YAŞAM
okuma süresi: 16 dak.

Enes Obuz: “Bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor”

Enes Obuz: “Bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor”

Toplumsal Gelişim Derneği Koordinatörü Enes Obuz ile göç, ırkçılık ve hayat üzerine konuştuk: “Bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor. Irkçılık olmasın deniyor ama herkes ırkçılık yapıyor. Irkçılığın temeli konuşulmuyor.”

Yayın Tarihi: 07/08/20 14:27
Güncelleme Tarihi: 07/08/20 15:11
okuma süresi: 16 dak.
Enes Obuz: “Bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor”

Ailesi 1974 yılında Anadolu’dan Kıbrıs’a göç eden ilk kafile arasında yer alan ve sivil toplum örgütlerinde etkin rol alan Toplumsal Gelişim Derneği ve Maraş Derneği Koordinatörü Enes Obuz, bu topraklarda 74 sonrası tüm sancıları ortak paydada yaşamış bir isim. Enes Obuz; göç ve ırkçılığa dair görüşlerini paylaşarak, “Mesela bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor. Irkçılık olmasın deniyor ama herkes ırkçılık yapıyor. Sebep? Irkçılığın temeli konuşulmuyor. Bu ülkede mikromilliyetçilik var” ifadelerini kullandı.

ENES’İ TANIYALIM BİRAZ...

Maraş-Der, Toplumsal gelişim derneğinin koordinatörlüğünü yapıyorum.  Toplumsal gelişime fayda sağlayan bir sürü şey yapıyoruz. Bu pandemi sürecinde de insanlara yardım eli uzatmaya çalıştık.

3 yl boyunca Maraş-Der’in gençlik kolları başkanlığını yaptım gerek ulusal gerek uluslararası  bir sürü faaliyet kamp,eğlence, proje gerçekleştirdik.

Maraş derneği zaten var olan bir dernekti ama ben özgür okul projesini gerçekleştirdim. Bölgemizdeki gençlere sınıf oluşturduk ve bu sınıfın içerisinde gerek akademik gerek filmsel gerek teknolojik bir sürü atölye düzenledik. Bu atölyenin içerisinde bir robot atölyemiz vardı.

Bizim robot atölyemiz ülkenin , sivil toplum kuruluşu tarafından yapılan ilk atölyesiydi.

O dönem robot atölyesini kurduğumuz arkadaşlarımız daha sonrasında bir proje yarışmasına katıldılar ve o yarışmada 2’nci oldular.

 Akıllı sera otomasyonu üzerine çalışma yaptılar ve bu projeyle ödül kazandılar. Bu genç arkadaşlarım bir şirket kurdu.  Burada en önemli nokta onların başarabileceklerine dair özgüvenleri geldi.

 Hayal tiyatrosunu gerçekleştirdik uluslararası bir tiyatro ekibimiz oldu. Oyuncularımız, yönetmenimiz yabancıydı.

Oyun boyunca 4 farklı dilden oynanan bır oyundu. Ara bölgede gösterimlerimizi gerçekleştirdik.

Buğday Cafe var... Buğday Cafe çalışmalarına tam gaz devam ediyor orası benim tasarımını yaptığım ilk bina, öğrenciyken böyle bir sosyal sorumluluk projesi içerisinde olmak bana çok umut verdi. İlerde yıllar sonra mimarlar arasında bu konuşulur, ilk projen neydi diye...

Benim yaptığım ilk proje suriçinde, suriçinin silüetini bozmadan yakalaşabileceğimiz bir alandı, bunun içinde buğday kafeyi tasarladım . Hem dernek koordinatörlüğü yaparken hem de tasarımcısı oldum. Biz bu binayı hem dernek binası hem bir işletme hemde özel eğitim merkezindeki çocukların kullanabileceği şekilde dizayn ettik. Bütün tasarımda öncelik onlardı. Özel eğitim merkezine gittim ve oradaki çocuklar için nasıl bir alan tasarlarsam daha kolay kullanabileceklerine dair izlenimlerde bulundum. Ve sonunda buğday cafe projemi içime sinerek tamamladım.

 

NEDEN MARAŞ-DER ?

Her bölge, her halk için örgütleşmeyi her zaman savunurum.

OBUZ FIRINDAN BAHSEDER MİSİN ?

Maraş’ta dededen kalma obuz fırınımız var orada üretim yapıyorum.  Bir devlet ancak üreterek var olur.

Ben toplumu hiçe sayan bir birey değilim bu yüzden de üretici olarak hayatıma devam etmek istiyorum.

Dedemden kalan manevi bir bağ ... Bu fırının geçmişi 1950lere dayanıyor. Rum zamanından kalan bir taş fırın o.

 Yerli üretimi desteklemek, daha doğal ürünler yetiştirebilmek , taş fırında yepyeni ürünler çıkarmak ve ülkeme hizmet etmeye devam etmek istiyorum.

Bende dönemin ihtiyaçlarına yönelik, sağlıklı içerikli ürünler üretmeyi düşünüyorum . Bu noktada ekşi mayalı ekmeklere yönelik girişimlerim bunun ilk adımı olacak ... Tabi bunun için önce okulumun bitmesini bekliyorum.

BİRAZ DA AİLENDEN BAHSEDELİM… SEN Bİ GÖÇMEN ÇOCUĞUSUN…

Evet bizler göçmeniz. 1974 yılında Anadolu’dan Kıbrıs’a göç eden ilk kafilede annem gelmiş, daha 5-6 yaşlarında.

Benim ailem anadoludan geldi kabul ediyorum. Bu insanlar Kıbrıs’a getirildiklerinde kendi içlerine kapandılar.

O döneme dair çok garip hikayeler dinledim ailemden. Annemler Adana’dan geldi. Doğu Akdeniz Ünivesitesi o zamanlar yurtmuş. Ilk oraya yerleştirilmişler.

Sonra devlet onları mor menekşeye yerleştirmiş. İlk evlerine yerleşip de dedem ışığı açtığı zaman annem çok  korkmuş, daha önce böyle bir şey görmediği için.

Daha sonraki kafilede babamlar gelmiş. Herkes kıbrısın ada olduğundan bahsediyormuş, etrafı denizle çevrili diye… Babamları gemiye bindirmişle, geminin ismini hala daha hatırlar… Samsun gemisi. Babam gemiye binince bakmış etrafına, herkesin dediği gibi denizle çevrili bir yer… Bindiği gemiyi ada zannetmiş, artık orada yaşayacaklar zannetmiş.

HAYATA NASIL TUTUNMUŞLAR, NELER YAPMIŞLAR?

Dedem rumlardan kalma bir fırına yerleşmiş, bildiği işten devam etmiş.

ONLARA KARŞI YAPILMIŞ BİR IRKÇILIK,AYRIMCILIK OLMUŞ MU?

Bu ülke zaten savaştan çıkmış. Bu ülke bu kötü günleri yaşarken, buranın kendi insanıyla birlikte aynı şeyleri yaşadılar. Bireysel olarak ırkçılık yapan var ama bunu kıbrıs halkına mal edemeyiz.

Göç hikayeleri hep üzücüdür, acıdır, zordur. Zamanında Almanya’ya da çok göç verdi Türkiye. Bizim göçümüzün hepsinden farkı şu ki; bu insanlar ekonomi için gitmedi, savaşın ardına gitti.

Durmuş bir hayatın içine gittiler. Terk edilmiş bir şehrin içine gittiler.

GÜNÜMÜZDE MARUZ KALDIĞINIZ IRKÇILIK SÖZ KONUSU MU?

Bazı sosyolojik olaylarda ırkçılık yeniden alevleniyor ama biz bunu normal karşılıyoruz. Irkçılık kapsamlı bir kavram. Bir Amerikan ırkçılığı değil bu bahsettiğim.

Benim için yapılan en büyük ırkçılık; özgür seyahat hakkım , insan haklarına aykırı olarak önleniyor.

Biz bu adayı memleketimiz bildik.

Biz Kıbrıslı Türküz. Bu ülkenin şekillenmesinde ve geleceğinde hepimiz taşın altına elimizi koyacağız.

Biz bu ülkede dünyaya geldik. Burada okuduk. Burada iş kurduk.

Bütün acılar ortak yaşandı.

DIŞARDAN GELEN İNSANLARA ÖZELLİKLE DE ÖĞRENCİLERE KARŞI HALKIN TUTUMU NASIL?

Öğrenciye karşı ırkçılık var. Daha çok Afrikadan gelen öğrenciler sorun yarattı, huzuru bozdu. Tabiki bu kabul edilebilecek bir durum değil.  Ama bu da genele mal edilmemeli.

Şunun bilincinde olunması gerekiyor, doğa;  millet, din, ırk ayırt etmeksizin hepimizden intikamını alacak.

Mesela bu ülkede ırkçılık konuşulmuyor. Irkçılık olmasın deniyor ama herkes ırkçılık yapıyor. Sebep?

Irkçılığın temeli konuşulmuyor.  Bu ülkede mikromilliyetçilik var.

Bu ülkede genel olarak dış kıbrıs adasını bir ada olarak ele alırsak buraya dışardan gelebilecek her türlü söyleme karşı kıbrıs adası ırkçılık yapıyor. Daha içine girdiğimizde bu adanın içinde kuzeyinde güneyine karşı bir tutumda yine ırkçılık var. Kuzeyinin içerisinde bile farklı milletlere karşı bir ırkçılık var. Daha içerisine girdiğimizde mahalle arasında bile bir çekememezlik var. Daha derinine bile girdiğimizde iki komşunun bile farklı bir din, farklı bir dil, farklı bir cinsiyet seçiminde negatif tutumu var. Bunun açık örnekleri yapılan araştırmalarda kıbrıs turk halkı, örnek veriyorum komşusunun bir travesti olmasını istemez. Bir zencinin orada olmasını istemiyor. Bir pakistanlının orada olmasını istemiyor.

Şöylede bir yanı da var şunu da belirtmek lazım güzel yanı bu ırkçılık boyutu şiddet noktasında değil; sözel ve eleştirel boyutta. Irkçılık deyince bir amerikan ırkçılığından bahsetmiyorum. Katledip öldürme noktasında değil. Sosyoloik anlamda insanlar bu sıkıntıyı yaşıyor. Kısa vadeli gelen turiste hissettirmez bizim halkımız ama uzun vadede gelen hissediyor.

Bu ülkenin ana kaynağı öğrenci ve turisten geliyor. Bu ülkede öğrencinin değeri bilinmiyor.

Umarım bu pandemi sürecinde öğrencisiz bir kıbrıs nasıl olamadığını , bu insanların  nasıl hayatta tutunamayacağının kıbrıs türk toplumu,esnafı, siyasisi herkes bunu bir şekilde anlamıştır.

Bugün bu çok üzücü bir durum türkiyeden gelen öğrenciler buradan gitmek için dualar ediyor. Günün sonunda hiçbiri Kıbrıs’a dönüp yatırım yapmak gibi bir isteği yoktur. Kimse dönüp tatile bile gelmek istemiyor. Bir gencin 18 ve 23 yaş arası en güzel heveslerinin duygularının olduğu dönemde farklı bir ülkede yaşıyorlar ve malesef bu öğrenciler bu ülkeye kendini ait hissetmiyor. Bunun başlıca sebebi Kıbrıs’ın sosyolojik durumu.

Kıbrıs halkı öğrenciyi sadece müşteri olarak görüyor. Maddi olarak bağlı olmasına rağmen bu müşteriyi manevi olarak hiçbir zaman buraya bağlayamadı.

Öğrenci olmazsa yatırımlar boşa gidecekmiş gibi davaranılıyor.

Ana sermaye üniversite çevresinde konumlandı.

Maraş bu yüzden geri kaldı.

Kıbrıs ve Mağusa bir üniversite şehrinden daha fazla potansiyele sahip; doğası, kültürü, tarihiyle...

Bu ülkenin dünyanın dört bir tarafında yıllar önce mezun ettiği bir sürü siyasetçi, büyük iş adamları var fakat hiçbiri dönüp de Kıbrıs’a bir yatırım yapmıyor. Bunun da sebebi malesef biziz. Öğrencinin değerini bilmiyoruz.

NASIL BİLİNİR ÖĞRENCİNİN DEĞERİ?

Lüks okullarımız, lüks yurtlarımız, evlerimiz var. Ama biz onların kalplerine dokunmuyoruz.

Öğrenciler buraya geldiğinde iyiki geldiniz iyiki varsınız biz size yardımcı olmak için buradayız, biz sizin burada sadece öğretmeniniz, ev sahibiniz değiliz biz sizin aileninizi vermiyoruz.

Öğrenciler bir köye, bir kasabaya, ülkenin farklı noktalarını gezerken taksicisinden tut restaurantına kadar biz bu insanları sadece müşteri olarak değil, onlara bir tesekkür, bi iyiki varsınızı hissetrirmemiz gerekiyor.

Ancak içinde bulunduğumuz süreçte bu tamamen parayla biçiliyor. Bir öğrenciye ev kiralıyorsun başka bir öğrenci gelip ondan daha fazla para verdiğinde tamam al diyorsun. Bu demek oluyorki onlara sadece para gözüyle bakıyoruz. Olur ya kirasını geciktirir veya eksik verir hemen onu eleştirip bağırıp çağırma yollarına gidiyoruz. Bu onlarda itici bir durum bırakıyor.

Bu insanlar kıbrısa geliyor ulaşım problemleri var. Şu an en  basitinden düşünsenize 4 yıl boyunca bu ülkede yiyor içiyor geziyor bir sürü para yatırıyor. Okulunu ödüyor, yurdunu ödüyor, kirasını ödüyor herseyini ödüyor. Ama biz 4-5 yıl içerisinde bi otobüs kiralayıp bu insanları ülkenin köylerini bile gezdiremiyoruz. Bu ülkenin lezzetlerini tattıramıyoruz. Bu ülkenin yemeklerinin tanıtıldığı bir gece bile düzenleyemiyoruz. Bu tür bağlantıları yapmadığımız için eksik kalıyoruz. Her şeylerini en lüks şekilde para karşılığında veriyoruz ama bir gönül bağı kuramıyoruz.

Evet bizim ülkemizde bir ambargo var ama hiçbirimizin aklında ya da yüreğinde bir ambargo yok.

Biz tüm bu amborgaları attık ve daha fazla dünyayla entegre bir yaşamı benimseyen yeni nesil gençleriz.

KIBRIS’TA, EN BÜYÜK SORUNUMUZ OLAN GELİŞİM İÇİN NELER YAPILMALI?

Her gelen nesil geçmiş neslin üzerine bir şey koyamıyorsa bunu yenileyemiyorsa toplum olarak ileriye değil geriye gittiğimizin kanıtıdır.

Ben Maraş’ta kalıyorum. Dünyanın en enteresan bölgesinin olduğu kapalı maraşın olduğu yer ve sınır.

Aslında doğal güzelliklerin olduğu,sınıra tampon olan hem doğal hem siyasi ... Mimaride bile birçok örnek mevcut. Gençlerin gelip 1974 öncesindeki mimariyi en canlı görebilecekleri alanlardan oluşuyor. Bu bölge  sokak anlayışı site yapımı imar planı olarak bır ingiliz hakimiyetine sahip bölge. Bunları bile incelemeleri hayata bakış açılarına küçük de olsa yeni bir vizyon yeni bır ufuk açacağına inanıyorum. Ben küçüktüm hatırlıyorum bizim komşularımız vardı türkiyeli öğrenci, buralarda yasayan, benim bölgeme gelen otobüs full dolu olarak gelir ve her saat başı bu otobüs gelir gelir giderdi ama gelişen sermaye ve sermayeye yatırım yapan yöneticiler yüzünden gazimağusa sanki salamis yolundan ibaret ve sadece oraya hükmediyor gibi bir durumu meydana getirdi.  Bu da doğal olarak burada kendi bölgemi  bile gectim burada Mağusa suriçinin bile değeri bilinmiyor.

 Bu ülkeye gelmiş Gazimağusa Doğu Akdeniz Üniversitesinde eğitim alıp bir kere bile Gazimağusa sur içini ziyaret etmemiş öğrenciler var. Genellemiyorum... Bu öğrencinin vurdumduymazlığı da olabilir. O ne kadar umursamaz olursa olsun bizim zaten bunu vermemiz gerekiyor.

Hangi şehrinde okursan oku yeşilırmakta çilek, beyarmudunda patates yemeyen bu lezzeti tatmayan , karpaz burnuna gidip o kiliseden su içmeyen  denizi izlemeyen , molehiya yemeyen enginarı görmeyen bilmeyen öğrenci varsa bu Kıbrs türk toplumunun problemidir. Ben bu noktada öğrencileri yadrgamıyorum.

#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

En güncel gelişmelerden hemen haberdar olmak için

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.