bir zulümdür.

Şimdi Talat-Hristofyas görüşmelerinde Rum tarafı "meşru hükümeti" olduğunu iddia ettiği (ve 1963'den bu yana yüzde yüz Rumların idaresi haline gelmiş olan) Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasasını tadil ederek federasyonlaşalım diyor ve bu kez Garantilere de gerek yoktur noktasında ısrar ediyor. Yani davet 1960'daki kuruluş maksadına hizmet etmemiş olan (ve hizmet edemeyeceği de kanıtlanmış bulunan) tek devlet içinde bazı haklar alarak kaderimize razı olmamız için yapılan yüzsüzce bir davettir. Ne yazık ki Sn. Talat bu tek devlet, tek egemenlik, tek halk formülünü kabul ederek masaya oturmuş ve Cumhurbaşkanı olarak seçilip, koruyacağı andını içmiş olduğu KKTC devletinin lâğvedilmesine yeşil ışık yakmıştır.

İkaz ediyoruz: 1960 Antlaşmalarından daha sağlam bir anlaşma düşünülemezdi. İlgili tarafların çıkarlarını korumak için yapılmış olan bu anlaşma, Garantilere rağmen başımıza yıkılmıştır. Ayni modelin bir değişik versiyonunu (ve daha da karmaşık ve daha da zayıfını) "uzlaşma" diye halkın önüne koymak bu halkın kaderi olamaz, olmamalıdır. Halkımız eşitlik istiyor. Eşitlik egemenliğe dayalı olmazsa kâğıt üzerinde kalır. Halkımız sınır istiyor, kendi kesiminde hüküm bende olmalıdır diyor. Sınır egemenlikten kaynaklanmıyorsa merkezi idarenin elinde oyuncak haline gelir, yeni kavgalara neden olur. Halkımız güven içinde yaşamak, var olan kendi kaderini tayin hakkını kullanarak ilân ettiği devletinin güvenliğine sığınmak istiyor. Halkımız Anavatanından kopmak, ayrılmak istemiyor. Ancak ne yazık ki Talat-Hristofyas görüşmeleri bunlardan hiçbirini halkımıza vermiyor. Bilinmesinde yarar vardır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları