Üçlü konferans mı?

Yayın Tarihi: 24/02/10 09:11
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Rum basınına göre İngiltere "Garantilerin üçlü konferansta ele alınmasını" önermiş. Üç Garantör ülkenin Kıbrıs meselesini kendi aralarında görüşmelerine kimsenin karşı çıkma hakkı yoktur, ancak, bu önerinin, Rum Meclisinin Garanti Anlaşmasını oy birliği ile ret etmesinden hemen sonra, İngiltere'den gelmesi, çok manidardır.

Bilindiği gibi Rum meclisi Garanti Anlaşmasına saldırmadan önce ve TC ile KKTC tarafı "Garantiler kırmızı çizgimizdir" açıklamasını yaptığı bir zamanda İngiltere'nin hiç gereği yokken "Garantiler konusunu görüşmeye hazır olduğunu açıklamasını" da oldukça acayip, gereksiz ve Rum'a ışık tutan bir girişim olarak değerlendirmiştik. Türk tarafı "Garantiler kırmızı çizgimizdir" derken, İngiltere'nin Garantileri görüşme hevesi hiç de hayra alamet değildi. Nasıl ki, hemen bunun arkasından Rumların Mecliste aldıkları karar geldi.

Bilindiği gibi Türkiye geçmişte "dörtlü" veya "beşli" konferans önermiş fakat Rum tarafı bunu "KKTC, Kıbrıs Cumhuriyeti seviyesine çıkarılıyor" diye ret etmiştir. Bu durum karşısında Garantör addedilen fakat her fırsatta Rum'dan yana ağırlığını koymuş olan İngiltere'den Rum liderliğine "artık kendinize geliniz; Kıbrıs'ta iki eşit ortak vardır ve Kıbrıs meselesinin müzakere edileceği her yerde ve her toplantıda, her toplantının her oturumunda eski ortağınız Kıbrıs Türklerinin temsilcileri de bulunacaktır" demesini beklerdik. KKTC'den gıcık alan Rum tarafına "KKTC'nin gerçek ebesi sizsiniz; siz ortaklığı bozmamış olsaydınız, Kıbrıs'a sahip çıkmak için yaptıklarınızı yapmamış olsaydınız; 1968'de başlayan ve sayenizde sonu gelmeyen müzakerelerde insanca davransaydınız; Kıbrıs'a sahip çıkmak sevdasından vazgeçseydiniz; 1963-74 arasındaki cinayetlerinizi kabullenip Türklerden özür dileyip, tazminatlarını verseydiniz KKTC doğmazdı" demek de var ama, Garantör İngiltere'den bu kadarını beklemek doğru olmazdı her halde.

İngiltere'nin üçlü konferans önerdiği haberini veren Rum basını, Türkiye ile Yunanistan'ın bu öneriyi kabul ettiklerini ancak Papandreu'nun Hristofyas ile istişareden sonra bu toplantının Kuzeydeki seçimlerden sonra yapılmasından yana olduğunu, Türkiye'nin ise "toplanmadan yana olduğunu ancak Garantilerden bahsetmediğini" duyurmaktadır. (Bizdeki basın, her nasılsa, KKTC kelimesini ağzına almayan Papandreu'nun Hristofyas'a "KKTC seçimlerinden sonra" dediğini yazmaktadır. (Tercümanlar, Rum'ca dan Türk'çe ye yaptıkları çevirilerde dikkatli olmalı, Rum ile Yunanın ağzından çıkan sözü kullanmalı, bunu bizim hoşumuza gidecek şekilde tercüme etmemelidirler.)

Garanti Anlaşması ve bu anlaşma ile adaya gelmiş olan Türk Alayı, Türkiye'nin müdahale hakkı, sadece üç Garantörü ilgilendiren bir konu değildir. Garantinin fiili ve etkin olması, Rum tarafının ne yapacağını bilen rahmetli Dr. Küçük ile benim ısrarımız üzerine tanzim edilmiş bir anlaşmadır. Bu fiili ve etkin garanti verilmemiş olsaydı 1959'da Zurih ve Londra Antlaşmaları yapılamayacaktı. Rum liderliğinin Enosisten ve Kıbrıs'a sahip çıkarak bizi adadan dışlamak siyasetinden vazgeçmeyeceğini bilmemek için çok saf olmak gerekirdi. Ortaklık Devletinin kalıcılığı Enosis'in yasaklanmasına bağlıydı. Kıbrıs Türklerinin yaşam hakları da Rumların ortaklık devletini benimsemelerine! Halbuki Makarios "tam bağımsızlık" istiyordu ve ortaklığı garantileyen, Enosis'i yasaklayan Garantileri "bir koloni idaresinden kurtulayım derken, üç koloni idaresine girdim" diyerek kötülemekteydi. Sonunda da "fiili ve etkin garantilere rağmen" yapacağını yaptı.

Garanti Anlaşmasının esas görevi ortaklığı ve ortakları korurken, ada üzerinde Türk-Yunan dengesini de korumaktır. Bu nedenle Kıbrıs, bir bütünken bile, Türkiye'nin de üye olmadığı bir kuruluşa Kıbrıs üye olamazdı. İki Garantör (İngiltere ve Yunanistan) sayesinde "Kıbrıs Cumhuriyetini" yıkmış olan, gayri meşru, eli kanlı Rum idaresi 47 yıldır "meşru Kıbrıs Hükümeti" olarak dünyayı kandırmakta, şimdi de AB üyesi olarak 1960 Antlaşmalarının köküne kibrit suyu dökmektedir. Bu sahtekâr gaspçılar bir yandan "ölmüştür gömülmüştür" dedikleri 1960 Anayasasının "Kıbrıs Hükümeti" olduklarını iddia etmekte, diğer yanda 1960 Antlaşmalarının özüne ters düşen her haltı yemektedirler. İngiliz'in, Garantileri üçlü konferansta görüşme önerisi, bu sahtekârlar için yeni ve olumlu bir açılım olmaktadır, yeter ki KKTC'nin temsilcileri bu tür konferanslara davet edilmesin!

Garantörümüz, Anavatanımız Türkiye'nin İngiliz'lere "müdahale hakkımız olmasaydı Kıbrıs'taki Türk ortaktan eser kalmayacaktı. Onların hayatını kurtaran bu anlaşmanın ele alınacağı her toplantıda KKTC olarak hazır bulunması şarttır" diyeceğini ümit ederiz. Çünkü fiili ve etkin garanti olmazsa, Kıbrıs'tan yok edileceğimizin bilinci içindeyiz. İngiliz'in oyununa gelmeyelim. Garantileri ele alma zamanı Türkiye'nin de Avrupa Birliğine tam üye olarak Türk-Yunan dengesinin AB zemininde oluşmasından sonradır.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rauf R. DENKTAŞ yazıları