Ne istiyoruz?

Yayın Tarihi: 12/01/10 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Rumlara yeni öneriler verildi. UBP'nin Genel Sekreteri "içeriğinden haberimiz yok" diyor. UBP'nin Dış İşleri Bakanı Özgürgün, Sn. Cumhurbaşkanı Talat ile TC makamları arasında varılan mutabakattan sonra, "pişmiş aşa su katmamak kaydı ile" olacak Sn. Dış İşleri Bakanı Davutoğlu'nun Cumhurbaşkanı Talat'a verdiği öğle yemeğine katılabilmiş. Sn. Cumhurbaşkanı Talat Ankara'da toplanan Büyükelçileri kendi görüşleri doğrultusunda aydınlatmış. UBP Hükümetinin bu konularda derin görüş ayrılıkları olduğu bilinen bir gerçek ancak Sn. Özgürgün'e Sn. Büyükelçilerle bu görüş ayrılıklarını anlatmak fırsatı verilmemiş. Sonuçta, Türk Hükümeti Sn. Talat'ın CTP'nin malûm görüşleri doğrultusunda tek devlet, tek egemenlik, tek halk formülüne bazı şartlarla katılmış oluyor. Rum tarafına, Rum evet dese, bağlayıcı olacak öneriler veriliyor ancak Meclisin haberi yok, hükümetin bilgisi ve onayı yok. "Rumlarla birleşip bütünleşmek" için başlatılan görüşmelerde gelinen nokta bu! Rum basını olmasa verilen önerilerden kimsenin haberi olmayacak. Kaderimiz bahis konusu.

Önerileri BM Temsilcisi kanalı ile alan Hristofyas derhal cevabını verdi: Türkiye aklını başına alsın. Haklı olarak bizimkilerden sert bir tepki: Hristofyas'ın yediği halta bak! Hristofyas'ın yediği haltın ne olduğunu kendisi açıklamıştı. Biz umursamadık. Neydi Hristofyas'ın söylediği? Hatırlatalım ! Makarios'un izindeyim; EOKA'DAN ilham alıyorum; EOKA bana yön vermektedir ! Makarios'un vasiyetini Hristofyas unutmadı, biz unuttuk. Onu da hatırlatalım! "BEN, YAPTIKLARIMLA KIBRIS'I ENOSİS'E EN YAKIN BİR NOKTAYA GETİRDİM. BUNDAN DÖNÜŞ ANCAK ENOSİS İÇİN OLABİLİR." "AB üyeliği eşittir Enosis" diyen herhalde ben değilim. Bunu da mı unuttuk? Türkiye'nin henüz üye olmadığı bir AB'ye Rum'la birleşerek girmenin gerçek anlamı nedir? Düşünmeyecek miyiz?

Makarios'un vasiyeti Milli Konseylerinin varlığını oluşturan temeldir. Şimdi, onlar için "Enosis'e eşittir" dedikleri AB üyeliği ceplerindeyken Türk tarafı ile görüşmeler sadece bir oyalama ve Klerides'in de dediği gibi "Türk tarafını uzlaşmaz göstermek için bir taktikten" ibarettir. Türk tarafı halâ bu gerçeği anlamamışsa ve dost/müttefik bildiği taraflara bu gerçeği kabul ettirememişse "toplumlar arası görüşmeler" daha çok devam eder; kesilir, yine başlar. Rum'un acelesi yok. Acele eden taraf biziz. Biz acele ettikçe de Rum'un uzun vadeli programı uygulanmağa devam eder.

Sayın Talat, dost ve uzlaşmadan yana olduğunu sandığı AKEL'e peşinen en hayati tavizleri verdiği halde, Rum tarafı onu da, konfederasyon istemekle suçlamaya başlamıştır. Türk tarafı Kıbrıs meselesinin hallini 46 yıldır engelleyen nedeni halâ görmezlikten gelecekse, ya "eş ve dost bizi uzlaşmaz görmesin" diye teslim olmalı, ya da bu meselenin bir 40 yıl daha sürüncemede kalmasını kabul ederek halkımızı ve milleti ona göre hazırlamalıdır. Kıbrıs'ı, Girit'i aldıkları metotla alma yolunda olanlara (yani Rumlarla Yunanistan'a ve Girit zamanındaki büyük Devletlerin devamı olan şimdiki "dost ve müttefiklere") Türk ulusu olarak BU OYUNA GELMEYECEĞİZ mesajı kalın yazılarla verilmelidir. Sonu gelmeyen müzakereler devam ettikçe, adada ve Türkiye'de oynanan oyunun farkında olmayanların devamlı surette "barış-şimdi barış" çıkışları Rum-Yunan ikilisinin ekmeğine yağ ve bal sürmekten başka işe yaramamakta, milli bir davayı zayıflatmaktadır.

Türkiye, "meselenin halli için Kıbrıs Türklerinin haklarının ve güvenliklerinin korunmasını ve yöredeki istikrarın sağlanmasını" önkoşul olarak savunmaktadır. Kıbrıs Türklerinin hakları ile güvenliklerinin 1960 benzeri, iç içe bir ortaklıkla sağlanamayacağı aşikâr olmuştur; 1968'den bu yana devam eden görüşmeler, Rum tarafının Kıbrıs'ın sahipleri olmanın ötesinde bir istemleri olmadığını kanıtlamıştır; AB üyeliği ile bu sahiplenmenin tapusunu da aldıkları inancındadırlar. O halde 1960 benzeri bir ortaklık için 26 yaşında bir devletten vazgeçme, ayrı self-determinasyon hakkında direnmeme, ayrı egemenliği savunmama akıl işi mi? Yoksa sadece kendimizi değil, karşımızdakileri de bilmeksizin "ya tutarsa" diyerek göle yoğurt çalma mı?

Bizim davamız artık Rum'la, Yunanla değildir; bizim davamız Girit adasında olduğu gibi, Rum'u başımıza "meşru hükümet" olarak kakanlarladır. Türkiye, güvenliği ile olduğu kadar bölgedeki istikrarın temelini teşkil eden Türk-Yunan dengesinin korunması için de Kıbrıs'ta iki ortağa katıksız eşit muamele yapılmasında ısrar etmeli; Kıbrıs'a tek hükümet tanırız diyenlere tanıdıkları sözde hükümetin geçmişi bütün çıplaklığı ile anlatılmalı, Kıbrıs Türklerinin yeniden, yapay bir anlaşma ile Rumların insafına terk edilmeyecekleri iyice vurgulanmalı ve sonu gelmez görüşmelere devam edilebilmesi içlin Rum idaresinin Türklerin ve Kıbrıs'ın tümünün hükümeti olmadığının kabul edilmesi istenmelidir. Kendi kendimizi kandırmanın bir anlamı yoktur. İzolasyonların kalkmasını istiyorsak bunu KKTC olarak istemeliyiz, Kıbrıs hükümetinden ricacı Türk cemaatı olarak değil.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları