Sayın Downer'e Göre...

Yayın Tarihi: 18/01/10 00:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

BM Genel Sekreterinin Kıbrıs'taki Özel Temsilcisi Sn. Downer'in Havadis Gazetesine yaptığı açıklamalar, "nereye gidiyoruz?" sorusunu soran herkesin gözlerini açmış ve gidilmekte olan yolun "Federasyon" adı altında Kıbrıs Türklerinin ensesinden yeni bir deneme tahtası yapılacağmızı kanıtlamıştır. Kıbrıs Türklerini Rum'a yamalamak eyleminin 47. yılında BM ve diğer yüce ülkeler "1960 Ortaklığı kan ile, toplu mezarlarla son buldu; zarar yok, bir deney daha yapınız; hem de Garanti Anlaşmasına, Rumların istedikleri şekli vererek; sizi yine keserlerse, bu kez, ayrılmak gerekir mi, gerekmez mi düşünürüz"

diyorlar. 47 yıldır Kıbrıs meselesine teşhis koymaktan kaçınıp, eli kanlı,geçmişi bozuk Rum idaresini, Kıbrıs Türklerinin hak ve hukukuna, Uluslararası Antlaşmalarla tespit edilmiş statüsüne rağmen "meşru Kıbrıs Hükümeti" yapanların emirleri bu!

Sn. Downer'in söylediklerine bakalım: "İki lider BM parametreleri çerçevesinde görüşmektedirler. BM Parametreleri ne 1960'a geri dönmeyi, ne de bölünmeyi içeriyor. BM Parametreleri iki kesimli, iki toplumlu, siyasi eşitliği ve tek uluslararası temsiliyeti olan federasyonu kapsamaktadır. Uluslararası camia, BM, Talat, Hristofyas ile Türkiye bu temelde yürütülen müzakereleri desteklemektedirler. Bazı kişiler tamamen iki ayrı devlet yaratmak isteyebilir. Bunu BM, Talat, Hristofyas ve Türkiye desteklemiyor".

Sn. Downer BM Parametrelerinin 1977'de Denktaş-Makarios arasında varılan bir mutabakatın tescilinden kaynaklandığını unutuyor. Bu mutabakata göre, yıllarca devam etmiş olan görüşlmelerde ortaya çıkan prensipler de unutulmaktadır. (1) Garanti Antlaşmasına dokunulamaz;(2) Kuzeyde kaç Rum'un yerleşebileceği Kuzeyin yasaları ile tanzim edilecektir; (3) Federasyonu oluşturacak kurucu devletler egemendirler, egemenliklerinden merkezi idareye verilecek yetkiler belirlenecek, geriye kalan yetkiler egemen yetkiler olarak kurucu devletlerde kalacaktır; (4) böyelikle eşitlik, sınırlar ve diğer haklar egemenlikten kaynaklanacakları için geri alınamayacak, (5) Rum idaresi, yeniden, bu anlaşma da işlemiyor diye Kuzey devlet üzerinde hak iddia edemeyecektir; (6) AB'ye müracaat anlaşma olduktan sonra meydana gelecek olan yeni devletin müracaatı olacaktır (7) Mal mülk meseleleri global bir şekilde, tazminatlar ve takas şeklinde halledilecektir (8) tarafların kendi hür iradelerini kullanarak oluşturacakları bu ortaklıktan ayrılma hakkı mahfuz tutulacaktır ki, Rumlar yeniden "Türklere ne yaparsak yapalım, ayrılamazlar" rahatlığı içinde olmasınlar.

1977'den bu yana bu parametreler çerçevesinde devam etmiş olan görüşmelerin tümünde de Rum tarafının geri adım attığını, "meşru hükümet unvanından fedakârlık yapmamak için döndürmedikleri dolap bırakmadıklarını" Sn. Downer sanki bilmiyor. Genel Sekreter Cuellar ile Hugo Gobi'nin tüm çabalarına rağmen "iki halktan tek halk, iki milletten tek millet" oluşturmak çabasının yanlışlığını sanki okumamış; Hristofyas'ın "Makarios'un izinde, EOKA'dan ilham alarak, EOKA'nın yönlendirdiği şekilde" hareket ettiğini değerlendirmeye lâyık bulmamış bir yaklaşım içinde hareket ediyor. Kilisenin tutumunu görmek istemiyor. 1963'ü yaratan zihniyetin zerre kadar değişmediğinin farkında değil.

KKTC, BM Parametrelerinin iflâs ettiği, Rum tarafının bu çerçeveye asla gelmeyeceği anlaşıldığında Kıbrıs Türk Halkının hür iradesi ile ilân edilmiş 27 yaşına gelmiş bir devlettir. KKTC, Kıbrıs Türklerinin 1960 Anayasasında var olan haklarını da içermektedir. Türkiye, bu devleti doğduğu günden bu güne desteklemiştir ve Türk Hükümetinin yaptığı tüm beyanatlarda bu desteğin devam edeceği duyurulmaktadır. Türk ulusunun Kıbrıs konusundaki milli çizgisi, Annan Planı öncesinde TBMM'de karara bağlanmıştır. Talat-Hristofyas çizgisinde devam eden görüşmeler bu milli çizginin dışındadır ve bu ikilinin kendi halklarının istemlerine bakmaksızın yapacakları bir anlaşmanın KKTC'nin Meclisinden ve TBMM'den onay alması mümkün değildir. Kimse Sn. Talat'a KKTC'den vazgeçme hak ve yetkisini vermiş değildir. Annan Planı referandumları ile de "kendi kaderlerini tayin etme" haklarının tescil edilmiş olduğu bir ortamda Kıbrıs Türklerini , halâ "Kıbrıs meselesi işgal meselesidir ve 1974'de başladı" diyen Rum idaresi ile birleştirmenin ağır sorumluluğunu (birkaç yıl sonra Kıbrıs'ta yeniden kan akmağa başladığında) kimse omuzlayamayacaktır.

Adanın birleşmesi iki devlet esasında da mümkündür. Bunun adına ne denileceği önemli değildir. Federasyona iki devletli bir ortaklıktan da gitmek mümkündür. Uluslararası tek temsiliyet de iki devletli bir ortaklığa ters düşmez, yeter ki karşı taraf KALICI, YENİDEN YIKAMAYACAKLARI, KIBRIS TÜRKLERİNİ YENİDEN AZINLIK YAPMAĞA TEŞEBBÜS EDEMEYECEKLERİ bir sistemi kabul etmiş olsun. Onlara Uluslararası kuruluşlar ,1960 Antlaşmalarına ve bu antlaşmalar altında Kıbrıs Türklerine verilmiş olan haklara bakmaksızın, 1963-74 yıllarını değerlendirmeksizin meşru hükümet muamelesi yaptıkları sürece Rum idaresi KALICI bir anlaşmaya gelmeyecektir. Konu haksızlık, adaletsizlik, geçmişe bakmaksızın, meseleye teşhis koymaksızın kat edilen 47 yıllık yolun Kıbrısta birleşmeye yardımcı olmadığıdır ve olamayacağıdır. Sn. Downer, Hugo Gobi gibi, bu gerçeği, inşallah buradan ayrıldıktan sonra görüp, hatıratına yazmaz.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları