MAKÛL OLALIM

Yayın Tarihi: 29/01/10 15:55
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Cumhurbaşkanı Sn. Talat "makûl, kabul edilebilir ve güvenli bir anlaşma" için çalışıldığını açıklamıştır. Demek ki, herkesin ve BM Güvenlik Konseyinin kabul ettikleri, Enosise ve çift Enosise(taksime) kapalı, iki tarafın eşitliğine dayalı, toplum işleri hükümet işlerinden ayrılmış, fonksiyonlar açısından federal, üç ülke tarafından garantilenmiş bir ortaklık devleti "makul ve kabul edilebilir ve de güvenli" değildi ki yerle bir edildi ve 47yıldır bunun yerine daha kabul edilebilir daha makul, daha güvenli bir düzen kurulamadı. Neden? Rum-Yunan ikilisi, herkesin "makul, onurlu bir uzlaşmadır" diyerek BM'nin tam üye olarak kabul ettiği 1960 Cumhuriyetini, Makarios'un değimi ile, "Enosise sıçrama tahtası" olarak kullanma siyasetinden vazgeçmedikleri ve bu ihtirasın akıl ile insafın, insanlığın ve ahlâkın önüne geçtiği için. Bugün Milli Konseyin, ona bağlı Hristofyas'ın, Kilisenin, eğitim örgütlerinin, Yunanistan'ın insafa, akıl yoluna geldiğini gören mi var?


Şimdi, 1963'den 1974'e kadar yaptıkları akıl almaz kanlı eylemlerle, toplu mezarlarla 1960 Devletinin adını-unvanını çalan tarafla "makul, kabul edilebilir,güvenli" yeni bir anlaşma yapılacakmış. 1960 Ortaklık devletini "üniter bir devlet" olarak algılayan ve Kıbrıs meselesi 1974'de Türk işgalinden kaynaklanan bir meseledir" diyen tarafla yeni, kalıcı e makul bir ortaklık yapılacakmış. Bu, 1968'den 2004'e kadar denenmiş ve başarı sağlanamamıştır. Neden ? Çünkü büyük devletler ile onların doğrultusunda BM Güvenlik Konseyi 47 yıldır taraflara eşit davranmamış, 1963'den 1974'e kadar bize yaptıklarını es geçen, hafızalarından silen ve dünyaya da unutturan bu eli kanlı, geçmişi bozuk hokkabazlara "meşru hükümet muamelesi yapılmıştır.


Rum-Yunan ikilisine sormak gerekmez mi? "Kıbrıs meselesi 1974'de Türkiye'nin işgali(!) ile başlamışsa, Türkiye gelinceye kadar 1960 Ortaklığı niye devam etmedi? BM Barış Gücü 1964'de Kıbrıs'a, Makarios'un dediği gibi "kalıcı turistler" olarak mı gelmişti? 1963-64'de Kıbrıs'ta Türkiye mi vardı? Yoksa, halâ, kargaların bile güldüğü "Türkler isyan etti" yalanını mı ileri süreceksiniz?


Sözün kısası Rum-Yunan ikilisi 1960 düzenini Enosisi saf dışı bıraktığı ve Türkleri Rum(Yunan) idaresinde Trakya Türkleri gibi azınlık haline getirmediği, demokratik olmadığı için bozmuştur.


Şimdiki durumda sahte "Kıbrıs Hükümeti" adı altında AB üyesi olarak "AB üyeliğini "Enosisin dolaylı tahakkuku" diye nitelemektedirler. Bu konumdan zerre kadar geri adım atmak niyetinde olmadıkları aşikârdır. Kan akıtarak "kurtuldukları", "işlemez, zorla kabul ettirilmiştir, demokratik değildir; Garantiler geçersizdir, kabul edilemez" dedikleri durumdan nereye geldiklerine, kendi gözleri ile bakalım: Kleridis'in deyimi ile "içimizde Türk Cumhurbaşkanı muavini, Türk Bakanlar, Türk millet vekilleri olmadığı halde dünya bizi meşru Kıbrıs Hükümeti olarak tanıyor. O halde Türklere ne diye taviz verecekmişiz? Ya önerilerimizi kabul edecekler, ya da çekip gidecekler".


Biz ne yapıyoruz? 1960 benzeri, iç içe, Rum'un "demokratik değildir, işlemez, AB normlarına uymuyor" diye rahatlıkla ortadan kaldırmak için bizi ateş üzerinde oturtacağı bir sisteme dönüş için uğraş içindeyiz, hem de "ayrı egemenlik, ayrı devlet istemiyoruz" diyerek ve kendi kaderini tayin hakkı olan halklardan biri mertebesindeyken, tek halkın içinde iki toplumdan biri olmayı kabul ederek; dünyaya "tapu verilmesi hataydı" diyerek, Kıbrıs'ı, Türkiye

AB üyesi olmadan Rumlarla birleşip AB üyesi yapmak için Annan Planına evet diyerek; Görüşme gündemine "Garantileri" de koyarak; 1963-74 yıllarında bizlere yapılmış olanların hesabını sormadan, talepte bulunmadan, mal-mülk meselesi sanki sadece Rumların meselesiymiş gibi, onların haklarını verecek komisyon kurup, buna Güneydeki mal-mülkümüzü dahil etmeyi düşünmeden, dünyaya iyi ve barışçı görünmeyi, milli haklarımızı korumaya tercih ederek ve, "Ne yaparsanız yapınız masadan kalkmayacağız" deyip, pazarlık kozlarımızdan vazgeçerek!


Sn. Downer "BM parametrelerine göre görüşmeler 1960'a dönüş için değildir" diyor. 1960 Anayasasının yapımında rol almış bir kişi olarak, Talat-Hristofyas görüşmelerinde teati edilen belgelerden gördüğüm kadarı ile Hristofyas halâ 1960'da "demokratik değildir, kabul edilmez" dedikleri ne varsa, onları ve Annan Planında Türklere verilmiş görünenleri kendi lehlerine halletmekle meşguldür ve neticede her şeyi "AB normlarına bağlamakta", bunların yerel Anayasadan ve kararlardan üstünlüğü sayesinde ileride her şeyi istediği çizgiye getirebileceği kapıları açık bırakmak için uğraşmaktadır.


Kıbrıs'ta 1960 benzeri iç içe bir ortaklığı hangi çizgiye getirirseniz getiriniz, Rum-Yunan ikilisi bunu kendi sahalarına çekebilecektir, çünkü görüşmelerde tek halk, tek egemenlik, tek devlet esas olarak kabul edilmiştir. Halbuki 1960 Ortaklığı Rum-Yunan ikilisinin eylemleri ve siyasetleri sayesinde iki egemen devlete dönüşmüştür. 1960 Antlaşmasının temelinde ise kendi kaderlerini tayin hakkı olan iki eşit toplum/halk vardı. Gerçek budur. Kalıcı barışın temeline, gerçekler yerine, hayali "tek Kıbrıs Halkı" ve çoktan yıkılmış "1960'ın Ortaklık Kıbrıs Cumhuriyeti" konursa, sonuç hüsran olacaktır. Rum-Yunan ikilisinin 47 yıllık oyunundan aldığımız ders budur. Eski BM Temsilcisi Hugo Gobi de gerçekleri görmüş, iki halktan tek halk, iki milletten tek millet yaratma eksersizi iflâs etti demişti. Ya siz ne dersiniz?

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları